Tükettiği enerjinin yaklaşık dörtte üçünü dışarıdan ithal eden Türkiye, enerjide dışa bağımlılığın en yüksek olduğu birkaç ülke arasında yer alıyor.
2013 yılı net ithalat rakamları dikkate alındığında;
Doğal gaz ithalatında Dünya beşincisi.
Petrol ithalatında Dünya on üçüncüsü.
Kömür ithalatında Dünya sekizincisi.
Petrol koku ithalatında Dünya dördüncüsü.
Son toplamda ise Türkiye’nin Dünya “net enerji ithalatı” ligindeki sıralaması on birincilik.
Birincil enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 64’ünü toplam 10 ülkeden, yüzde 43’ünü sadece 3 ülkeden ve yüzde 27’sini ise tek bir ülkeden tedarik etmekte.
Enerji arz güvenliği bakımından oldukça sorunlu bir tablo.
Dahası, enerjide dışa bağımlılık oranı her yıl biraz daha artmakta. Yerli kaynak üretiminde ciddi bir atılım yapılamadığı takdirde, söz konusu bağımlılığın önümüzdeki dönemlerde hızla yüzde 80’lerin üzerine çıkması son derece muhtemel.
TR BU GERÇEKLE BAŞETMEK ZORUNDA
Bu tablonun doğal sonucu olarak, Türkiye’nin enerji ithalat faturası da giderek kabarmakta.
Son 5 yılda enerji ithalatına ödenen dövizin toplamı yaklaşık 265 milyar Dolar büyüklüğünde. Bu miktar, aynı dönemde yapılan toplam ithalatın neredeyse dörtte birine karşılık geliyor.
Gayri Safi Yurtiçi Hasılanın yüzde 7’si civarında seyreden enerji ithalatının dış ticaret açığı içerisindeki payı, son 5 yılın toplamında yüzde 60 olmuş.
Dolayısıyla, Türkiye’nin sürekli artan enerji ithalatı, cari işlemler dengesi üzerinde baskı oluşturmakta. Enerji ithalatına 2014 yılında ödenen döviz, cari açığın neredeyse yüzde 20 fazlasına karşılık geliyor. Demek ki, bir an için enerji ithalatının olmadığı varsayıldığında, Türkiye, cari fazlası olan şanslı ekonomilerden biri haline dönüşecek.
Ama ne yazık ki, böylesi bir mucize mümkün görünmüyor ve Türkiye ekonomisi bu gerçekle baş etmek zorunda.
Öyleyse, enerjide dışa bağımlılığı bu kadar yüksek olan bir ülke için enerji fiyatlarındaki değişimler ne anlama geliyor? İthal enerji fiyatları, Türkiye’nin ekonomik büyümesi bakımından ne düzeyde belirleyici oluyor?
NE OLURSA OLSUN TR BİR ŞANS YAKALADI
Ham petrol fiyatları, 2014 yılı Haziran ayından bu yana neredeyse yarı yarıya azaldı.
1986-2003 yılları arasındaki dönemde –2013 yılı baz alındığında– 20-40 Dolar aralığında işlem gören ham petrolün varil fiyatı 2003 yılından sonra hızla yükselişe geçmiş, yıllık ortalama fiyatlar 2008 yılında 100 Dolar ve 2011 yılında ise 120 Dolar seviyelerine kadar tırmanmıştı. Bu tarihten itibaren yaklaşık 2 yıl yüksek seyreden fiyatlar 2014 yılının ikinci yarısında ise hızla gerileyerek 50 Doların altına kadar indi.
Bir taraftan ABD’de hızla artan petrol üretimi ve “kaya gazı devrimi” nedeniyle oluşan arz fazlası, diğer taraftan OPEC üyeleri arasındaki rekabet nedeniyle kısılamayan petrol üretimleri, fiyatlardaki gerilemenin daha da süreceği yönünde güçlü işaretler vermekte. Avrupa’daki durgunluk ile gelişmekte olan ülkelerdeki ekonomik soğuma da dikkate alındığında 40 Doların altı dahi telaffuz edilebilmekte.
ABD ile Suudi Arabistan’ın, Rusya ve İran’daki rejimleri zayıflatmak amacıyla bu işi tezgâhladıklarına dair komplo teorileri ise gelişmeleri daha da heyecanlı kılıyor.
Ne olursa olsun, petrol fiyatlarındaki gerilemeyle beraber, Türkiye, önemli bir şansı yakalamış gibi görünüyor.
HAM PETROLDE DÜŞÜŞ BÜYÜMEYİ NASIL ETKİLER?
Ham petrol fiyatlarında ortaya çıkan söz konusu gerilemenin Türkiye’nin büyümesine etkisi ne olur? Son üç yıldır büyüme hızında görülen bariz yavaşlama durdurulup, yakalanan bu fırsat sayesinde tekrar 8 ve üzeri büyüme rakamlarına ulaşılabilir mi?
Dünya Bankası, Aralık ayı “Türkiye Odak Notu” çalışmasında bu konuyu ele almış. Bankanın yaptığı regresyon analizine göre, petrol fiyatlarındaki her yüzde 10`luk düşüş büyüme oranını yüzde 0,37 puan yukarı çekecek. Banka, küresel talepteki durgunluğu da dikkate alarak, ortalama petrol fiyatının 70 Dolar olarak gerçekleşmesi durumunda Türkiye`nin 2015 yılındaki büyüme oranının yüzde 0,6 puan daha fazla olacağını hesaplamış.
Demek ki, daha yüksek büyüme oranlarını yakalayabilmek için, Türkiye’nin daha başka şanslara da ihtiyacı olacak.
GEÇMİŞTE BÜYÜME İLE PETROL BAĞI YOK GİBİ?
Pekâlâ, petrol fiyatlarındaki değişimlerin Türkiye’nin büyüme hızı üzerindeki etkisi geçmişte nasıl oldu?
Örneğin, son 11 yıllık dönem (2004-2014) boyunca ham petrol fiyatları son derece yüksek seyretti. Bu dönemde yıllık ortalama ham petrol fiyatları –yine 2013 yılı baz alındığında– 50 Doların altına inmediği gibi, söz konusu dönemin dört yılında 100 Doların da üzerindeydi. Dönem ortalaması 85 Dolar oldu. Petrol fiyatlarının bu denli yüksek olduğu bir dönemde Türkiye’nin yıllık ortalama büyüme hızı ise yüzde 4,8 olarak gerçekleşti.
Son 11 yıllık döneme benzer bir başka dönem ise 1974-1985 yılları arasındaki 12 yıl boyunca yaşandı. O dönemde, Orta Doğu ve İran’daki siyasi gelişmeler, petrol fiyatlarının yıllık ortalama 120 Doların da üzerine çıkmasına neden oldu. Bu dönemde de ortalama fiyatlar yine 50 Doların üzerindeydi ve 12 yılın ortalaması ise 69 Dolar olarak gerçekleşti. Bu dönemdeki yıllık ortalama büyüme hızı yüzde 4,1 oldu.
Bu iki yüksek fiyatlı dönemin arasındaki 18 yıl boyunca (1986-2003) yıllık ortalama ham petrol fiyatları hep 40 Doların altındaydı. Dönem ortalaması 31 Dolar oldu. Bu dönemde Türkiye’nin büyüme ortalaması ise yüzde 4 seviyesindeydi.
Dolayısıyla, geçmiş verilere bakıldığında, ham petrol fiyatları ile Türkiye’nin büyüme hızı arasında doğrudan bir ilişki kurabilmek son derece zor.
Bununla beraber, bu konuda bir değerlendirme yapılırken, Türkiye’nin yıllar içerisinde değişen enerji profilini de dikkate almak gerekir.
1974-1985 yılları arasındaki yüksek petrol fiyatlı dönemde söz konusu olan yüzde 4 düzeyindeki yıllık ortalama büyüme hızı, birincil enerji tüketiminin yaklaşık yarısını petrolden karşılayan bir Türkiye’de elde edildi. Üstelik bu dönemdeki enerji ithalatının neredeyse tamamı petroldü.
Bununla beraber, 2004-2014 yılları arasındaki dönemde petrole olan bağımlılık yüzde 30’lar düzeyine, petrolün toplam enerji ithalatı içerisindeki payı ise yüzde 40’lara kadar geriledi. Petrolden boşalan alanı ise hızla doğal gaz ve ithal kömür doldurdu.
Dolayısıyla, petrol fiyatlarındaki gerilemenin Türkiye’nin büyümesine olan etkisi geçmiş dönemlere nazaran daha sınırlı olacak ve özellikle doğal gaz fiyatlarıyla olan korelasyonu ölçüsünde petrol fiyatları büyüme üzerinde etkili olabilecek.
Bu konuya ilişkin değerlendirmelerde gözden uzak tutulmaması gereken bir diğer husus da Türkiye’nin ihracat pazarlarıyla ilgili. Türkiye, toplam ihracatının yaklaşık dörtte birini Irak, Rusya ve İran başta olmak üzere petrol ihraç eden ülkelere yapmakta. Dolayısıyla, petrol fiyatlarındaki gerilemenin aynı zamanda Türkiye’nin ihracat kapasitesini de düşürmesi ve bu nedenle de olumlu etkinin önemli oranda törpülenmesi kaçınılmaz görünmekte.
Dr. Nejat Tamzok
Ankara/Ocak 2015
e-Posta: nejattamzok ( at ) yahoo.com
KAYNAKLAR:
1. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 2013 Yılı Genel Enerji Dengesi, ETKB Web Sitesi, 2015.
2. International Energy Agency, Natural Gas Information 2014, Paris.
3. International Energy Agency, Oil Information 2014, Paris.
4. International Energy Agency, Coal Information 2014. Paris.
5. Türkiye İstatistik Kurumu, Petrol Koku İthalatı İstatistikleri, 2013.
6. Türkiye İstatistik Kurumu, Kömür İthalatı İstatistikleri, 2013.
7. Türkiye İstatistik Kurumu, Fasıllara Göre Dış Ticaret İstatistikleri, 2015.
8. Türkiye İstatistik Kurumu, Ülkelere Göre Dış Ticaret İstatistikleri, 2015.
9. Türkiye İstatistik Kurumu, Harcamalar Yöntemiyle Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (1987 Fiyatlarıyla).
10. Türkiye İstatistik Kurumu, Harcamalar Yöntemiyle Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (1998 Fiyatlarıyla).
11. World Bank, Gross Domestic Product (Current US$) by Countries, 2015.
12. British Petroleum, Statistical Review of World Energy, 2015.
13. Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü, Ödemeler Dengesi ve Cari Açık, 2015.
YAZARLAR
Dr. Nejat TAMZOK
- Petrol düştü diye büyür müyüz?
Önceki ve Sonraki Yazılar