Enerji Günlüğü - Boshporus Energy Club İcra Başkanı, diplomat Mehmet Öğütçü, IŞİD) örgütünün Irak'taki ilerleyişinin yol açtığı karışıklığın giderilmesi sürecinin Türkiye'yi bir anda Tahran, Bağdat, Erbil ve hatta Şam ile aynı cephede buluşturabileceğini söyledi.
Londra merkezli, Global Resources Patrnership Yönetim Kurulu Başkanı ve The Bosphorus Energy Club İcra Başkanı Mehmet Öğütçü ile Irak ve Suriye’de giderek genislemekte olan Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) hareketinin ilerleyişinin yarattığı ve yaratabileceği enerji ve jeopolitik yansımaları konuştuk. Aynı zamanda eski diplomat olan ve geçmişte Uluslararası Enerji Ajansı, OECD ve BG Group Üst düzey yöneticiliği de yapan Mehmet Öğütçü'ye göre Türkiye için en acil mesele rehine vatandaşlarının kurtarılması ve bölgede yaşayan Türklerin, Türkmenler'in can güvenliği için Kürt Özerk Yönetimi Bölgesi'ne taşınmasının sağlanması olmalı... İşte Öğütçü'nün konuyla ilgili sorularımıza verdiği cevaplar.
Irak Şam İslam Devleti, kısa adıyla IŞİD'in Irak'taki son hamleleri bölgeyi nasıl etkileyecek?
IŞİD’in son hamleleri Irak’ın enerji sektörü üzerinde hemen etki yaratmayacak. Ama uzun vadede ülkenin dünya enerji sahnesindeki konumunu ciddi şekilde etkileyecek.
Neden ve nasıl?
Irak, dünyada petrol rezervleri bakımından beşinci önemli ülke. Nisan 2014 itibariyle günde 3.3 milyon varil petrol üretiyordu ki bu dünyadaki toplam üretimin yüzde 4’ü demek. Petrol üretimini 2020’ye kadar günde 10 milyon varil düzeyine çıkartmayı hedeliyor. Bu amacla yüz milyarlarca dolarlık yatırım yapma planları vardı ve son gelişmelerle birlikte bunlar ciddi sekteye ugradı.
IŞİD bölgedeki petrol varlıklarının ne kadarı üzerinde etkili?
Irak petrollerinin yuzde 20’si Kürt bülgesinde. Üretim ve ihracat faaliyetlerinin yüzde 75’i ise hala ülkenin Şii denetimindeki güneyinde. ISID Irak’ın toplam petrol kaynaklarının küçün bir bölümünü halen elinde tutuyor. http://enerjigunlugu.net Ancak buna örgüt’ün Suriye’nin doğusundaki Deir al-Zour kentindeki petrol kaynakları üzerindeki denetimini de eklerseniz pek yabana atılmayacak bir enerji zenginligini ele gecirdiklerini söyleyebiliriz.
Türkiye'yi ne yönde etkileyebilir IŞİD'in bu ilerleyişi?
Bir süre sonra IŞİD militanlarının Kerkük-Ceyhan boru hattı üzerinde söz sahibi olmaları mümkün hale gelebilir. Ülke kaynaklarının beşte birinin bulunduğu Kerkük'teki üretim de bu gelişmelerden etkilenecektir. Ayrıca, ülkenin en önemli petrol rafinerisini ele geçirdikleri konusunda da çelişkili haberler geliyor.
IŞİD bu bölgelerde hakimiyet kurduktan sonra petrolü nasıl değerlendirir sizce?
Şayet IŞİD kalıcı bir mevcudiyet kurabilirse, bölgede bu kaynakların önemli bir bölümü başlangıçta iç tüketim için gerekecek. Ama ihraç etmeye kalkışırlarsa onlerinde sadece iki secenekleri var. http://enerjigunlugu.net Bunlardan biri Şiiler'in kontrolündeki Basra ya da Kürtlerin bağımsız petrol boru hattına bağlanıp Turkiye’nin Ceyhan limanına sevketmek... Bu aşamada ikisinin de IŞİD’e yol vermeyecegini söylemek mümkün. Muhtemelen bölgede kaçak petrol satışları artacak bu durumda.
Dünya petrol fiyatları nasıl etkilenir ya da etkileniyor bu durumdan?
2010’da petrole 70 dolar ödüyorduk. Son üç yıldır zaten fiyatlar aşağı yukarı şimdiki düzeylerinde (şu anda 113 dolar) seyrediyordu. Onun için Irak’taki durum tek başına fiyatların artmasının sebebi değil. Dünyada talep istikrarlı şekilde artıyor, arz aynı hızda yükselmiyor. Kuzey Amerika’daki üretimi süratle artan konvansiyonel olmayan petrolün piyasalara girmesi için daha vakit var.
Anlaşılan beklenen bolluk daha epey uzak bize...
Irak’ta üretimin büyüme trendi göstermesi dünya piyasalarına güven ve istikrar getirecekti. Libya, Suriye, Venezuela ve Irak’taki jeopolitik gerilimler arz baskısının azalmayacağını, tam tersine daha da artacagını gösteriyor.
Gelişmelerin, Kürt petrolünün Türkiye üzerinden dünya piyasalarına çıkışına ne tür bir etkisi olur?
Kürt yönetiminin gelir paylaşımı ve bağımsız boru hatlarından kendi petrolünü (daha sonra da dogal gazını) ihrac etmede karşılaştığı güçlü tepki şimdilik geri plana atıldı. Ankara’nın da desteğiyle ihracat devam edecek gibi görünüyor. http://enerjigunlugu.net IŞİD’in Musul saldırısı ve ABD’nin eğitiği Irak güvenlik kuvvetlerinin geri çekilmesi Bagdat’ın Kuzey Irak’taki etkisini daha da zayıflattı. Yaratılan siyasi ve güvenlik boşluğunu Kürtler doldurdu. Başbakan Nuri al-Maliki’nin Kürt yönetiminin Türkiye üzerinden bağımsız petrol ihracatına direnme gücünü de azalttı.
Tam olarak nasıl aksiyon alıyor Erbil yönetimi şu anda?
Kürt yönetimi, "sınırında güvenlik zaafiyeti olmasından kaçınmak için" peşmergeleri göndererek Kerkük’ün denetimini ele geçirdi. Bu çok önemli bir adım. Günde 1 milyon varil üretiyor Kerkük petrol sahası. Ve Kerkük-Ceyhan boru hattı üzerinden Ceyhan’a sevkediliyordu bu petrol yakın zamana kadar. İhtilaflı ama fiilen Kürt denetimi altındaki sınır bölgelerinde de zengin petrol kaynakları var. Büyük ihtimalle Kürt yönetimi buralardaki fiili durumu daha da güçlendirmeye çalışacaktır.
Peki yanı başındaki ciddi karışıklık Kürt bölgesini hiç mi olumsuz etkilemiyor?
Etkileniyor tabii. Şu anda Federal Irak’taki en güçlü, istikrarlı ve müreffeh bölge olan Kürt Özerk Yönetimi’nin istikrar ve güvenliğini de özellikle yüzbinlerce Arap ve Türkmen’in kuzeye gözü nedeniyle tehdit edebilir yaşananlar... Musul’daki darbede radikal Baas askeri yetkililerin rolü ve bunların IŞİD ile bağlantıları Kürt Yönetimi'ni önemli guvenlik ve siyasi meydan okumalarla da karşı karşıya bırakıyor. http://enerjigunlugu.net Halihazırda Kürtler ile IŞİD arasında doğrudan çatışma ihtimali görünmüyor ufukta. Ama sınır güvenliği, ihtilaflı alanlar ve Kerkük’ün tartışmalı statüsü konularında er ya da geç aralarında gerginlik çıkacağını tahmin etmek zor değil. Maliki ve Şii gruplardan daha radikal hale gelmiş milliyetçi ve uzlaşmaz Sünni Arap gücü ile baş etmek durumunda Kürt yönetimi, ihtilafli bölgelerin geleceği konusunda...
Peki Irak, İran ve Suriye açısından ne gibi sonuçlar yaratabilir bu gelişme?
30 Nisan seçimleri sonrasında hukumeti kurma turlarına başlayan Maliki’nin işi cok zor. Önemli bir darbe yedi. Hem Irak halkı nezdinde hem de en önemli destekçisi Washington nezdinde. Irak’ta sürekli konuşulan bölünme süreci, gelip geçici olmadığı izlenimi veren bu hamleyle birlikte hızlanacaktır. Bunun sorumlusu da, sanıldığı gibi Kürtler olmayacak. Kürt Özerk Bölgesi Bağdat’tan daha fazla kopacak gibi görünüyor. Al Maliki’nin birlik çağrısı doğru ama çok geç geldi. Cin şişeden çıktıntan sonra... Zira ne Kürtler ne de Sünniler Bagdat’taki hükümetin kendi hükümetleri olduğuna inaniyor.
Ya İran? Onlar açısından ne anlama geliyor bunlar?
İran, şayet IŞİD tehdidi Bağdat ve Şii bolgelerini vurursa buna kayıtsız kalamaz. Hem Şam’daki müttefiki hem de Maliki için devreye girmek zorunda hissedebilir kendisini. Nitekim, Devrim Muhafizları komutanı ve birlikleri kutsal Şii kentlerini ve Bağdat’ı korumak üzere al Maliki’ye destek sağlıyor. İran’ın IŞİD’e karşı devreye girmesi, bölgedeki mezhep çatışması ateşini daha da körüklemekten başka bir sonuç vermeyebilir.
Suriye'ye gelirsek... Şam yönetimi, fiilen Sünni bölgelerini bu örgüte kaptırmış durumda. Doğudaki petrol sahalarını da tabii. Maliki ile Esad kendilerini aynı cephede ortak savaşırken bulabilirler.
Türkiye bu gelişmeler karşısında ne yapmalı?
Bugüne kadarki Suriye ve Irak politikamızın ne ölçüde realpolitiğe dayandığı, ne ölçüde bölgesel güç olmanın gerekleriyle uyuştuğu tartışmalı. Ancak bu aşamadan sonra Ankara değerlendirmesini hem sahadaki durumun iyi değerlendirilmesi, hem kendi stratejik menfaatlerinin iyi tanımlanması hem de uluslararası camia ile ortaklaşa hareket edilmesi temeline oturtmak zorunda. Çok bilinmeyenli bir denklem var karşımızda. Bir yandan, acımasız, fanatik IŞİD’e karşı Erbil, Bağdat, Tahran ve hatta Şam ile ortak cephede bulabiliriz kendimizi. Öte yandan, Irak ve Suriye’deki sunni nüfusun uzun zamandır hamiligini yapmış olmamız, bir kısmı IŞİD’i desteklediği anlaşılan Körfez ülkeleri ile bölgede İran genişlemesine karşı ortak hareket etmiş olmamız bizi farklı bir konuma oturtuyor.
Peki bu konum, ne yapılmasını gerektiriyor?
Ankara’nın arazide yaratılan ve kalıcı olma ihtimali yüksek bu vahim fiili durum karşısında "bölgenin oyun kurucusu” iddiası nedeniyle kayıtsız kalmasını kimse beklemiyor. Şu anda en önemli husus, can guvenliği için bölgedeki tüm Türklerin, Türkmenlerin ivedilikle Kürt bölgesine geçirilmesi. Rehin Türklerin kurtarılması da yaşamsal önemde. Bu da Ankara’nın elini kolunu bağlıyor.
Önümüzdeki günlerde Washington, Riyad, Doha, Bağdat, Tahran, Moskova, hatta Şam ile mekik diplomasisini hızlandırmak, uluslararası bir koalisyon oluşturmak, gerekirse MİT kanalını da kullanarak IŞİD lideri El Bağdadi ile gayriresmi temasa geçmek, gelişmelerin seyrini etkileyecek şekilde ciddi inisiyatif almak Ankara’nın kaçınılmaz görevi. Yoksa sınırlariımızda yeni bir Afganistan ve Somali ileberaber yaşamak zorunda kalacağız gibi görünüyor.
Mehmet KARA