Enerji Günlüğü - İngiltere’de yayımlanan The Middle East, Türkiye'nin Akdeniz’in yeni enerji merkezi olma yolunda ilerlediğini yazdı. Orta Doğu siyaseti ve ekonomisi ağırlıklı aylık yayın yapan The Middle East’e göre, Doğu Akdeniz’den Avrupa’ya hatta belki de Asya’ya, doğal gaz ve petrol nakletmesi için Türkiye’nin bir merkez olarak rolü artmış durumda. İşte, Türkiye’nin enerji alanındaki hamlelerine de yer verilen yazı:
“Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama’nın Mart ayındaki ziyaretinden sonra İsrail’in açık bir şekilde Türkiye ile yakınlaşması, Suriye’de derinleşen çatışmadan tutun da İran’ın nükleer silah kullanma hedeflerine kadar, hatta İsrail ve Filistinliler arasındaki barış görüşmelerinin yeniden başlamasına yönelik girişimlere kadar bölgeyi etkileyen birçok önemli siyasi cephe üzerindeki etkileri açısından izleniyor. Ancak bu etkilerden derhâl görülebilecek olanı, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’den Avrupa’ya hatta belki de Asya’ya, doğal gaz ve petrol nakletmesi için tartışmasız bir merkez olarak rolünün artmasıdır. Böyle bir gelişme İsrail ve Türkiye’nin ayrıca Ürdün, Kıbrıs, Lübnan ve Batı Şeria ile Gazze’nin, Filistin topraklarının ekonomik beklentilerini dönüştürmeye yardımcı olabilir. Ayrıca çatışmadan ziyade bölgesel iş birliği için hayati öneme haiz yeni önlemler alınmasını sağlayabilir.
Bunun kadar önemli bir başka gerçek ise Türkiye’nin aynı zamanda yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapma konusunda büyük bir programa başlaması. Buna güneş enerjisi ve hidrolik enerji de dâhil. Bu kaynaklar gelecekte ülkenin enerji ticaretini, Avrupa’daki ve ülkedeki tüketicilerin lehine dönüştürebilir. Ayrıca en azından orta vadede Türkiye’nin özellikle de Güney ve Doğu Avrupa ülkelerine doğal gaz ihracatı, bu tüketicilerin kömür ve petrole bağımlılığını azaltabilir. Zira bu iki kaynak, doğal gazdan çok daha fazla çevre kirliliğine neden oluyor. Dolayısıyla bu gelişme Avrupa’da da, Doğu Akdeniz’de de genç kuşaklar için daha parlak bir gelecek demektir.
İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Türkiye Başbakanı Erdoğan’a 22 Mart’ta yaptığı ve Mavi Marmara saldırısından dolayı özür dilediği sürpriz telefon görüşmesini, iki ülke arasındaki ilişkilerin düzeltilmesi adına atılacak başka somut adımların izlemesi bekleniyor. Mağdurların aileleri için tazminat ödenmesiyle birlikte karşılıklı olarak büyükelçilerin yeniden atanması ve İsrail doğal gazının Türkiye’ye transferi için görüşmelerin yeniden başlaması bekleniyor.
Ancak asıl büyük ödül, Doğu Akdeniz’in bütün kıyı şeridi boyunca uzanan bir deniz altı boru hattı. Bu hattın Türkiye yoluyla Avrupa’ya 1 trilyon metreküp doğal gaz taşımaya yardımcı olacağı tahmin ediliyor.
Strasbourg’daki Avrupa Parlamentosunun İngiliz üyesi Andrew Duff, mart ayında New York Times gazetesine Kıbrıs ve Türkiye için “Doğal gaz sondajı ve ihracatı, savaştan sonra Fransa ve Almanya’yı birleştiren kömür ve çelik ticareti gibi olabilir.” demişti.
ABD’deki Alman Marshall Fonunun kıdemli danışmanı Michael Leigh de onunla aynı fikirde: “İsrail ile Türkiye ilişkileri arasındaki düzelme, İsrail doğal gazının hem Türkiye’ye hem de ve Türkiye üzerinden başka yerlere ihracatını olanaklı hâle getirebilir. Kıbrıs’ın son dönemdeki mali sorunları yüzünden İsrail-Kıbrıs-Yunanistan, Akdeniz enerji koridoru veya siyasi gruplaşması pek mümkün gözükmüyor. Bu üç ülke de Türkiye ile bölgenin kaynaklarını geliştirme konusunda iş birliği yapmanın yollarını aramalıdırlar.”
Lefkoşa merkezli Sapientia Economics direktörü Fiona Mullen, “Türkiye’ye boru hattıyla doğal gaz ihraç edildiği takdirde daha fazla gelir, daha hızlı şekilde elde edilecektir. Tahminen 15 milyar avro daha yüksek gelir söz konusu.” şeklinde konuştu. İsrail’deki Leviathan adlı doğal gaz yatakları, Tamar rezervleriyle birlikte tahminen cari fiyatlarla 240 milyar dolar değerinde doğal gaz barındırıyor. Bu alan Türkiye’nin kıtalar arası enerji ihracat ağına, bir boru hattı yoluyla bağlanabilir. Bu bağlantının maliyeti daha düşük ve korunması da çok daha kolay olacaktır.
Türkiye, Hazar Denizi’nden ve Karadeniz yoluyla Rusya’dan ve petrol zengini Irak Kürdistan'ından Orta ve Güney Avrupa’ya doğal gaz ihraç ediyor. Dolayısıyla hâlihazırda doğal gaz ihracatı konusunda bölgesel bir merkez konumuna ulaşmış bulunuyor. Geçtiğimiz sonbahar İstanbul, Azerbaycan ile TANAP (Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi) inşaatı için 7 milyar dolarlık bir anlaşmayı imzaladı. Bu, Şah Deniz doğal gazını Bulgaristan ve Türkiye üzerinden, Bakü’den Avrupa’ya taşıyacak bir boru hattı projesi. 3.850 kilometre uzunluğundaki hat, yılda 16 milyar metreküp doğal gaz taşıyacak.
Türkiye, Doğu Akdeniz’den Avrupa’ya uzanacak bir boru hattından yalnızca ekstra transit geliri elde etmekle kalmayacak aynı zamanda Lübnan, Suriye, Gazze ve belki KKTC ayrıca İsrail’den daha büyük miktarda doğal gaz ithal de edebilecek. Ülke böylece hızla büyüyen sanayi için uzun vadede kendi enerji kaynaklarına sahip olacaktır. Uzmanlara göre Türkiye’nin gerçek bir kıtalar arası enerji merkezi olarak rolünün artması, ülkeye gelecekte geniş bir petrokimyasal rafineriler, ihracat terminalleri, depolama tesisleri, santraller ve sanayi bölgeleri ağının merkezi olma rolünü de verecek. Bu ağ aynı zamanda Orta Doğu, Avrupa, Orta Asya ve Kafkaslar'a hizmet verebilecek.
Şubat ayında, Zorlu Holdingin, İsrailli yetkililerle ve Amerikalı Noble Enerji ve Avustralyalı Woodside Petrol şirketlerinin de dâhil olduğu Leviathan sahasındaki ortaklarla Türkiye’nin güneyine bir deniz altı boru hattı döşeme planlarını görüştüğü yönünde haberler yayımlandı. Bu boru hattının yılda 8-10 milyar metreküp doğal gaz kapasitesi olacak. Hayfa kıyılarının yaklaşık 130 kilometre ötesine bulunan bölgede en az 425 milyar metreküp doğal gaz ve büyük miktarda petrol olduğu tahmin ediliyor.
Erdoğan’ın ABD Başkanı Obama ile görüşmek için mayıs ayı ortalarında Washington’a yapacağı ziyarette, Türkiye ve İsrail’in yakınlaşmasını pekiştirmeye yönelik önlemler de görüşülecek. Petrol ve doğal gaz uzmanları, bu önlemlerin boru hattının o veya bu şekilde inşa edileceği yönünde artan görüş birliğini desteklemeye yardımcı olacağını belirtiyorlar. Yabancı yatırımcılar arasında hem Yunanistan’da hem de Güney Kıbrıs kesimindeki tasarruf tedbirleri nedeniyle pahalı olan LNG seçeneğinin finansmanı konusunda kuşkular var.
Öte yandan bölgedeki yeni enerji jeopolitiğinden beklenmedik şekilde KKTC yararlanabilir. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Ada'nın bölünmüşlüğünün ortadan kalkması için ülkesinin, Yunanistan ve Kıbrıs’taki iki toplumun liderleriyle birlikte bir konferans düzenlemesine yönelik yeni bir teklif verdi. Bu öneri şu an BM Güvenlik Konseyi tarafından değerlendiriliyor.
KKTC Cumhurbaşkanı Eroğlu bu yılın başlarında Kıbrıslı Rum yetkililerden Ada'nın hidrokarbon zenginliğinden elde edilecek gelirlerin değerlendirilmesini ve KKTC’nin payının ayrı bir banka hesabına aktarılmasını istediğini belirtmişti: “Ada'nın birleşmesinin koşulları konusunda karar verdiğimiz zaman bu parayı, ekonomik sorunlarımızı çözmek için kullanmamızı önermiştim.” Bu teklif reddedildi ancak şimdi yeniden değerlendirilmesi düşünülüyor ve bunun iki nedeni var: Güney Kıbrıs ekonomik zorluk içinde ve Türkiye bölgenin enerji denkleminde artık daha nüfuzlu bir role sahip.
Öte yandan bölge yetkilileri, Erdoğan’ın Gazze’deki Hamas hükûmetiyle artan bağları ve Türkiye’nin İsrail’e Gazze ablukasını kaldırma yönünde baskı yapmak istemesinin de Erdoğan’ın Washington ziyaretinde muhtemelen konuşulacağını belirtiyorlar.
Yetkililer, Obama yönetiminin İsrail ve Filistinliler arasında barış müzakerelerini yeniden başlatmaya yönelik ilgisi dikkate alınırsa Ramallah’taki Filistin yönetiminin de, Hamas’ın da doğal gaz kaynaklarından faydalanması gibi konuların muhtemelen Erdoğan-Obama görüşmesinde gündeme geleceğini ifade ediyorlar. Bu görüşmelerin başarılı geçmesi ekonomik bir refah kaynağı oluşturabilir ve Filistinlilerin gelecekte kalkınmasını sağlayabilir.
Doğu Akdeniz doğal gazını Avrupa ve/veya Asya pazarlarına nakletme konulu bölgesel görüşmelerin sonucu ne olursa olsun, İsrail ve Türkiye arasındaki yeni anlaşmalar, milyonlarca bölge sakini için ekonomik beklentileri dönüştürmeye başlamış görünüyor. Her şey iyi giderse gelecekte bir çatışma kaynağı olmaktan ziyade bölgenin yeni zenginleri barışçıl şekilde kalkınabilir.”