Ankara Kalecik Karası üzümünden yapılan şarapları tercih ediyorum. Günde bir yudum, bazen yarım bardak, bazen tam bir bardak içiyorum. Bu özel üzümü sadece Ankara’nın Kalecik ilçesinde yetişmiş olarak tercih ediyorum.
Kapadokya, Trakya Mürefte, Denizli veya Alaçatı gibi farklı bölgelerde de yetiştirilen bu üzüm, bana göre Kalecik dışında yetiştirildiğinde aynı lezzeti vermiyor.
Kalecik Karası, büyük çekirdekli, yoğun aromalı bir kırmızı üzüm olup, yok olma noktasına geldiğinde tekrar bulunarak üretime kazandırıldı ve şu anda harika ürünler veriyor.
Ancak üzüm ve şarap konusundaki düşüncelerim bu kadarla sınırlı değil. İzmir’in Urla, Alaçatı, Çeşme gibi yerlerinde neden sürekli yabancı üzüm çeşitlerinin (Cabernet Sauvignon, Muscat, Shiraz, Chardonnay) yetiştirildiğini anlamıyorum. Ege’nin yerli üzüm çeşitleri Çalkarası ve Sultaniye gibi üzümler neden bu bölgelerde daha fazla değerlendirilmez?
Ben yerli üzüm çeşitlerini, özellikle Boğazkere, Öküzgözü ve Kalecik Karası’nı tercih ediyorum. Şarap alırken kalite kontrol yapılmış, güvenilir üreticilerden seçiyorum ve şarabın uygun sıcaklıkta servis edilmesine dikkat ediyorum. Yurtdışında ise bölgesel şarapları tercih ederek bulunduğum coğrafyaya uyum sağlıyorum.
Termik Santraller ve Tarım: İlgisiz Gibi Görünse de…
Gelelim termik santrallerin üzüm yetiştiriciliği ve genel tarıma olan etkisine. Termik santrallerin çevre üzerindeki etkisi, yalnızca hava kirliliği ile sınırlı değil. Santrallerde bacadan çıkan uçucu külleri ESP (ElectroStatic Precipitator) filtreleriyle tutuyor ve baca gazı kükürtsüzleştirme (FGD) tesisleriyle atmosfere kükürt yayılmasını engelliyoruz. Kazanın altından çıkan cüruf ve diğer atıkları kül barajlarına gönderiyoruz.
Bu kül barajları, genellikle tarım yapılmayan derin vadilerde yer alır ve burada izolasyon sağlanarak zehirli maddelerin çevreye zarar vermesi engellenir. Baraj dolduğunda üzerine birkaç metre tarım toprağı örtülerek, bu alanlar tarıma elverişli hale getirilir.
İyi kalite şaraplık üzüm yetiştirmek için güneş alan, eğimli ve volkanik kül içeren topraklar idealdir. Dolmuş kül barajları, özellikle üzüm ve zeytin yetiştiriciliği için oldukça uygun hale gelebilir. Soma Termik Santrali’nin eski kül barajında zeytin ağaçları dikildiği ve bu ağaçlardan sızma zeytinyağı elde edildiği biliniyor. Zehirli madde riskinin bulunduğu alanlarda ise çam ağacı gibi bitkiler yetiştiriliyor. Adana’daki ithal kömür santrali, bu tür bir alanda Cabernet Sauvignon üzüm bağları yetiştirmiştir ve ilk ürünler umut verici sonuçlar göstermektedir.
Türkiye’de Termik Santrallerin Tarıma Kazandırılması
Türkiye’de diğer termik santrallerin dolmuş kül barajları üzerinde de yerli üzüm çeşitleri yetiştirilebilir. Örneğin, Kangal’da Boğazkere, Elbistan-Tufanbeyli’de Öküzgözü ve Çayırhan’da Kalecik Karası üzüm bağları oluşturulabilir. Yatağan, Kemerköy ve Yeniköy gibi yerlerde zeytin ağaçları yetiştirilmesi, Çanakkale ve Soma’da ise Ege Bölgesi üzümlerinin değerlendirilmesi düşünülebilir.
Ancak termik santrallerin kontrolü sadece kamu kuruluşlarının değil, aynı zamanda sivil toplum kuruluşlarının da sorumluluğudur. Bu alanlarda gerekli denetimlerin yapılması, gerektiğinde seslerin yükseltilmesi ve her platformda konunun takibinin yapılması büyük önem taşır. Sonuçta tüketilen su, solunan hava ve işlenen toprak hepimizin ortak değerleridir.
Termik santrallerin konumlandırılmasında mevcut kömür yataklarına yakınlık tercih edilmelidir. Tarım, orman, turizm veya sit alanlarında yeni santraller inşa etmek doğru bir yaklaşım değildir. Mevcut kül barajları ise üzerinde üzüm ve zeytin gibi ürünlerin yetiştirilmesi için değerlendirilmelidir.