Enerji Günlüğü - Enerji sektörünün tecrübeli isimlerinden, Yatağan Termik Santrali Eski Teknik Müdür Yardımcısı Mehmet Aslan, Türkiye’de çevre yükümlülüklerinden muafiyet sağlanmadan yerli linyit yatırımı yapılamayacağını savundu.
Yatağan Termik Santrali Eski Teknik Müdür Yardımcısı Mehmet Aslan Enerji Günlüğü ve DÜNYA Gazetesi tarafından düzenlenen Türkiye’de yerli kömür yatırımları konulu yuvarlak masası toplantısına katıldı. Mehmet Aslan, Enerji Günlüğü Genel Yayın Yönetmeni ve DÜNYA Gazetesi Yazarı Mehmet Kara’nın moderatörlüğünde gerçekleştirilen toplantıda şu görüşleri dile getirdi:
“Türkiye enerji fakiri bir ülke. Petrol yok, doğalgaz yok. Ama ülkenin her yanında linyit var. Batılılar 3-4 bin kaloriye düşük kalorili linyit diyorlar. Biz ise o rakamları görünce şapkayı havaya fırlatıyoruz. Batı bölgelerimizdeki linyitlerin kalorisi 2 bin civarı. Bu seviye ile ilgili çok büyük bir sıkıntı yok. Zaten oraların hemen hepsine santral yapılmış durumda. Bu santrallar sayesinde 1986’da toplam elektrik üretiminin yüzde 41’i linyitten karşılanmış. Bu muazzam bir oran. Şimdi yüzde 13’lerde.
Bir de Afşin benzeri düşük kalorili (1000 kCal/kg, %50 nemli) rezervler var. Anlaşılan şu anda tartışılmakta olan bu tip kömürler. Afşin’de 2 büyük santral olmasına rağmen yeni santrallar için yeterli kapasite var. Ayrıca yeni rezervler bulunuyor, Konya Karapınar gibi. Ancak bu rezervlerin elektrik üretiminde değerlendirilmesi çok da kolay değil. Neden?
Şu anda Türkiye’de rekabetçi piyasa açısından çok büyük çelişki teşkil eden bir konu var. O da çevre konusu. 70’li yıllarda linyit santralleri yapılırken, değil Çevre Bakanlığı çevre müsteşarlığı dahi yoktu. 1983’te ilk çevre kanunu, 1986’da ilk hava kalitesinin korunması yönetmeliği çıktı. İlk limitler de orada belirlendi. Kükürtdioksitte 1000 mg/m3 sınırı kondu. İlginçtir, bu limitlerin belirlenmesiyle devletin sahip olduğu santraller bir gecede illegal ilan edilmiş oldu. Hâlâ da öyle. Çünkü baca gazı arıtma tesisleri yapılmadı. Bu çok anlamsız. İnsan altından kalkabileceği işe girer. Şu anda kömür santrallerinin önemli bir bölümü o bin miligramlık sınırı bile sağlamıyor. Tunçbilek’te kükürtdioksit emisyonunun 9500 mg/m3 olduğu resmi belgede açıkça yazılıyor. Bu böyle iken 2010 yılında kabul edilen bir yönetmelikle kükürtdioksit limiti 5 kat daha aşağıya, 200 mg/m3’e çekildi. Bu çok trajikomik bir olay. Bir yanda eski santrallar, özelleştirilse dahi geçerli olan bir kanunla emisyonlar açısından tamamen serbest bırakılırken, yeni santral yapacak yatırımcıya 200 mg/m3 limiti dayatılıyor. Bu olacak şey değil. Olmuyor da zaten. Bu şartlarda 1100 kalorilik linyitin termik santrallerde değerlendirilmesinin imkânsız olduğunu düşünüyorum.
Madem özelleştirilen santralların rehabilitasyonundan bahsediyoruz, biraz da çevre konusundan bahsedelim. Santralları alan şirketlerin şartnameye göre birtakım yükümlülükleri var, 2 sene içinde çevre iznini alma yükümlülüğü var. Baktılar olacak gibi değil, yeni bir kanunla bunu 2018’e kadar uzattılar. Ben de düşünüyorum, bir açıdan doğru, uzatmak lazım. Çünkü o baca gazı arıtma yatırımı 2 senede olacak bir şey değil. Tamam da, santralların devredilmesinden bu yana 3 sene geçti, şu anda bitirmek bir yana bu yatırıma başlayanını bile duymadım. 2018’e ne kaldı? Demek ki muafiyet yine uzatılacak. Çünkü kanunda kapı aralık bırakılmış, “Bakanlar Kurulu bu süreyi 3 yıl daha uzatabilir” deniyor. Ama yeni yatırımcı 200 mg/m3 limitini taahhüt etmeden ne ÇED alabiliyor, ne de yatırıma başlayabiliyor. Şimdi bunun neresi serbest piyasa, neresi serbest rekabet? O zaman yeni yatırımcıya da muafiyet verilsin. Başka türlü düşük kalorili linyite santral yatırımı filan olmaz. Kişisel kanaatim mevcut ekonomik ve çevresel koşullarda linyit santrallarına yatırım yapılmasının mümkün olamayacağı yönünde. Zaten bu kanaatim yaklaşık son 15 yıllık serbest piyasa döneminde ispatlanmış bulunuyor.”