Dünya para piyasasının hakimleri ufak krizlerden kendi portföylerini arttırmak uğruna bazı faydalar bekliyorlar ve bu ufak krizleri sanki dünyanın sonunu getirecekmiş gibi büyütmeyi hedef alıyorlar. Bu büyüyen dedikodulardan da Türkiye borsaları gibi edilgen borsalar ciddi zararlar görüyor.
Olaylara sakin bakmakta fayda var. Doğalgaz yokluğunun Türkiye’den kaçış için temel unsur olarak alınmaması lazım; çünkü, doğal gaz yokluğu çekilmeyecek. Olsa olsa, Mart ayını takiben, yerel seçimler için şimdilik uykuya yatırılan doğalgaz ve dolayısı ile elektrik zammının uyandırılması ihtimali var. Bunun sanayiye tesirleri ve yatırımların kıymeti üzerindeki artış eksilişleri bir tartışma konusu olabilir.
Burada yeri gelmişken bütün sanayicilerin mikro ekonomi çerçevesinde şirketleri ile ilgili sonuçları göz ardı edip makro ekonomik seviyedeki problemlere dikkatlerini yoğunlaştırmaları, sonuçta kendi şirketleri için de fayda sağlayacağından önemli bir duruş olarak görülmektedir.
Türkiye’nin en büyük derdinin siyasi otoritenin piyasalar ve piyasa mekanizmasını oluşturan enstrümanlar üzerindekitesirleridir. Bu tesirler ortadan kaldırılsa ve piyasa düzenleme araçları kendi kanunlarında biçilen görevleri etki altında kalmadan yapmaya başlasalar,zaten Türkiye’nin bir piyasa problemi kalmayacak.
Ukrayna vakti ile Türkiye’de tiyatrolara konu olan ‘Asiye Nasıl Kurtulur?’ piyesinin bir örneğini oynuyor şimdi. Uzun yıllardan beri Rusya’nın ekonomik hinterlandı içinde bulunan Ukrayna birden ABD’nin ilgi alanına girdi. Aslında bu ilginin de Rusya’nın stratejik tehlikesi ile bir alakası da yoktu.
Zaten ABD Rusya’yı bir rakip değil, fakat dünya siyasetini beraberce düzenleyebilecekleri bir partner, bir iş ortağı olarak görüyor ve öyle algılıyordu. Rusya tarafında ise böyle bir ortaklığa herhangi bir itiraz yoktu. Fakat ABD son birkaç yıldır Ukrayna üzerindeki müşterek çalışma baskılarını arttırınca, iş biraz olumsuzluğa doğru gitti ve Ukrayna halkının zarar göreceği bir düzeye geldi.
ABD’nin Ukrayna üzerindeki ilgisini arttırmasını son yıllarda Karadeniz’e çıkmak için Türkiye’den umut kesmiş olmasına bağlayabiliriz. Bu, Türkiye için büyük bir başarıdır. Her ne kadar halen Sinop’ta bir ABD zırhlısı arıza(*) nedeni ile bağlı duruyorsa da bu yol değişimi büyük bir başarıdır.
Rusya, tabii bir reaksiyon olarak, Ukrayna’daki Rusya karşıtı ve hükümet karşıtı reaksiyonu gördükten sonra, basit bir cezalandırma ile artık eskisi gibi Ukrayna’ya ucuz doğal gaz vermeyeceğini bildirdi ve görüşmeleri yeniden açmak istedi. Bu görüşmeler sırasında Ukrayna’dan Avrupa’ya doğal gaz nakleden boru hatları için ödenen transit fiyatlarının da konuşulması mümkündür.
Ukrayna-Rusya görüşmelerinin sonucu büyük ihtimalle Rusya’dan Ukrayna’ya indirimli doğal gaz akışının sağlanması ve bunun karşılığı olarak da Ukrayna’nın birkaç ay önceki status quo’yu muhafaza etmeyi taahhüt etmesi ile sonuçlanacaktır. Türk Hükümeti’nin de olaya bu kadar sakin bakışı bu yüzdendir.
Diğer yandan Güney Akım Boru Hattı da programlandığı şekilde ilerlemeye devam ediyor. Bu hat Ukrayna’nın Rusya ile Avrupa arasında tekel transit ülke olma özelliğini kıracaktır. Aslında böylesi bir durumda Ukrayna’daki çekişmeler ticari endişelerden çok siyasi endişeler şekline bürünebilecektir.
Güney Hattı aynı zamanda 2007 yılında İstanbul’daki KEI konferansına gelirken yol üstünde Zagrep’te bütün Balkan ülkeleri devlet başkanlarına verdiği sözün,Rusya’nın Slav devletlerine karşı enerjilerini sağlama mecburiyeti olduğu sözünün de gerçekleşmesinde önemli bir adımdır. Rusya bu stratejisinden vazgeçmeyecektir.
YAZARLAR
Gökmen ÇÖLOĞLU
- Türkiye Ukrayna konusunda neden sakin?
Önceki ve Sonraki Yazılar