1. YAZARLAR

  2. Hüseyin ORTAK

  3. Covid 19 etkisi: Hiçbir şeyi değiştirmemek için her şeyi değiştirmek
Hüseyin ORTAK

Hüseyin ORTAK

Köşe Yazarı
Yazarın Tüm Yazıları >

Covid 19 etkisi: Hiçbir şeyi değiştirmemek için her şeyi değiştirmek

Covid 19 pandemisi bir yılı doldurmak üzere. Mücadele hala devam ediyor. Ancak insanlık, salgının bırakacağı hasara ilişkin bir ara rapor yazılabilecek kadar done ve tecrübe biriktirmiş sayılır. Haydi, biz de hoşgörünüze sığınarak böyle bir rapor denemesine girişelim. 

Dünyada salgının önlenmesine ilişkin aşı bulma çalışmalarından olumlu haberler geliyor. Ancak yine gelen haberlere bakılırsa aşıların kullanım yerlerine ulaştırılıp yayılması kış sonunu bulacak. Yani aşının toplum sağlığı üzerindeki dönüştürücü etkisini görebilmek için önümüzde en az altı aylık bir süre var. 

Şimdi aşı ile ilgili olumlu haberleri tünelin ucundaki ışık gibi görebiliriz. Tabii asıl mesele, tünelin sonuna ulaşırken lokomotifin bu süreçte ne gibi hasarlar aldığı... Çünkü lokomotifin tünel çıkışında hâlâ kullanılabilir durumda kalıp kalmayacağı mühim. 

Ülkeler son bir yılda salgınla mücadelenin, temel ekipman ve araştırma maliyetleri açısından kamu bütçelerine büyük yükler getireceğini ön görerek sağlık maliyetlerindeki artışı sınırlandırmaya çalıştılar. Bulaşının engellenmesi, test, izolasyon ve izleme gibi radikal ve toptancı tedbirler gerektirdiği için uygulanmaya hızlıca geçilemedi. Bu sebeple ülkeler arasında pendeminin ölümcüllüğü eşitsiz olarak görüldü. 
Son kırk yıldır dünya ölçeğinde uygulanan neo liberal ekonomi anlayışına paralel gerçekleştirilen hastane özelleştirmeleri neticesinde dünya sağlık sistemindezi zayıflama, pandeminin ölümcüllüğüne önemli katkı sağlayan hususlardan biri oldu. 

Yeni tip koronavirüsün (Covid-19) başlangıcından bugüne dünya, salgının sosyal ve ekonomik hasarları karşısında çaresiz kaldı. Salgının ekonomik, politik ve günlük hayata ilişkin ürettiği sonuçlar iki büyük eğilimi güçlendirdi: Ekonomilerin dijitallleşmesi ve devletin akli ve mali imkanlarının rehberliğini ekonominin yönlendirici gücü olarak benimseyen yeni tipte bir müdahalecilik. 

Bunlardan birincisi olan dijitalleşme, 2010'lardan bu yana dünyayı ele geçirmeye başlamış ve internet kullanıcılarının kullanım sırasında bıraktıkları dijital izleri üzerine inşa edilen bilginin analizine odaklanan platform kapitalizmini kapsıyor. Platform kapitalizmi, e-ticaret faaliyetinin pandemiyle birlikte yapay zekâ ile güçlendirilmiş algoritmaları sayesinde çok hığzlı bir gelişim gösterdi. Tüm faaliyetler hakkında anlık bilgi toplanması/sunulması, ticaretin ve eğitimi kolaylaşması, otonom çalışan araçların yayılması, uzayın ticari kullanımının gelişmesi, tele tıp gibi yeni alanlarda kayda değer gelişmeler, bunlar arasında öne çıkanlardan bazıları. Platform ekonomisi dediğimiz bu ulusötesi istilacı kapitalizm, pandemi sürecinde yaşanan krizler sayesinde daha da güçlenmiş gibi görünüyor. 

Ulusötesi bilgi kapitalizmi, lojistik ve çevrimiçi elektronik ticareti, başarıyla yönetiyor. Çevrimiçi ticaret, pandemi koşulları ürünü sosyal mesafe ve resmi karantina uygulamaları sayesinde milyonlarca yeni sadık müşteri ortaya çıkardı. Çevrim içi ticaret, firmaları uzaktan eğitim ve iş toplantıları için yeni uygulamalar geliştirmeye de olanak tanıyor.  Krizden daha da güçlenerek çıkan bir sektör de tıbbi araştırmalar sektörü olarak göze çarpıyor. 

Sağ "popülist" olarak nitelendirilen hükümetler, meydana gelen virüs tehdidini  sınırların kontrolünü, ulusal egemenliğin korunması ve ekonomik alana artan devlet müdahalelerini  meşrulaştırmak için, zemin olarak kullanma eğilimindeler.  Bu durum kapitalist küreselleşme ideolojisine yine kapitalizmin içinden gelen önemli bir darbe olarak yorumlanabilir.

Bir tarafta platform kapitalizmi bir tarafta sınırların kontrolü üzerinden gelişen yeni tip devlet kapitalizmi, aynı anda ve eşzamanlı egemenlikleri mümkün olmayan iki olgu gibi dursa da detaylı incelendiğinde iki eğilimin birbirlerinden beslendikleri görülüyor. 

Sosyal mesafenin neredeyse bütün ticari ve üretim faaliyetlerinin merkezinde yer alması gerçeği ve yeni ortaya çıkan uzaktan çevrim içi çalışma sistemleri ve bunun bir iş modeli olarak kalıcılığının artma ihtimalinin güçlü olması halleri korumacı devletlerin de platform firmalarına bağlılığının iyi bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. 

Pandemi krizinin ilk aylarında çok büyük ekonomilere sahip ülkelerde görülen şirket kurtarma operasyonları bile kasvetli havayı dağıtamadı. Havayolu şirketlerine yapılan doğrudan destekler ile özellikle Çin’de görülen Çin kamu bankalarının sorunlu kredililerinin Pekin yönetimi tarafından satın alınması şeklindeki ekonomiye yapılan gelir enjeksiyonları da bunlara dahil.  

Birleşmiş Milletlerin raporuna göre daralan ekonomik faaliyetlerden ötürü 500 milyon kişinin yoksulluk sınırının altına inmesi bekleniyor. Dünya Çalışma Örgütünün (ILO)geçtiğimiz Nisan ayında hazırladığı rapora göre küresel iş gücünün yüzde 38’lik bölümü -ki bu 1.250 milyar kişiye denk gelmektedir- ciddi üretim düşüşü ve yüksek işten çıkarma riski taşıyan perakende ticaret, otelcilik, restaurant hizmetleri gibi sektörlerde çalışıyorlar. Yine ILO’nun söz konusu raporuna göre içinde bulunduğumuz yıl içinde çalışma saatlerinde yüzde 6,7 oranında azalma yaşanacağı hesaplanıyor. Ve dünya çapında çalışma saatlerinde görülecek bu azalma, 195 milyon tam zamanlı çalışanın işsiz kalmasıyla aynı etkiye sahip.

Sonuç olarak, geleceğe ait  iki eğilim var. Bunlardan birincisi Covid-19’un yarattığı bozulan rekabet yapısı ve işsizlikten ötürü az sayıda zengin insan ile çok sayıda yoksulun yaşadığı dijitalize edilmiş gözetim toplumlarının ortaya çıkma ihtimali. İkincisi ise Covid-19 koşullarında ihtiyacı belirginleşen ekonomik demokrasinin koruyucusu olarak sosyal devlet ihtiyacı. 

Her iki durum da pandemi öncesi ekonomik, sosyal ve siyasal durumu koruyabilmek, yani eski hayatımızdaki hiç bir şeyi değiştirmemek için çok şeylerin değişmesi gerektiğini ima ediyor.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar