1. YAZARLAR

  2. Birol OĞUZ

  3. Komünistlik zor zanaat: FKP, Afrika ve nükleer
Birol OĞUZ

Birol OĞUZ

Köşe Yazarı
Yazarın Tüm Yazıları >

Komünistlik zor zanaat: FKP, Afrika ve nükleer

Donald Trump’ın “kulak deldirme seansı” ve Jo Biden’ın yarıştan çekilmesi, ABD başkanlık seçimlerini, İsrail’in Filistin katliamını da ikinci sırada bırakacak şekilde dünya gündeminde tutarken Paris Olimpiyatları’nın başlaması ile Fransa’yı gündemde öne fırlatıverdi.

Olimpiyat açılış programı da hemen her yönüyle gündemi fazlaca meşgul etti ve etmeye devam ediyor. Sporun birleştirici yönü öne çıkar ve uluslararası barışa katkı sağlar umuduyla olimpiyat konusunu kapatalım diyeceğim ama bizim kafilenin giysileri de çok konuşuldu. Yeri gelmişken görüşümü paylaşayım.

Türk sporcuların kıyafetleri çok Parisienne olmuş. Paris Olimpiyatları için gayet uygun bence ama Fransız kafilesine daha uygun olurmuş… Bir elbiseden yola çıkarak Yahudi, Yunan tüm düşmanlıklara ulaşabilen bir ülke kafilesi için olmamış. Paris olimpiyatları ruhuna gayet uygun, bizim kafileye değil. Böyle düşünüyorum...

Her neyse, konumuza dönelim.

Avrupa’da sağ akımlar, milliyetçilik, ırkçılık yükseliyor derken, Fransız komünistleri işi ciddiye aldı, sol cephe el ele verip seçimleri kazandı. Kazandılar ama seçim sonrası tipik sol hastalığı olarak yorumlanacak şekilde bir isim üzerinde anlaşıp hükümet kurmayı hala beceremediler.

Cephe içindeki her partinin farklı görüşü, farklı adayı var. Aralarında anlaşıp hükümeti kurabilirlerse Fransız komünistlerinin asıl sınavı o zaman başlayacak bence.

Fransa dünya sol siyasetinde önemli bir yere sahip. Fransız ihtilali sonrasında yerleşen Liberte - Egalite - Fraternite kavramları dünya siyasi tarihinde önemli bir dönüm noktasıydı.

Fakat devrim sonrasında bir baktık ki, Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik diye ortaya çıkan Fransız kardeşler, dünyanın en büyük sömürge imparatorluklarından biri olarak sahneye çıkıvermiş.

Afrika uzun yıllar boyu Fransa tarafından acımasızca sömürüldü. Fransız halkı, kendi zenginliğini Afrikalı kardeşlerinin emeğini sömürerek oluşturdu. Oradan gelen paralarla Paris kafelerinde şaraplarını yudumlayabildi.

Peki günümüzde durum çok mu farklı? Aslına bakarsanız hayır.

Şekil değiştiriyor, nitelik değiştiriyor ama sömürü hala devam ediyor. İşte Fransız komünistlerinin Komünizm ile sınavı da burada başlıyor.

İkinci dünya savaşı sonrasında Afrika’daki Fransız sömürgelerine bağımsızlıkları verilirken, Fransa elini tam olarak çekmiyor bu ülkelerden.

Fransız dilinin kullanımı, kamu ihalelerinde Fransız şirketlerine öncelik ve ayrıcalık ve hepsinde önemlisi Fransa tarafından oluşturulan para birimini kullanmak ve bunun için de döviz rezervlerinin büyük kısmını Fransa hazinesine emanet etmek. Bunlar 50 yıl öncesinin değil, günümüz Afrikasının sorunları.

Bugün Afrika’da 14 ülke (Benin, Burkina Faso, Gine-Bissau, Fildişi Sahili, Mali, Nijer, Senegal, Togo, Kamerun, Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad, Kongo-Brazzaville, Ekvator Ginesi ve Gabon) hala Afrika Finans Toplulu’ğu (CFA) frangı kullanıyor. Bu para Fransa’da basılıyor. Fransa bu paranın garantörü statüsüyle bu ülkelerin döviz rezervlerinin yüzde 85’ni kendi elinde tutuyor. Champs-Élysées, topluluk üyesi ülkelere kendi paralarını sadece koklatıyor.

Günümüzde kara kıtada 30’a yakın ülkenin resmi dili Fransızca, okullar bu dille eğitim eğitim geçerli. 150 milyona yakın insan Fransızca konuşuyor.

Her ne kadar Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron sömürgeciliğin “ağır bir hata olduğunu, ülkesinin hegemon olarak algılandığını, ülkesinin sömürgeciliğin tuzaklarına düşmesinin bir hata olduğunu” söylese de, ortada değişen bir durum yok.

Özellikle nükleer güç ve batarya teknolojileri açısından uranyum, kobalt gibi madenlerin kritik hale gelmesi, Çin’in kara kıtaya aşırı ilgisi, Fransa’yı güç durumda bırakmaya başladı.

Bu yıl içinde Nijer’de gerçekleşen darbe, Fransa’nın nükleer yakıt kaynağı uranyum üzerindeki egemenliğine ciddi darbe vurdu. Kimse o uranyum nasıl çıkarılıyor, madenlerde çalışma şartları nedir diye konuşmazken, Fransız karşıtı darbe sonrası hemen demokrasi nidaları atılmaya başladı.

Bütün dünyada nükleer karşıtlığı savunulurken, Fransa kendi enerjisinin çoğunu nükleerden elde ediyor ve bunların yakıtı Nijer ve Mali’den geliyor.

Fransız komünistlerinin komünizm ile sınavı işte tam da burada başlıyor.

Komünizmi mi savunacaksın yoksa Afrika ülkelerini kalkındırdım, bunun karşılığı olarak rezervlerinizi ben kontrol edeceğim, sömürge döneminde gerçekleştirdiğim alt yapı harcamalarının karşılığı olarak bu para benim elimin altında olacak diyen yaklaşımı mı benimseyeceksin.

Komünizmin hakkını mı vereceksin yoksa “uranyum, kobalt daha önemli, kim takar Liberte – Egalite – Fraternite’yi” mi diyeceksin.

Fransız komünist kardeşlerin işi zor yani. Hele hükümeti bir kursunlar, asıl sınav o zaman başlayacak.

Komünist olmak kolay değil, zor zanaat...

Önceki ve Sonraki Yazılar