Kış yaklaşıyor. Rusya Ukrayna savaşı bir çözüme veya yumuşamaya bağlanmaktan henüz çok uzak. NATO üyesi ülkelerden bazılarının Rusya’ya yönelik yaptırımları, enerji tedarik mimarisinde yeni yol arayışlarını doğurdu. Bu arada enerji krizi ile yükselen enerji maliyetlerinin Avrupa ekonomilerinde yaratığı tahribat da yeni yeni belirginleşiyor.
Son iki yılda enerji fiyatlarında yaşanan artışlarla tedarik zincirlerinde ortaya çıkan bozulmalar Avrupa ekonomilerini zora sokarken, ihracat yeteneğine gıpta ile bakılan ve ihracatla büyüyen Alman ekonomisi, Berlin Duvarı’nın yıkılıp, iki Almanya’nın birleştiği tarihten bu yana ilk kez geçtiğimiz Mayıs ayında dış ticaret açığı verdi.
Almanya Federal İstatistik Ofisi Destatis’in açıklamalarına göre Mayıs ayında Almanya’nın ihracatı, ithalat rakamının 1 milyar dolar gerisinde. İşin kötüsü Almanya’nın ihracatı yüzde 0,5 düşerken ithalatı ise yüzde 2.7 oranında artıyor. İthalattaki bu yüksek oransal artışın tamamına yakınının enerji almaktan kaynaklandığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Avrupa Birliği’nin geneline baktığımızda da durum hiç farklı değil.
AB Devlet ve Hükümet Başkanları Konseyi başkanı Belçikalı Siyasetçi Charles Michel bu günlerde sık sık ödedikleri fahiş enerji faturalarından söz ediyor. Michel’ın açıklamasına göre Almanya’nın bu yılın ilk altı ayında enerji ithalatına ödediği tutar, geçtiğimiz yılın tamamında ödenen 380 milyar Euro’yu çoktan yakalamış durumda.
Artan enerji maliyetlerinin etkisiyle Avrupa Birliği’ne üye ülkelerin dış ticaret açıkları daha da büyüyor. Konsey Başkanı Michel’e göre AB’nin dış ticaret açığının 2022’de iki katına çıkması ve GSYİH’nın yüzde 5’ine ulaşması bekleniyor. Almanya örneğinde olduğu gibi bu artışa ayak uyduramayan ihracat rakamları yüzünden dış ticaret açıkları ortaya çıkıyor ve/veya mevcut açıklar daha da büyüyor.
Rus doğal gazı geçen yıl Avrupa’nın gaz tedariğinin yüzde 45’ini oluşturuyordu. Rusya, Haziran ayından başlayarak Kuzey Akım üzerinden Avrupa’ya yaptığı gaz teslimatlarını azaltmaya başladı. İtalya-Rusya arasındaki son doğalgaz akışını analiz dışı bırakırsak, Avrupa’nın 140 milyar metreküplük bir gaz açığı oluşacağı hesaplanıyor. Bu büyüklük hem dünya doğal gaz işlem hacminin hem de küresel sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) pazarının yüzde 14’üne denk geliyor.
Görünen o ki Avrupa doğal gaz açığını LNG piyasasına yönelerek kapatmaya çalışacak. Kuzeyde Avrupa’nın önemli gaz tedarikçilerinden Norveç, teçhizat bakımlarını bile erteleyerek tam kapasite üretim yapıyor. Azerbaycan’dan alımlarda artış olma ihtimali yüksek. Cezayir gazını taşıyan boru hattında ise bir kapasite artışı şu an için mümkün değil.
Kuzey Iraktaki Pearl Petrolium, yeni gaz sahaları geliştirip buralarda üreteceği gazı Türkiye üzerinden Avrupa’ya satma niyetinde. Lakin Avrupa’nın uzun vadeli anlaşmalara yanaşmaması şirketi üretimi artırma konusunda isteksizliğe sevk ediyor olmalı. Zira şirketin CEO’su Almanya ile yaptıkları tedarik görüşmelerinde Almanya’nın tutumundan dolayı görüşmelerin ilerlememesinden yakınıyor. Tam bu noktada Katar Avrupa için oldukça önemli bir tedarikçi pozisyonuna gelebilir.
Durumu daha iyi anlamak için, yaklaşık beş yıl geriye gidip hafıza tazelemekte fayda var. 2017 yılında Katar, çoğunluğu Basra Körfezi’nde bulunan dünyanın en büyük doğal gaz sahasına yönelik yasağı kaldırmıştı. Kısa bir süre sonra North Field East adı verilen 30 Milyar dolarlık bir proje aracılığıyla Katar alandaki kullanma hedeflerini netleştirmişti.
Bu büyük proje ile Katar yıllık 77 milyon ton (Metric Tonnes Per Anum) sıvılaştırılmış Doğal gaz üretimini 2020 yılında 110 mtpa’ya çıkarmayı hedefliyordu. Hatta Katar, o yıllarda bu projeye büyük çılgınlık diyenlere de, üretimini 2027 yılında dünya LNG tüketiminin yaklaşık üçte biri seviyesine, yani 126 mtpa’ya yükselteceği cevabını vermişti.
2017 yılını takip eden yıllarda dünyadaki LNG bolluğu Katar’ın en çok gaz sattığı Asya’da spot fiyatı 5,49 dolar/mbtu gibi rekor sayılabilecek ölçüde düşük bir seviyeye çekmesine yol açmıştı ki araya pandemi girdi ve sonrasında olaylar çok farklı gelişti. Pandemiden çıkışla beraber küresel enerji talebindeki artış ve doğal gazın diğer fosil yakıtlara oranla nispeten daha düşük karbon salımına yol açması, doğal gaz piyasasını çok hareketlendirmişti. Bu duruma, Rusya-Ukrayna gerginliği üzerine Avrupa’nın Rus doğal gazından vazgeçmesi de eklenince Katar, dünya doğal gaz tedarikinin en önemli aktörlerinden biri haline dönüştü.
Küresel enerji piyasalarındaki büyük bozulma, doğalgaz tedarik eden ülkelerde bir taraf seçme baskısıyla da birleşince Katar, Avrupa için bir kurtarıcı haline geldi. Peki, Avrupa için Katar’ın önemi gözle görülür bir şekilde netleşmişken, Katar için durum nedir?
Ülkenin Milli petrol şirketi Katar Enerji İngiltere ve İtalya başta olmak üzere önemli satış noktalarına sahip. Bununla birlikte Katar, Bakan Al-Kaabi aracılığıyla ABD’nin en büyük LNG ihracat şirketi olan Teksaslı Golden Pass’a 10 milyar dolar, büyük LNG taşıma gemisi üretimi projelerine 20 milyar dolar olmak üzere LNG üretimi ve ticaretine 100 milyar dolar yatırım yapmaya hazır olduklarını açıkladı. Bunlar LNG’nin kısa ihracat tarihindeki büyük hamleler olarak kayıtlara geçti.
2017 yılından bu yana doğalgaz üretimi ve ticaret altyapısı için büyük harcamalar yapan Katar, bir yandan da kontrolü elinde tutmanın yollarını arıyor. Bu yaz Basra Körfezi’ndeki North Field East (NFE) sahasına ortak batılı ülkelerin en büyük endişesi NFE çıkışlı LNG gemilerinin rotalarının tayininde Katar’ın kaprislerinin oynayacağı role dair.
Sorun sadece kaprise dayansa yine iyi, bir anlaşma yolu bulunabilir. Asıl sorun, Avrupa’da kurulan yeni terminallere LNG nereden gelecek? Dünya LNG ticaretinin sadece yüzde 37’lik bölümünün spot fiyatlarla yapıldığını, kalanının ise uzun dönemli kontratlara endeksli fiyatlara dayandığını göz önüne aldığımızda, durum biraz karışık görünüyor.
Geçtiğimiz ay LNG gemilerinin yüzde 70’i Avrupa terminallerine gitti. Geçen sene bu oranın yüzde 38 olduğu düşünülürse, buradan söz konusu oran daha bir anlam kazanıyor. Bu durum sürdürebilir midir? Soruya gerçekçi bir cevap verebilmek için Asya piyasasının kış için stok yapmaya başlamasını ve Çin’in sıfır Covid-19 politikası yüzünden düşen talep üzerindeki etkisinin netleşmesini dikkate almak gerekiyor.
Bu iki müstakbel gelişmeye paralel doğalgaz piyasası daha da karışacak gibi görünüyor. Avrupa’nın doğalgaz tedarik endişeleri
ise tam da bu sebeple devam ediyor.