ABD’nin son 10 yılına baktığımızda karşımıza Donald Trump gibi şımarık, ukala, görgüsüz bir adam ve Joe Biden gibi kendine bakmaktan aciz biri çıkınca, “Koskoca ABD başka başkan bulamadı mı, ABD’nin düzeyi bu mu?” dememek mümkün değil.
Aslında bu tür liderler belki de ABD’ye yakışabilir.
“Ne yaparlarsa yapsınlar, bize ne” deyip kendi hallerine bırakmak en iyisi denilebilir belki ama ABD söz konusu olunca işler pek öyle yürümüyor, bu tür yaklaşımlar da işe yaramıyor.
Ne yazık ki, dünyada söz sahibi, ahtapot gibi kollarını her yana uzatmış, sarmaşık gibi dünyaya dolanmış, kurutan, sömüren bir ülkeden bahsediyoruz. Dolayısıyla onların lideri hepimizin derdi oluyor.
Donald Trump ve avenesinin ikinci dönemi de böyle başladı. Her kararları, eylemleri orta şiddette küresel bir deprem misali, tüm dünyayı etkiliyor.
Dünya ticaretini derinden etkileyen karar ve uygulamalarının yanında, önemli bir çıkış da Avrupa’nın savunma/güvenlik politikalarına yönelik olarak dile getirilmeye başlandı.
Avrupa son yıllara savunma/güvenlik politikalarını genel olarak NATO’ya emanet etmişti. Oradaki baskın güç ABD olduğu için de, biraz para harcayarak, işi taşerona havale etmiş gibi davranıyordu.
Avrupa, oldukça önemli bir savunma sanayi alt yapısına sahip olsa da, bu alandaki harcamalarının düşüklüğü sebebiyle (NATO hedefi, GSYİH’nın yüzde 2’si düzeyinde tutulması) ciddi kan kaybı yaşıyordu.
Avrupa, Ukrayna - Rusya savaşına o kadar hazırlıksız yakalandı ki, 2020-2024 yıllarında savunma harcamaları hızla artarken, kendi kaynaklarına değil ABD kaynaklarına yönelmek durumunda kalarak, silah ithalatını yüzde 155 oranında artırdı. Bu oran, yüzde 35 ile Avrupa’yı ABD’nin en büyük ithalatçısı konumuna yükseltmişti. (Fransa dünyanın en büyük silah ihracatçılarından birisi olmasına rağmen).
AVRUPA İÇİN BİR ÇIKIŞ FIRSATI
Başkan Donald Trump’ın ülkesini 2. Dünya Savaşı öncesi “Yalnızlık” politikasına benzer uygulamalar ile kendi içine yöneltmesi, bence ABD’ye fayda sağlamayacaktır. Ama şahsen buna üzülenler cephesinde olmayacağım kesin.
Aslında bu politikalar ABD için ters tepecektir diye düşünüyorum. Son yaşananlar, özellikle ABD-Çin hegemonyası karşısında dünya sahnesinde pozisyon kaybeden Avrupa açısından bir çıkış fırsatı olabilir. Yani Trump’ın çıkışları, özellikle “kendi savunmanızı kendiniz halledin yaklaşımı” küresel ticaretteki payı sürekli gerileyen Avrupa’nın kurtuluşu olabilir.
Peki nasıl?
Kapitalist sistem ekonomik durgunluk dönemlerinde Keynezyen politikaları öne çıkartır.
Yani devlet ekonomiyi desteklemeli, otonom yatırımlar ile piyasaya kaynak sunmalıdır. Bu piyasayı hareketlendirir, istihdamı genişletir, tüketimi artırır, bu da üretimi canlandırır.
İşte Trump’ın “kendi güvenliğinizi kendiniz halledin, ben Rusya ile uğraşmayacağım, savaşı bitirir, Ukrayna’nın değerli madenlerine çökerim. Gerisi size kalmış... ” yaklaşımı, Avrupa’nın gerçek anlamda kurtuluşu olabilir.
Savunma harcamalarında yapılacak artışlar, yeterli alt yapısı olan AB’nin otomotiv başta olmak üzere kan kaybettiği sektörlerin yerini dolduracak, sağlayacağı canlanma diğer sektörleri de hareketlendirecektir.
AB, bu kapsamda geçen ay “Avrupa Savunması İçin Beyaz Kitap – 2030 Hazırlık Planı ve ReArm Avrupa Planı” nı açıkladı. Açıklanan plan ile askeri hazırlığın arttırılması ve savunma sanayisinin güçlendirilmesini hedefliyorlar.
Covid 19 salgını döneminde AB, piyasaları korumak, tekrar canlandırmak amacıyla toplamda 700 milyar Euro’luk harcama yapmış. Rusya korkusu ile öngörülen plan, programların kapsamı ise 800 milyar Euro olarak hesaplanmış.
Avrupa Komisyonu Başkanı Von der Leyen, Avrupa savunma sanayisinin destekleneceğini ifade ederek “daha fazla Avrupa’dan satın almalıyız. Çünkü bu, Avrupa savunma teknolojisi ve sanayi temelini güçlendirmek, yeniliği teşvik etmek ve AB çapında bir savunma pazarı yaratmak anlamına geliyor” demiş.
Avrupa, Trump sayesinde tekrardan dünya sahnesine dönecek gibi... Brüksel, Çin ile birlikte hareket etmenin yollarını bulabilirse, bu orta vadede ABD için çöküş anlamına gelebilir.