ABDl'i düşünce kuruluşu Atlantic Council’ın hafta içinde İstanbul’da gerçekleştirdiği toplantı ilginç bir tartışmaya sahne oldu.
Financial Times enerji yorumcusu ve Kings’ College öğretim görevlisi Prof. Nick Butler’ın gaz hub’ının anlamı nedir bilmiyorum ifadesiyle başlayan tartışma orada bulunanların ‘gaz hub’ı’ olma kavramından ne kadar farklı şeyler anladıklarını ortaya koydu. Kimi gaz transit hub’ı tanımı yaparken, kimi gaz ticaret hub’ı tanımı yaptı.
Toplantıdaki konuşmacılar, Türkiye’nin gaz hub’ı olması ihtimalini uzak görüyorlardı. İlgilendikleri ve öne çıkardıkları nokta Türkiye’nin büyük bir gaz tüketicisi olması ve “mükemmel” coğrafi konumu nedeniyle gazın aktarılacağı önemli bir merkez olmasıydı. Dahası ABD doğalgazının dişli rakibi Rusya ile sıkı ticari ilişkiler içindeki Türkiye, uzun süreli doğalgaz anlaşmalarının bitiş tarihine yaklaşıyordu. İşi şimdiden sıkı tutmakta yarar vardı.
Atlantic Council Küresel Enerji Merkezi Kıdemli Araştırmacısı ve Georgetown Üniversitesi öğretim görevlisi Prof. Brenda Shaffer ise yaptığı toparlama değerlendirmesinde tüm bu tartışmalara deyim yerindeyse tüy dikti. Shaffer, Türkiye’de bir gaz hub’ının gelişeceğinden şüpheli olduğunu ama bunun çok da önemli olmadığını kaydederek, “Bir transit ülke olmak, aynı jeopolitik ve ekonomik yararları sağlıyor. Türkiye hala bir transit ülke olarak büyümek için yeterli alana sahip” diyerek kafaları iyice karıştırdı.
Oysa biz yıllardır Türkiye’nin enerji politİkalarında ‘enerji hub’ı’ olma stratejisini çok fazla duyuyor, seviniyorduk… Haliyle sinirler gerildi, iş “Gaz hub’ı olmazsak biz de Rusya ile gaz kontratını uzun süreli olarak yenileriz” noktasına kadar geldi.
Peki gerçekten Türkiye bir gaz hub’ı olabilir mi? Bu soruya cevap vermek için ülkenin gaz hub’ı olmanın koşullarını taşıyıp taşımadığına bakmak gerekiyor.
Hub'lar sadece birçok hattın buluşma ve dağılma noktası değil. Hub’lar tüketicilerin yanında üreticilerin, teknoloji ve servis şirketleri dahil bilimum yatırımcının, bankalar ve enerji sektörünün bir araya geldiği yerler. Aynı zamanda hub’lar, arz talep dengelerine göre enerji fiyatının belirlendiği ticaret platformları. Bu nedenle gaz hub’larında liberal bir gaz piyasası şart.
Türkiye önemli bir doğalgaz tüketicisi ama üretici değil. Eşsiz jeopolitik konumu nedeniyle gaz zengini komşu ülkelerden doğrudan gaz alma imkanına ve bu imkanları büyütme potansiyeline sahip. Rusya ve Azerbaycan doğalgazını Avrupa’ya aktarma konusunda attığı adımlarda sona yaklaşmış durumda. İran, Irak, Türkmenistan gazları konusunda da yüksek bir potansiyele sahip.
Türkiye aynı zamanda doğalgaz depolama kapasitesini geliştirmek için önemli projeleri hayata geçirdi, geçiriyor. Kısaca LNG dediğimiz sıvılaştırılmış doğalgaz için de önemli adımlar atarak liman ve FSRU yatırımları yaptı.
Tüm bunların yanına gaz piyasasının şeffaflığı için bir platform da kurdu. Yani her ne kadar BOTAŞ’ın ağırlığı olsa da liberalleşme ve esnek bir gaz piyasası için ilk adımları attı.
Ama tüm bu yapılanlar henüz yeterli olmaktan çok uzak. Ayrıca bölgedeki politik istikrarsızlıkları da hesaba katmamak büyük yanılgı olur.
Öyleyse bölgesel gaz hub’ı olma hedefiyle çıkılan bu yolda, istikrarlı bir şekilde yürümek gerekiyor. İşte ‘hub’ dediğimiz şey tam da o yolun sonunda...
Sabiha KÖTEK - Enerji Günlüğü