1. YAZARLAR

  2. Halil DAĞ

  3. Rusofil bir başkanın enerjiye etkisi ne olur?
Halil DAĞ

Halil DAĞ

Yazarın Tüm Yazıları >

Rusofil bir başkanın enerjiye etkisi ne olur?

HALİL DAĞ 

Seçilmiş Başkan Donald Trump için geleneksel manasıyla Rusofil demek elbette doğru değil. Ancak Amerika’nın geleneksel Rus/Sovyet politikasının dişlilerini bayağı bozacak profili ile de hayli Rusofil. Üstelik bu politikalar Sovyetler ve Rusya ayrımı yapmaksızın neredeyse hiç değişmemişken aykırı bir başkan namzedi olarak Trump’ın çıkışları Amerika’nın tarihselleşmiş çizgisine bir meydan okuma teşkil ediyor.  

OBAMA’NIN GİDERAYAK YARATTIĞI SORUNLAR

Gerçi Rusların seçimlere müdahale ettiğini düşünen bu tarihsel çizgi, Obama’ya giderayak çok radikal bir adım attırarak 29 Aralık 2016 günü ülkedeki 35 Rus diplomatı casusluk ithamıyla sınır dışı etme kararı aldırdı. Zaten hep konuşuluyordu, Rusların hackerler marifeti ile seçimlere müdahale edip Ruslara sıcak yaklaşan Trump’ı seçtirdiği ve ABD’nin bu densizliğe çok ağır bir karşılık vermesinin gerekliliği. 

Ruslar da aynı günün gecesinde ağır bir karşılık verileceğini deklare ettiler. Hatta Trump’ın koltuğa oturmasını bekleyerek duruma göre hareket edeceklerini de ekleyerek yeni başkana mesaj yollamayı da unutmadılar. 

TRUMP’IN BİR RESETLEME YAPMASI MÜMKÜN MÜ? 

Bu çekişme ileride sorunlar yaratacak gibi ama 20 Ocak’tan itibaren de dümende hırsı ve egosuyla karar verme yetkisini kimse ile paylaşmaya fazla yanaşmayacak birisi olarak Trump oturacak. O yüzden bir resetleme söz konusu olabilir. Biz bu resetleme varsayımı ile ABD-Rus ilişkilerinin enerji piyasalarına yansıyacağını anlamaya çalışalım şimdilik. 

Rusların ajanlık yaptıkları gerekçesi ile sınır dışı edilen diplomatlara verilecek karşılığın içerisine Trump’ın beklenebileceği mesajını sıkıştırması, aleni bir şekilde “Biz seni farklı görüyoruz, sen bizim için başkasın, seninle gayet uyumlu çalışabiliriz, ortak çıkarlar” vs vs vs anlamlara gelebilecek oldukça ucu açık ama hoşnut edici bir zeytin dalı.

Şimdi burada NATO’nun 11 Temmuz’da çok açık ve net bir şekilde ilan ettiği ama hep gözden kaçan medyan okuma ve kuşatma ne olacak diye sormak da gerekiyor ama onu da şimdilik bir kenara bıraksak iyi olacak.

PETROL FİYATLARINDAKİ ÇÖKÜŞÜN RUS EKONOMİSİNE ETKİSİ 

Ruslar için en önemli problem, son birkaç yıldır Ukrayna Krizi dolayısıyla Batılılar tarafından petrol fiyatlarının aşırı bir şekilde aşağı çekilmesidir. Bu fiyat düşüşü Rus ekonomisini ciddi bir şekilde sarsmış durumda. Öte yandan Rusların Ukrayna’da ve Suriye’de altına girdiği askeri maliyetler, bütçeyi zorlarken halkta da hatırı sayılır bir fakirleşmeye yol açtı. 

Hatırlanırsa geçmiş yıllarda Türkiye’ye her yıl yüz binlerce Rus turist geliyordu. Ama bu sene bu rakam yok denecek kadar az. Tamam, uçak krizinden ötürü Rus turistlerin Türkiye’ye gelmediği, daha da ötesi gönderilmediği aklınıza gelecektir haklı olarak. Ancak Rus turistler bu sene başka bir ülkeye de gidebilmiş değil ki... Yani Rusya’da çok esaslı bir refah kaybı söz konusu. 

Gerek fiyat düşüşünün ihracat gelirlerini düşürmesi gerekse konvansiyonel askeri hareketlerin maliyetleri Rusları ciddi şekilde düşündürüyor. Devam eden Suriye iç savaşından ötürü Rusya orada çok sayıda asker bulunduruyor. Esad’a çeşitli yardımlar yapıyor ve bir deniz filosunu Lazkiye limanında daimi olarak bulunduruyor. 

ABD’NİN ENERJİ TERCİHLERİ NE DURUMDA? 

İşin Amerika cephesine gelince; son yıllarda kaya gazı, yenilenebilir enerji gibi alanlarda yaptığı yatırımlardan olumlu sonuçlar alan ABD, bir yandan 2008 Krizi’nden sarsılan ekonomisini ciddi bir şekilde toparlamış durumda, diğer yandan da net enerji ihracatçısı olmaya doğru yol alıyor. 

Fakat düşen enerji fiyatları Amerikan iç piyasasındaki üreticileri vurduğu için bir sıkıntının olduğu da gözleniyor. Kaya gazına tektonik risklerle ilgili yöneltilen eleştiriler artıyor. Dolayısıyla şu an ABD’de petrol ithalatına dönüş için uygun bir zemin de oluşuyor. 

PETROLCÜ BİR DIŞ İŞLERİ BAKANIN’NIN ETKİSİ NE OLACAK?

Daha önemlisi ise Exxcon Mobil’in eski üst düzey çalışanı Rex W. Tillerson’a Trump’ın Dışişleri Bakanlığı görevini vermiş olması, petrolün önümüzdeki süreçte tekrar önemli bir işbirliği ya da çatışma konusu olacağını gösteriyor. Ancak bu konuda çatışmadan ziyade işbirliği düşüncesinin ağır bastığı görülüyor. Çünkü bir petrol devinin yöneticisi olan Tillerson, aynı zamanda petrol konusunda Ruslarla iyi anlaşan ve Kuzey Kutbu gibi çok tartışmalı bir alanda işbirliğini savunan birisi. 

Sektörün yakından izleyenler hatırlayacaktır, Tillerson, CEO olduğu 2011 yılında Rus petrol devi Rosneft ile milyar dolarlık bir anlaşma imzalamıştı. Ancak devletlerin by-pass edilerek Kuzey Kutbu’nun şirketler arasında paylaşımı anlamına da gelen bu anlaşma Ukrayna Krizi nedeniyle hayat bulmamıştı. 

Eh artık Tillerson da patronaja dahil olduysa bu anlaşmayı hayata geçirmenin önünde ne gibi bir engel kalabilir ki? İş adamlarının yönettiği ABD ile Rusya arasında neden keyifli paslaşmalar mümkün olmasın ki? 

Eğer ki CIA, alttan alta Trump’ın kuyusunu kazmazsa olacak olan çok bellidir. Tillerson’ın temsil edeceği petrol şirketleri daha doğrusu baronları, Trump’a her türlü maddi ve manevi desteği sağlayacak, ABD, Ortadoğu petrolüne olan bağımlılığını azaltacak Kutup kaynaklarını sorunsuzca işletebilecektir. Petrolü kendisi ürettikten sonra varil başına fiyatın yükselmesinin ABD için sakıncaları da epey azalacaktır. 

ABD-RUSYA-ÇİN İLİŞKİLERİ 

Bu işbirliğinin Rusya’ya ödülü ise petrol fiyatlarının yükseltilmesi olacaktır. Görünüşe bakılırsa Trump, hedef tahtasına açık bir şekilde Çin’i oturtmuş durumda. Şimdiye kadar ABD’nin yürüttüğü gizli düşmanlığı açık ederek Çin ile muhtemel bir gerilim ortamına girebilir. Gerçi Çin ile yürütülen ticaret savaşlarına sıcak bakmadığını da belirtmektedir ancak önümüzdeki günlerde Çin mallarına tarife dışı engellerin sayısı artarsa şaşırmayalım. Anti damping davaları vs. derken Çin’in gelirlerinde azalmaya yol açmak önemli bir hedef olarak öne çıkabilir. Bunun yanında fiyatı artmış bir petrol de, Çin’i zora sokacaktır. 

Çin’i zorlamak istiyorsan Çin’in en büyük enerji kaynağı Rusya’yı yanına çekmen de gerekiyor. Dolayısıyla petrol üretimi ve ticareti üzerinden Rusya ile yaşanacak bir bahar, enerji gelirleri üzerinden şekillenen dünya güç dengesini de uzun vadede önemli ölçüde etkileyecektir. 

SUUDİLER’İN DÜŞÜK FİYAT POLİTİKASI 

Geriye bir tek Suudi Arabistan kalıyor. Malum, dünyanın en büyük petrol üreticisi ve özellikle İran’ın petrol gelirini düşük seviyede tutabilmek için kendi gelirinden de fedakarlık ederek petrol fiyatlarını düşük tutuyor. Gerçi geçtiğimiz günlerde arz kısıntısına katılacağını açıkladı ve petrol 40 dolarlardan 50-55 dolarlara doğru hareketlendi. 

Bu noktada Suudilerin İran rahatsızlığına bir çözüm bulmak gerekecektir. Aksi halde Suudi Arabistan’ın istikrarsızlaşması ve içinden çıkılmaz başka sorunlara yol açması mümkündür ki bu kaosu ne Rusya, ne de ABD idare edemez. Ortaya çıkacak petrol fiyat artışı adeta bir felaket tablosu yaratır. Daha da tehlikelisi ise Suudilerin cihatçı ihraç etme potansiyelinin harekete geçirilmesidir. Bu yüzden meselenin bu kısmını nasıl halledecekler onu da görmek lazım.

Sonuç olarak CIA Trump’ın önünü tıkamazsa Tillerson’un öncülük edeceği ticaretçi bir dış işleri etkinliği ile karşı karşıya olacağız. Kutuplardaki işbirliği petrol arzını pekala artıracaktır ancak bu artış beklentisine rağmen Ruslar için tatmin edici bir fiyat seviyesinin oluşacağını da söylemek gerekiyor. 

Aksi durumda Rusların bundan bir kazancının olacağını söylemek şu koşullarda mümkün değil. Çünkü Ruslar şu an zaten yeterince petrol ihraç etme kapasitesine sahip ama petrollerinin para etmeyişinden muzdaripler.

Bakalım CIA ne yapacak? Başta bahsettiğimiz NATO’nun açıkça aldığı tavrın yaratacağı sorunlar nasıl çözülecek? Asıl öncelikli sorunlar bunlar. Bu sorunların kolaylıkla çözülemeyeceğini düşündüğüm için işlerin güllük gülistanlık yürüyeceğini de düşünmüyorum. 

Halil DAĞ - Enerji Günlüğü / 30 Aralık 2016

Önceki ve Sonraki Yazılar