Degerli Okurlarım,
İnsanlar önlerine gelen seçeneklerden genelde en kolay ve ucuz, hatta parasız, kendilerine bir sorumluluk, bir yükümlük getirmeyenlerini seçerler. Bu dünyanın hemen her yerinde böyledir.
Örneğin satınalma yetkilileri en ucuz olanı almaya şartlandırılmışlardır hep. Kalite beklentisi, güvenlik çok sonra gelir, hatta çoğu zaman değerlendirilmeye bile alınmaz.
Bugünlerde, "parayla herşey alınır, marifet para vermeden satın almakta" diye bir laf bile var. Etik değil ama bu fikri personeline söyleyen çok sayıda üst düzey insan var.
Hatta bu fikirde olup, bu yaklaşımla piyasaya borç takarak ortalıktan kaybolan kişiler... Yurtdışında duyuyoruz, mal alıyor, siparişi bitiriyor, son hakedişi alıyor, aldığı malın bedelini ödemek yerine ortadan kayboluyor.
Adam Birleşik Arap Emirlikleri`nde, idareden çok sayıda villanın iç tesisat işini almış, çevre piyasalardan malzeme toplamış, işi bitirmiş, idareden parasını almış. Bu parayla borçlarını ödeyeceği yerde, ortadan kaybolmuş.
Paranın üstüne yatmış, şantiyede bıraktığı personel orda rehin kalmış. Olur mu? Olur. Bir daha uğramam abi oraya, diyormuş.
Öte yandan bütün dünyada bizim benzerimiz ülkelerde seçilmiş veya atanmış kamu çalışanlarının yatırım seçenekleri sadece bedavaya yönelik. Nükleer santral mi yapılacak? Herşeyi getir kur, yap, elektrik üret sat, para kazan, bana da kWh üstünden pay öde. Ben hiçbir şeye karışmam, hatta hatta denetlemeyi de sen yap.
Kaya gazında da (shale gas) böyle. Allahtan nakit paramız yok, yatırım finansman imkanlarımız sınırlı. Yoksa, aç kuyuları. Laf belli. Biz kaya çatlatmasını 3000 metre aşağıda yapıyoruz, çatlatma için kullandığımız 200 bar kimyasal karışık basınçlı su, çevre insanının içme suyuna karışmıyor diyorlar.
Bu işe girenler, yakın çevre insanına güvence üstüne güvence veriyorlar. Güvence mi istiyorsunuz? Güvenceden bol ne var, veririz, her türlü güvence veririz, yemin de ederiz. Peki bütün bu güvencelerden sonra sonra 3000 metreye inerken bastığımız 200 bar basınçlı su, kontrolsüz kalıp yukarı çıkar ve içme suyuna karışırsa ne olacak?
Bu işi yapan sorumlu, biz değil deyip kaçabilecekmiyiz? Çevre kurumları yine "biz demiştik, işte başınıza geldi, layığınızı buldunuz" diyecekler. Onlar da böyle sorumluluktan kaçacaklar.
Fransa, Almanya ve İspanya`da kaya gazı uygulaması yok. Fransa nükleer, Almanya kömür, İspanya güneş ağırlıklı elektrik üretiminden yana tercihlerini ortaya koymuşlar. Kayagazı konusunda ABD`den sonra en ciddi olan ülkeler Arjantin, Çin, Güney Afrika ve Polonya. Bizde Trakya ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde belki kayagazı olabilir deniyor.
Açılacak herbir kuyu başına ilk başlarda 200-500 bin ABD doları ilk harcama tahmin ediliyor. Üretilecek kaya gazının (aslında doğalgaz) fiyatının 1000 m3 için en az 300 $, veya 4-5 doları/MMBBTU olarak hesaplanıyor.
Rus gazının bize fiyatı ise bugunlerde 11 dolar/MMBTU. Bu bahsettiğim rakamların tam gerçek olduğunu söyleyemem. Bunlar sadece mertebe. Az olur, çok olur. Yapıldığı zaman, iş bittiği zaman, asıl gerçek fiyat belli olur.
Shist kayası yapraksı bir kaya yapısı olup, aslında kaya demeye bin şahit ister. Kaya sıfatına yakışmayan Shist kayası, paralel bir kaya yapısıdır. Dogalgazın cep şeklinde değil de, yapraksı tabakalar arasına dağılmışına shist kayasındaki doğalgaz denir ve aslında herhangi bir dogalgazdan bir farkı yoktur. İşte bu gazı çıkarmak, doğalgaz fiyatları dünyada tavan yapınca ekonomik hale geldi. Ayrıca insanlar derinlerde yatay delmeyi öğrendi. Biz geleneksel dik deleriz ama elin insanı tekniğini geliştirmiş, yatay deliyor!
Bu shist kayasını önce dik, sonra yatay delip içine yüksek basınçla su basıyorsunuz. Basınçlı su kaya katmanlarını aralıyor ki gaz aksın. Sonra suyu geri alıyorsunuz ama kaya katmanlarının arası kapanmasın diye suyun içine en baştan kum koymuşsunuz.
Geri alınan suyla bu kum geri gelmesin, katmanlar arasında kalsın diye suya jelleşen kimyasallar ekliyorsunuz. Bu jel hulasası, su çekilirken orada kalıyor ve kumun suyla birlikte geri akmasınmı önlüyor. Sonra, dikey delikten gazı emmeye başlıyorsunuz. Aslında emmeye de gerek yok, kendisi basınçla yukarı çıkıyor.
İste bu kimyasallar, hem geri çekilen suya karışmış oluyor, hem de yerin altında kalarak yeraltı sularına kakrışıyor. Yerin çok altında, bu su yüzeye çıkmıyor diyenlere inanmayın. Bu su hep yerin altinda mı kalıyor, hiç mi yüzeye çıkmıyor?
Bir de patlatma-çatlatma (fracking) işleminden sonra yukarı çekilen su var. Hem basarken karıştırılan kimyasallarla, hem de yeraltında karşılaştığı her türlü melanet minerallerle kirlenen bu su yukarı çekildiğinde tam bir problem halinde elinizde patlıyor. Siz de farkettirmeden, bu kirli suyu göllere, nehirlere boşaltıyorsunuz. Toprağa boşaltmiyorsunuz, belli oluyor. Çünkü oradaki bitkiler ölüyor, arkasından çıplak toprak ortaya çıkıyor
Problem bu kadarla bitmiyor. Metangazı yukarı çıkarken, delik çevresindeki çatlaklardan yüzeye yakın yeraltı sularına karışıyor. Suyu zehirliyor, içilmez, tarımda kullanılmaz hale getiriyor. Dışarı kaçan doğalgaz atmosfere karışıyor, kuresel asınma artıyor, kutup ayıları üstüne çıkacak buzdağı bulamıyor.
Al Gore gelip bize "küresel ısınmaya sebep olmayın" diye ahkam keserken, Amerika`da binlerle ifade edilecek sayıda shale gas kuyusu açılıyordu.
Dolayıyıyla shist kayasını çatlatarak doğalgaz emme teknolojisi halen vatandaşa zararlı, gelişmemiş bir teknoloji içeriyor. Şehirde yaşayıp ahkam kesenler, bu etkilerin farkında olmuyorlar. Zaten aldırdıkları da yok. Bunun zararını kuyu mahallinde yaşayan fakirler çekiyor. Ama gaz sirketi butun bunlara neden aldırsın, değil mi? Onlar kendi çıkarlarına bakar. Peki vatandaşın çıkarlarını korumakla görevli kamu kurumları bu konuda denetleme yapıyorlar mı?
Ülke olarak bu konuda bir avantajimiz var. Shist kayasından doğal gaz çıkartmak yalnız önce dikey sonra yatay kuyu açmakla bitmiyor. 500 metre arayla yanyana binlerce kuyu açmak, bunları birbirine ve toplama merkezine bağlayan çok kapsamlı bir borulama şebekesi gerekiyor. Bu şebeke ve sistemi kurmak o kadar pahalı ki, bizde böyle bir yatırım yükünün altına girecek `babayiğit` görünümlü zenginlerimiz henüz yok.
Geriye, yabancı sermayenin, tıpkı altın çıkarmada oldugu gibi, gelip doğayı perişan etme olasılığı var. Bunu da ancak devlet mekanizmasını elinde tutanlar vasıtasıyla yapabilirler.
Bize düşen, insanımıza konunun sakıncalarını anlatıp, toplumsal bilinci oluşturmaktır. Enerji endustrisi, bütün dünyada medya destekli yalanlar ve göz boyamalarla ilerliyor. Onlara geçitleri açan her zaman rüşvete batmış siyasiler.
Endüstrinin tezgah açtığı her yerde toplumları bekleyen gerçeklik ise nesiller boyu katlanılacak ekolojik yıkım, beraberinde gelen genel ve yaygın yoksulluk.
Bu kayagazı işi bence doğru değil. Evet yapıyorlar, üretiyorlar ama doğru yapmıyorlar. Yapanların yaptığı doğru değil.
Selam ve saygılar...
YAZARLAR
Haluk DİRESKENELİ
- Kayagazı yatırımı ne derece doğru?
Önceki ve Sonraki Yazılar