MEHMET KARA
Askeri darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz 2016 tarihinin üzerinden yaklaşık bir hafta geçti.
Peki bu ülkede “Türkiye’de darbeler dönemi kapanmıştır” lafını eden kimdi, kimlerdi?
Hatırlamıyorum ama azımsanmayacak bir kesimin son aylara kadar böyle düşündüğünü, buna inandığını biliyorum.
Ama görüldü ki hiç de öyle değilmiş.
Bu girişimi önlemeye çalışırken ölenleri saygıyla anıyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Şimdilik büyük bir felaket atlatılmış görünüyor.
Umalım ki öyledir ve böylesi bir daha yaşanmaz.
Ama artık “bir daha yaşanmaz” demek de o kadar kolay değil.
Tüm bu yaşananları ve sonrasını düşününce aklıma gelenleri, tabii yine enerji sektörü eksenli olarak paylaşmak istiyorum.
Enerji Günlüğü yayına başlayalı yaklaşık dört buçuk yıl oluyor.
DÜNYA Gazetesi Enerji Sayfası’nı hazırlamaya başlamamızın üzerinden de yaklaşık dört yıl geçti. İlk bir yıl içinde birkaç kez, enerji sektörünün en önemli sorunlarından birinin insan kaynağı olduğunu yazmıştım. İzleyen yıllarda da yazdım.
Hala öyle düşünüyorum.
Enerji her ekonominin ana yakıtıdır.
Hatta bu sektör Türkiye açısından, başka ekonomilere oranla çok daha fazla önemlidir.
Çünkü bu ülke, fosil kaynaklar açısından fakir olsa da, bu kaynakların sınırlar arasındaki geçiş güzergahı üzerinde yer alan bir coğrafyada yer alıyor. Ve büyüyen ekonomisinin enerji ihtiyacı da artıyor, artacak.
O yüzden enerji konusunda işin sadece teknik boyutundan anlayan insan kaynağına değil aynı zamanda enerji stratejisini ve politikalarını geliştirecek yetkin kadrolara da ihtiyaç var.
Darbenin yönlendiricisi ve uygulayıcısı olarak gösterilen, adını bile anmak istemediğim malum cemaatin geçmişine bakmakta yarar var.
Bu cemaat, yaklaşık 40 yıldır insan kaynağına "yatırım" yapıyor.
Kendine bağlı kişilerin, gerekli eğitim süreçlerinden geçirilip kritik noktalara yerleştirilmesi işini büyük bir titizlikle uyguladı. Kendi elemanlarının liyakati olmasa bile iyi okullara kaydolmalarını, mezun olduktan sonra da gerekli süzgeçlerden geçmelerini, işe yerleştirilmelerini sağladı.
Bugüne kadar hani hükümet gelirse gelsin, bu süreci tıkır tıkır işletti.
Gerektiğinde medya gücüyle ve devlet içine yerleştirdiği kendi müritleri eliyle, önlerinde durmak isteyenleri hiçbir ahlaki kıstası gözetmeksizin harcamanın yolunu buldu.
Şimdi geriye dönüp, buna çanak tutanların kendilerini sorgulamasında yarar var.
Türkiye enerji sektöründe ihtiyaç duyduğu, liyakatli insan kaynağını yetiştirme konusuna büyük önem vermeli. Bundan kastım sadece elektrikçi, petrolcü, solarcı, madenci, doğalgazcı vs. değil.
Enerji meselesinin öneminin farkında ve bu konuda da bilgiyle donanmış hukukçulara, bankacılara, bürokratlara, finansçılara, sigortacılara ve hepsinden önemlisi dirayetli kamu yöneticilerine, siyasetçilere ihtiyaç var.
İşe bir noktadan başlamak istiyorsak, o nokta ülkeyi darbeye götüren sürecin mimarı kabul edilen yapının alt üst ettiği, sistematiğini bozduğu insan kaynakları meselesi olmalı. Eğitimde fırsat eşitliğini sağlarsanız, adama göre iş değil, işe göre adam ilkesini de gerçekten gözetirseniz, sepetinizdeki çürük elma sayısı da o oranda daha düşük olacaktır.
Yani değişime insan kaynagından başlamak elzem...