Maddi kaynaklar muhakkak kaybolmuş sayılmazlar, fakat kullanılmayan insani kaynaklar daima yok olmuş demektir. Jerome WIESNER(1)”
Değerli Okurlar,
Gelişmekte olan ülkelerin kalkınmalarını engelleyen en önemli sorunların başında fiziki sermaye yetersizliğinin geldiği(2) hepimizin bildiği bir gerçek. Ancak ülkemizde en az bunun kadar önemli olan, ancak sürekli üstü örtülen bir faktör var ki hem sermayenin fiziki gelişimini engellemekte hem de kaynakların doğru ve verimli kullanımını etkilemektedir. İnsan faktöründen söz ediyoruz.
Oysa bu faktör fiziki kaynakların doğru değerlendirilip ekonomik süreçlere aktarılmasında ve kalkınmanın gerçekleştirilmesinde çok önemli bir rol oynuyor. Özellikle, verimlilikteki artışın en önemli kısmı, insan sermayesi yatırımlarından geliyor. Üzülerek ifade etmek gerekiyor ki ülkemizde,
İnsan kaynaklarına yatırım oldukça düşük düzeylerde ve daha önemlisi
Yetişmiş, nitelikli insan kaynağından da sağlıklı/doğru bir biçimde yararlanılamıyor.
Kalkınmanın temel unsurunu oluşturan insan faktörünün geliştirilmesi ve bunun için gerekli eğitim, sağlık ve beslenme gibi konular bu yazının konusu değil. Belki ileride onları da yazma ve tartışma imkanı olur. Benim asıl üzerinde durmak istediğim konu, enerji maliyeti ile insan faktörü arasındaki ilişki.
gibi Uluslararası Enerji Ajansının (IEA) Enerji Teknolojisi Perspektifleri Raporu yakın zaman önce yayınlandı. Dış İşleri Bakanlığının verdiği bilgiye göre IEA, OECD Konseyinin 15 Kasım 1974 tarihli kararıyla kurulmuş ve Türkiye de bu organizasyonun kurucu üyelerinden birisi. IEA’nın ülkemizdeki çalışmaları ise Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının koordinasyonunda, ilgili kurum ve kuruluşlarca takip ediliyor.
Söz konusu Raporu okurken merak ettim, 85 milyon nüfuslu bir ülkeyiz, dünyanın en zengin ülkeleri arasına girme hayalimiz var, pek çok kamu, vakıf, özel, vb. üniversiteye sahibiz, başta TÜBİTAK olmak üzere çok sayıda Araştırma Enstitümüz bulunuyor ve çok sayıda akademisyen ve mühendis hem ARGE çalışmalarında hem de iş hayatında görev alıp ekonomiye katkıda bulunuyor vs. Peki böyle bir raporda ülkemizdeki kaç Üniversite ve Araştırma Merkezinden kaç bilim insanı; kamu ve özel sektörden kaç kurum ve kuruluş, uzman, mühendis bu çalışmada görev aldı, ne gibi katkılarda bulundu?
Raporun giriş bölümünde katkıda bulunan bakanlıklar, kurum ve kuruluşlar, üniversiteler, enstitü ve araştırma merkezleri, şirketler, bilim insanları, vb. tek tek sıralanmış. Ama ne yazık ki ülkemizden tek bir kurum ve kuruluş yok, üstelik IEA İcra Direktörü ve IEA-ETP Bölüm Başkanı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları iken.
Bu durumu nasıl açıklamamız gerekiyor? Emek vermediğimiz ve katkıda bulunmadığımız teknolojilere, ARGE ürünlerine, yeniliklere/inovasyonlara yüksek bedeller ödememizden daha doğal ne olabilir? Bu çalışmalarda yer almadan, katkıda bulunmadan temiz enerji teknolojilerini (Bölüm-1), net-sıfır emisyon hedefi için gerekli teknoloji ihtiyaçlarını(Bölüm-2) ve enerji dönüşümlerini (Bölüm-3); çelik, kimya ve çimento gibi ağır sanayi için teknoloji gereksinimlerini (Bölüm-4); kara, deniz ve havayolu uzak mesafe ulaşım ihtiyaçları için gerekli teknolojilerin neler olacağını (Bölüm-5); temiz enerji alanındaki inovasyonlar için yapılacak çalışmaları (Bölüm-6); temiz enerjiye geçiş için oluşturulacak hedefleri, stratejileri ve yolları (Bölüm-7) kim ya da kimler belirleyecek, topluma, yatırımcılara ve diğer paydaşlara kim anlatacak ve benimsetecek; hepsinden önemlisi mevzuat ve standartları oluşturup bunları uygulamaya nasıl koyacak?
Temiz Enerji Teknolojisi Üretim Çağı olarak adlandırılan yeni enerji ekonomisi döneminde, her ülke zayıf ve kuvvetli yönlerini dikkate alarak, temiz enerji teknolojilerine ilişkin fırsat ve riskleri analiz edip sanayi stratejilerini ortaya koymaya çalışıyor. Temiz enerjiye geçiş tüm dünyada her kesime çok önemli fırsatlar sunuyor; yeni ve genişleyen sanayi alanlarında ekonomik büyümeyi ve büyük iş fırsatlarını beraberinde getiriyor. Bu çalışmaların sonucu olarak da temiz enerji tedarik zincirlerinin çeşitlendirilmesi yoluyla, temiz enerji teknolojileri pazarının 2022’ye oranla üç kat artarak, 2030’da 650 milyar dolar değerinde bir büyüklüğe ulaşması öngörülüyor. Soru şu, ülkemiz bu pastadan ne kadarlık bir pay alacak?
Bütün bu gelişmelerin ve değerlendirmelerin ışığında, enerji maliyetlerinin ülkemizde neden yüksek olduğuna, bir de bu açıdan bakmakta fayda var. Unutmayalım EMEK OLMADAN YEMEK OLMAZ(3).
Son bir not, galiba Rapora tek katkımız, ülke notları bağlamında “Kıbrıs deyince bundan Adanın güney kesimi anlaşılmalıdır, sayfa 391” ifadesi. Ben, başka bir şey göremedim.
Tüm okurlara sağlık ve esenlikler diliyorum.
1. Prof. Jerome WIESNER, 1915-1914, A.B.D.’de J.F. KENNEDY döneminde Bilim Danışma Komitesi Başkanlığına atandı. Ayrıca, uzun yıllar Massachusettes Teknoloji Enstitüsünde(MIT) elektrik mühendisliği alanında çok sayıda çalışma yürüttü.
2. Mehtap TUNÇ, Kalkınmada İnsan Sermayesi, DEÜİİBF Dergisi Cilt-13, Sayı-1, 1998
3. Ömer Asım AKSOY, Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, İnkilap Kitabevi.