MEHMET KARA
Tüm dünya “sürdürülebilirlik” kavramı ile yatıp kalkıyor. Çok değil bundan 10 yıl öncesine kadar sınırlı sayıda insan için bir anlam ifade eden sürdürülebilirlik kelimesi bugün sokaktaki insana da bir şeyler ifade eder hale geldi.
İşin özü, elden geldiğince az tüketmek, dünyanın geleceği için anahtar konumunda. Ve tabii ki işe hayatın kaynağı diyebileceğimiz enerjiden başlamak şart. Çünkü her faaliyet bir enerji gerektiriyor.
Dünyada ve Türkiye’de en fazla enerji tüketimi sanayide gerçekleşiyor. O halde enerji cimrisi makina ve ekipmanlara ihtiyaç var.
Peki halen kullanılır durumdaki bütün makineleri yenileriyle mi değiştirmek lâzım? SmartS Mühendislik kurucusu Altuğ Bilgiç bu soruya kocaman bir HAYIR cevabını yapıştırıyor hemen. Peki neden? Dilerseniz kendisini tanımakla başlayalım, gerisi gelir. Buyurun...
Altuğ Bilgiç kimdir diye başlasak?
Herkesin kendisine güzel bir tanımlaması vardır. Ben iyi bir mühendis olduğumu söylerim hep. Mühendislik eğitimimi alıp master yaptıktan sonra dönen ekipmanlarla çalışmaya başladım, kompresörler, pompalar, buhar türbinleri… Yaklaşık 27 yıl oldu. Yurt dışında Amerika, İngiltere, Dubai, Azerbaycan ve Katar başta olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde yine dönen ekipmanlar konusunda çalıştım. 2022 yılında Türkiye’ye döndüm ve yine aynı sektörde çalışıyorum.
Şu anda bir girişimcisiniz, neden şirket kurma gereği duydunuz?
Yıllar süren çalışma hayatının ardından insanın galiba doğal olarak geldiği bir eşik bu. Faydalı olabileceğinizi biliyorsunuz. Faydalı olabilmek için de belli şirketlerin bünyesinde çalışmak her zaman bir seçenek. Benim geldiğim noktada, ben şirketlerden ve sektörlerden bağımsız olabileceğime kanaat getirdim. Verebileceğim hizmetlerin Türkiye’de bulunmadığını fark ettim. Geçen yıl itibariyle bu defa kişisel girişim olarak iş hayatına atıldım.
Kurduğunuz SmartS Mühendislik şirketi tam olarak ne iş yapıyor?
SmartS Mühendislik optimum mühendislik çözümleri üretiyor. Optimum dedik çünkü hayat optimum, hayat mükemmel olamıyor maalesef. Yaptığımız iş, var olan dönen ekipmanlara teknik çözümler sunmak. Her makinenin belli çalışma prensipleri, belli çalışma alanları vardır. Kullanıcılar bu makineleri çalıştırırlar ve böylece ekonomi de döner. Fakat bunlar rastgele çalışmıyorlar. Destekle çalışıyor, iyi teknik kadrolarla, iyi mühendislik kadrolarıyla çalışıyorlar. Ben yıllar boyunca bu mühendislik kadrolarının ve bu teknik kadroların sıkıştıkları, çözümsüz kaldıkları yerleri ve ekipmanların verimsiz çalıştığı rejimleri gördüm. SmartS Mühendislik’in çıkış noktası bunlara ekonomik olarak yerel çözümler sunmak. Yani hem mühendislik çözümü sunuyoruz, hem tedarik çözümü sunuyoruz, hem yeni ekipman gerekiyorsa onların çözümlerini sunuyoruz…
Neden yerel dediniz?
Çünkü bunların Türkiye merkezli olması gerekiyor. Hem mühendisliğinin hem üretiminin Türkiye'de yapılacak olması hizmetin yerel oluşunu sağlıyor. Buradaki avantajlarımız ise kişilere doğrudan ulaşım, yerel ekonomiyi kalkındırmak, kısa termin süreleri ve belki de en önemlisi düşük maliyet…
Kurduğunuz şirketle hedeflediğiniz müşteri profili nedir? Kimleri hedefliyorsunuz?
Dönen ekipmanlar paydasında başladık. Dönen ekipmanlar genelde pompalar oluyor. Suyun ve sıvıların hareket ettiği her yerde, eğer cazibeyle, yer çekimiyle hareket etmiyorsa, pompalar gerekiyor. Genel endüstri olsun, demir-çelik olsun, madencilik olsun, atık su, temiz su ve enerji olsun, hemen bütün sektörlerde pompa var. Bunların her birinde su ortak akışkan. Suyu hareket ettirmek için pompalar gerekiyor. Bunun yanı sıra kompresörler var.
Kompresörler de gazların hareket ettirilmesi için gereken makineler. Doğalgaz olabilir, hava olabilir. Bunlar, nitrojen, karbondioksit gibi pek çok gazların hareket edilmesi ettirilmesi için gereken makineler. Bunlara ek olarak türbinler var. Türbinler de genel olarak enerji üretiminde kullanılıyor. Buhar türbinleri suyla dönüyor, jeneratörü döndürüyor ya da gaz türbinleri olabiliyor. Herkesin bildiği rüzgâr türbinleri var ama o sektör çok ayrı bir sektör olduğundan dolayı o bizim ilgi alanımızın biraz dışında kalıyor.
Burada sizin yaptığınız iş tam olarak nedir peki?
Aslında var olan ekipmanın daha iyi ve daha verimli çalışabilmesi için pek çok yerde tasarım değişiklikleri gerekiyor. Çoğumuzun bir arabası var. Arabamızın da belli bir verimliliği var. Örneğin 100 kilometrede kaç litre yaktığını hepimiz ölçüyoruz, çünkü doğrudan cebimize dokunuyor. Otomobillerde gücünü artırabilmek için veya yakıt sarfiyatı düşürebilmek için ‘tuning’ yapılır. Programlar yazılır, ince ayar yapılır. Dönen ekipmanlar dediğimiz pompalarda, kompresörlerde, türbinlerde de benzer bir durum vardır. Bir tesis kurulurken belli öngörüler yapılır. Mühendisler der ki; bizim tesisimiz şu kadar akışkan verecek, şu basınçtan bu basınca götüreceğiz… Bu öngörüye göre bir program yapılır ve ona göre makineler satın alınır ve kurulur. Ancak verimli çalışmazlar.
Neden?
Mesela bir pompanın verimliliğinin en yüksek olduğu yer tasarım noktasıdır. O tasarım noktasından biraz uzaklaştığınızda, ki bu basınç farkı da olabilir, debi de olabilir, verim bir anda düşmeye başlar. Bu ekipmanlarda verim, enerji sarfiyatı demektir. Ters orantılıdır. Verim düştükçe enerji sarfiyatı artar, enerji sarfiyatı artınca da maliyet artar. İşte bizim yaptığımız, bu makinalara yeniden tasarım yaparak, o makinaları çalıştığı rejimlerde en verimli hale getirmek.
Nasıl yapıyorsunuz bunu?
Farkımız, var olan ekipmanı korumak. Pompalardan örnek verelim. Global olarak dünyadaki üretilen enerjinin yüzde 10’unu pompalar tüketiyor. Bu muazzam bir oran. Türkiye de ortalama bir sanayi ülkesi olduğuna göre, üretilen bütün enerjinin yüzde 10’unu pompaların harcadığını düşünün. İlk satın alma maliyetlerine baktığımızda, ödenen fiyatın büyük kısmı pompanın gövdesine, şasesine, miline, motoruna gidiyor. Bunun esas iş yapan kısmı ise İngilizce’de ‘impeller’ denen içindeki çarktır. Pompanın amacı sıvıyı belli bir koşulda bir yerden bir yere göndermek. Eğer verimli değilse pompa şirketleri size hemen yeni bir pompa satmak istiyor. Neden? Çünkü onların yaptığı iş pompa tasarlamak, üretmek ve satmak. İyi de sizin ihtiyacınız aslında yeni bir pompa değil, pompanın sizin şartlarınızda en verimli şekilde çalışması. Bunu sağlayabilmenin yolu da çarktan geçiyor.
Bir pompanın verimini ne kadar artırabiliyorsunuz?
SmartS Mühendislik çiçeği burnunda diyebileceğimiz yeni bir şirket. Fakat geçmişten gelen tecrübeler var. Yüzde 10 ile yüzde 50 arasında verim artırımları mümkün. Biz geçtiğimiz 3-4 ay içinde Türkiye’de çalışan epey bir pompanın performans analizini yaptık. Bunların arasında büyük pompalar da var.
Türkiye genelinde temsil ediyor mu bu yaptığınız analizler?
Evet ediyor. Türkiye'nin pek çok yerinde pompa performans analizlerini yaptık. Genelde şöyle oluyor bir tesis kurulurken: ‘Ben bugün bunu yapacağım ama bundan 30 yıl sonra şunu yapacağım’ diye bir öngörü yapılır. Genelde de bu pompalar 30 yıl sonraya göre seçiliyor. Dolayısıyla büyük seçiliyor veya fazla sayıda küçük seçiliyor. Sonuçta yanlış da yok burada. Sadece planlama olarak değişkenlik göz önünde alınmadan bu ürünler temin ediliyor.
Peki bunun maliyeti nedir? Astarı yüzünden pahalıya gelmesin? Bazen parçayı veya cihazı değiştirmek tamir ettirmekten uygun olabilir. Bu sizin burada geçerli değil mi?
Rakamlar öyle göstermiyor. Enerji maliyeti Türkiye’nin değişik yerlerine göre ve takvime göre değişiyor. Fakat bizim şu ana kadar gördüğümüz, yeni bir çarkla pompanın verimini yüzde 10 ile yüzde 50 arasında artırarak o maliyetin geri kazanımı 3 ay ile 6 ay arasında değişiyor. Altı ay içinde bir tane pompanın verimini yeterince e arttırarak tükettiği elektriği yeterince kısabiliyorsunuz. Ama pek çok tesiste tek pompa olmuyor. Genelde ya yedekli çalışılır ya da birden fazla çalışılır. Bahsettiğim maliyet bir pompa için idi. Eğer bunu tüm pompalara yayarsanız, yatırım maliyeti olmayacağından o geri dönüş süresi kısalıyor.
Bu verimsiz çalışan makineler en çok hangi sektörlerde var?
Yoğunluk en büyük ekipmanın olduğu yerlerde oluyor. Mesela suyu ele alırsak; atık su ve temiz su, kamu sektöründe, belediyelerin altında ya da belediyenin içinde oluyor. Adı bazen Su ve Kanalizasyon İdaresi olarak değişiyor. Dikkat ederseniz, İstanbul’da muazzam hacimlerde su naklediliyor. İstanbul çok büyük bir şehir. Hem temiz su hatları hem atık su hatlarında o suya yön vermemiz gerekiyor. Orada kullanılan pompalar büyük pompalar. Termik santrallerde baktığımızda orada da çok ciddi hacim akışları var. Soğutma suları, kazan suyu besleme… Maden sektöründe muazzam bir su akışı var. Mesela Tekstil sektörüne veya daha küçük pompaların olduğu meşrubat sektörüne bakabiliriz.
Bu konu Devlet Su İşleri’ni de ilgilendiriyor mu?
Hem de nasıl nasıl! Çok büyük hacimler akıtıyor. Hem sulama suyu, hem içme suyu, hem de enerji amaçlı kullanılan suların kontrolünde Devlet Su İşleri’nin ciddi bir söz hakkı var. Büyük boru hatlarından bahsediyoruz. Suyu kaynağından bizim evimizdeki musluğumuza götürmek için üç ayrı kademe var. Ana isale hatları var, şehir içindeki genel hatlar var, bir de dairemize gelen boru hatları var. Dolayısıyla o zincir üzerindeki bütün hatlarda bunlar geçerli.
Enerji sektörünün hangi alanlarında size iş düşüyor?
Kömürlü termik santraller. Ciddi bir su akışı var orada ve değişik kademeler. Hatta zorunlu su akışları var. Mesela kömürlü santrallerde kazan suyu temizdir, fakat kirlenen su da vardır. Kül hatları vardır, küllenmiş su hatları vardır. Buralarda hem aşınma hem verimlilik söz konusudur. Oraya da ciddi şekilde çalışıyoruz ilgili sektörlerde.
Siz bu hizmeti nasıl gerçekleştirdiğinizi biraz daha ayrıntısıyla anlatabilir misiniz? Önünüze bir makine geldi, nasıl müdahale ediyorsunuz?
Optimum mühendislik çözümleri diye yola çıkmamızın sebebi, gerçekten bu işin merkezinde mühendisliğin yer alması. Mühendislik de tasarım mühendisliği. Ne yapıyoruz? Var olan bir ekipmanın önce performans analizini yapıyoruz. O da şudur: Çalıştığı yerde yaptığı işi ne kadar enerji sarf ederek yapıyor. Oradan zaten pompanın verimliliğini ölçüyoruz. Eğer verimliliği düşük ise biz doğrudan işin tasarım mühendisliği boyutuna giriyoruz. Bu da içindeki çark, yani içinde sıvıya yön veren mekanizmanın boyutsal analizini yapıyoruz. Üç boyutlu lazerli tarama sistemleriyle geometrisini elde ediyoruz, ondan sonra bilgisayarımızın karşısına geçiyoruz, üniversitedeki mühendis arkadaşların öğrendiği, termodinamik, hidrodinamik, bütün denklemleri kullanarak var olan ekipmanın yeniden tasarımını yapıyoruz. O da şu demek. Hesabı kitabı yaparak, bakın diyoruz, sizin pompanız aslında en iyi verimliliği şu debide sağlıyor. Ama siz bunu bu debide çalıştırıyorsunuz ve sisteminiz de buna göre kurulu. Sisteminizi değiştirmek mümkün değil, dolayısıyla biz sizin tasarımınızı değiştirelim diyoruz. O çarkı alıyoruz, yeniden komple üç boyutlu olarak geometrisini tanımlayıp, müşterinin çalıştırdığı su rejimine göre en yüksek verimliliği sağlayacak şekilde tasarımını, imalatını ve montajını yapıyoruz. Sonradan da harcanan elektriği görüyoruz beraberce.
Yani aslında bir nevi mühendisliği farklı boyutta sunuyorsunuz...
Evet, mühendislik hizmeti ama netice bir rapor değil, daha yüksek verimli bir parça haline geliyor. Hem mühendislik, hem yeniden mühendislik. Yani yeniden demek, mevcut bir şeyi yeniden yapıyoruz. Eskiden bir şey söküldüğünde tamir ederdik. Yenisini almazdır. Bugün var olan bir ekipmanın yenisini almak her zaman çok akıllıca geliyor insanlara. Neden? Uğraşmam, yenisini alır koyarım diyorsunuz. Fakat yenisini alınca bunların borulaması tutmuyor, kaideleri tutmuyor, sürücüler tutmuyor, kontrol mekanizması tutmuyor. Ondan sonra o bir baş ağrısı haline gelmeye başlıyor. Artı bir de maliyeti. Hem operasyon durduğu için zaman maliyeti hem de aynı zamanda fazladan işçilik maliyeti. Bizim yaptığımız ise ekipman yerinde dursun, biz onun yeniden mühendislikle tasarımını yapalım.
Taahhüt ettiğiniz verim artışını sağlayamazsanız, bu çalışmanın yol açacağı zaman kaybını falan nasıl telafi ediyorsunuz?
Zaman kaybı olmuyor. Çünkü biz ekipmanı alıp önce bir analiz yapıyoruz. Bu yaklaşık birkaç saatlik bir çalışma. Ürünler imal edildikten sonra sadece yerinde montaj yapıyoruz. Aslında biz ekipmanda bir değişiklik de yapmıyoruz. Yani ekipmanı her zaman eski haline döndürebiliyor müşterilerimiz. Biz ilk başta ücretsiz bir fizibilite çalışması yapıyoruz. Bir rapor olarak sunuyoruz. Bakın sizin performansınız bu, şurada çalıştırıyorsunuz, şu kadar enerji sarf ediyorsunuz. Oysa potansiyel olarak şurada olabilirsiniz. Orada işin ekonomik boyutu devreye giriyor. Ne kadar zaman ve ne kadar maliyet gerekiyor, onları konuşuyoruz. Sonrasında müşterilerimiz genellikle ikna oluyorlar ve bir sonraki aşamaya geçiyoruz.
Ne öneriyorsunuz da ikna ediyorsunuz şirket yönetimlerini?
Hepimizin gündemi sürdürülebilirlik. Pek çok şirket de buna katkılarda bulunuyor. Biz daha verimli ekipman üreteceğiz, var olan verimsiz ekipmanları daha verimlileriyle değiştirin diyor. Ama ekipmanların üretim maliyetini düşünürsek, madenlerden müşteriye ulaşan noktaya kadarki süreci ele alırsak görüyoruz ki, aslında gerçek sürdürülebilirlik, var olanı, daha iyi koşula getirmekten geçiyor. Belli noktalarda mevcudu değiştirmek gerekebilir ama oraya gelene kadar biz bundan nasıl daha fazla verim alabiliriz diye sormalıyız? Hayat bir risk analizidir. Ne kadar masraf yapacağım, getirisi ne olacak? Buraya minimum masraf, maksimum getiri olarak baktığınızda yeniden mühendislik, sürdürülebilirlikte en güzel başlangıç noktasıdır. Kamu olsun özel sektör olsun, işletme yöneticileri bunun kar ve zararından sorumlu olan yöneticilere çağrımız şu: Mevcut ekipmanınızın performans analizini yapın. Ve biz daha fazlasını beklemeli miyiz sorusunu sorun.
Yani aslında CEO’lara sizin kâr potansiyeliniz fabrikanızdaki çarkların içindedir diyorsunuz...
Kesinlikle. Ha çok iyi bir işletmedir, müthiştir, bunu bilmek bile çok büyük keyiftir bir işletmeci için. Ben bundan daha iyisini yapamıyorum diyebilmek muazzam bir rahatlık noktası. Ama pek çok yerde biz görüyoruz ki potansiyel var. Yani hem ekipman ömrünün artırılması, burada yine yeniden tasarım yeniden mühendislik devreye giriyor, ömür arttırımı, performans arttırılması ki bundan kastım verimliliğin arttırılıp enerji sarfiyatının düşürülmesi. Potansiyel var. Bu soruyu sorup samimi bir cevap alabilirlerse bence çok daha iyi bir yerde olacağız. Çünkü o sorudan sonra rahat uyuyamayacaklar ve bir şeyler yapılması gerekecek.
Mehmet KARA - Enerji Günlüğü