Soma: Bir Facianın Tarihçesi 2
Milli Mücadele döneminde kömür madenciliğinin ve kömür işçilerinin durumu ihmal edilmez...
Birinci Dünya Savaşı’ndan önce 40 bin tonun altında olan Osmanlı’nın linyit üretimi, savaş sırasında 500 bin tonlara kadar yükselir. Üretimin önemli bir kısmı Soma ocaklarından yapılır. Mütareke yıllarında ise, linyit üretimi büyük ölçüde durur ve Soma’daki kömür ocakları da aniden olduğu gibi bırakılır.
IV. Milli Mücadele yıllarında kömür işi
Milli mücadele Anadolu’da tüm şiddetiyle sürmektedir. Maden ocaklarındaki işçilerin kabul edilemez çalışma koşulları, o yıllarda dahi Ankara Hükümeti tarafından göz ardı edilmez. Ankara Hükümeti, daha Cumhuriyet ilan edilmeden önce, 1921 yılı sonlarında işçilerin durumlarının düzeltilmesi amacıyla incelemeler yapmak üzere Celal Bayar’ı Zonguldak`a gönderir. Aynı yıl, incelemeler sonunda, o zamana kadar vahşice sömürülen maden işçileri lehine önemli değişiklikler getiren "Havza-i Fahmiye Amele Kanunu" çıkarılır.
Bu kanunda; çalışma saatinin günde sekiz saat ile sınırlandırılması, asgari ücretin belirlenmesi, fazla mesaiye iki kat ücret ödenmesi, on sekiz yaşından küçük işçi çalıştırılmaması, iş kazalarında ücretsiz tedavi, işçi yatakhaneleri ve hamam yaptırılması, genç maden işçileri için gece okulları açılması gibi, o dönem için oldukça ileri sayılabilecek hususlar yer alır. İşçinin, yeraltında çalışacağı bölüme gidiş geliş sürelerinin sekiz saatlik mesai süresine dâhil olduğuna ilişkin düzenleme dahi, bu kanunda yer almaktadır: “Tahtezzemin mesafede nüzul ve suut için geçen müddet sekiz saate dâhildir.” Yaklaşık yüz yıl önce çıkarılan bu kanuna göre, işçi, yirmi birinci yüzyıl Soma’sında vaki olduğu iddia edildiği gibi, mesai değişimini yeraltındaki çalışma yerlerinde yapmayacaktır.
Sadece Zonguldak Havzası ile sınırlı tutulmayıp tüm ülke madenciliği için geçerli olan bu düzenlemeler, Cumhuriyeti kuracak olan kadroların çalışma hayatına bakışını yansıtması bakımından önemlidir.
Cumhuriyet Hükümeti, madencilik eğitimi alanını da boş bırakmaz ve 1924 yılında yerli eleman ve eğitim ihtiyacını karşılamak üzere Zonguldak’ta Yüksek Maadin ve Sanayi Mühendis Mektebi’ni kurar.
1925 yılına kadar kesintiye uğrayan Soma’daki linyit üretimi, bu tarihten itibaren özel sektör tarafından yeniden başlatılır ve o yıllarda yaşanmakta olan ekonomik kriz nedeniyle kömür ithalatı yapılamayan İzmir`in ihtiyacı Soma’dan karşılanır. Aynı tarihlerde Amasya-Çeltek, Tavşanlı, Değirmisaz, Yerköy ve Gerenez`de de linyit üretimi yapılır. Ancak, üretim, Cumhuriyetin ilk on yılında 10 bin tonu nadiren geçer.
V. Kömürde Etibank Dönemi
Genç Cumhuriyet ayaklarının üzerinde durmaya çabalamaktadır. Cumhuriyet’in ilk on yılında, pek çok alanda olduğu gibi linyit madenciliğinde de özel girişimcilik desteklenir. Ancak, bir taraftan sermaye birikiminin istenilen hızda gerçekleştirilememesi, diğer taraftan 1920’lerin sonlarında gelişmiş ülkelerde ortaya çıkan ekonomik bunalım, madencilik alanında devletçilik uygulamalarına zemin hazırlar.
Kamu maliyesinin sıkı denetimi ve denk bütçe, o yıllarda son derece önemlidir. Dış ticaret açığının kontrol edilmesi, yerli kaynak üretiminin hızla artırılması gerekmektedir. Ekonomi Bakanı Celal Bayar, 1935 yılı sonundaki Tasarruf ve Yerli Malı Haftası’nda yaptığı radyo konuşmasında linyit üretimine vurgu yapar: "… Anadolu`muzun hemen her köşesinde, hiç değilse mahalli ihtiyacı karşılayacak linyitlerimiz vardır. Bunların mahalli ehemmiyette olanlarının istismarı, hususi müteşebbislerin eline geçebilecekse de, geniş servet arzedenleri, devlet eliyle araştırılmakta ve müsbet neticelere varılınca memleketin enerji, mayii mahruk, sun`i gübre işlerini birden halledecek sanayie mevzu teşkil etmesi derpiş olunmaktadır."
Ekonomi Bakanı, aynı konuşmasında, memleketin önemli linyit tezahürlerinin birer birer ele alınarak enerji kaynaklarının metodik envanterinin yapılacağını, linyit kömürü yakacak bazı santralların da ilk hesaplarının yapılmakta olduğunu belirtir.
1935 yılında, maden arama faaliyetlerinin pahalı ve riskli bir iş olduğu, bu nedenle özel sermayenin çekingen davrandığı, ancak, memlekette yeni maden yataklarının aranıp bulunma zarureti olduğu gerekçesiyle Maden Tetkik Arama Enstitüsü ve bu kurumun bulacağı madenleri işletmek üzere Etibank kurulur. Böylece, devlet, madencilik alanına yatırımcı ve işletmeci olarak girer.
15 Ekim 1940 tarihinde, Zonguldak Havzası`ndaki bütün kömür ocakları devletleştirilerek Etibank`a devredilir. Yunus Nadi Şirketi tarafından işletilmekte olan Soma’daki linyit ocaklarının imtiyazları da 23 Eylül 1939 tarihinde Etibank tarafından satın alınarak linyit üretimine başlanır.
Aynı dönemde; Değirmisaz, Seyitömer ve Tavşanlı-Tunçbilek linyit sahaları da Etibank tarafından satın alınmıştır.Değirmisaz, Tunçbilek ve Soma’daki linyit işletmeleri birleştirilerek 1 Ocak 1940 tarihinde Etibank’a bağlı Garp Linyitleri İşletmesi Müessesesi (GLİ) kurulur. Ülkemizin ilk linyit müessesesi olan GLİ’nin başlangıçta Balıkesir olan merkezi bir yıl sonra Tavşanlı’ya taşınır.
Devletin, işletmeci olarak linyit madenciliğine girmesiyle birlikte linyit üretimleri hızla artar. O dönemde, ekonomi yönetiminin, yerli kaynak üretimini artırma düşüncesiyle taşkömürü dışındaki daha düşük ısıl değerdeki linyitlere de yönelmesi, söz konusu üretim artışı üzerinde etkili olur. 1937 yılına kadar 100 bin tonun altında seyreden linyit üretimi, on yıl sonra 1948 yılında 1 milyon ton düzeyini geçer. Bunun yaklaşık 240 bin tonu Soma’dan üretilir. Etibank`ın kuruluşuna kadar ancak zorunlu durumlarda linyit üretimi yapan devletin üretimdeki payı 1939 yılında yüzde 69`a ve 1945 yılında ise yüzde 81`e yükselir.
O yıllarda, linyit işletmelerindeki hâkim üretim yöntemi yeraltı madenciliğidir. 1954 yılına kadar, linyitin yüzde 80’den fazlası bu yöntemle elde edilir. Kömürün üzerindeki örtü tabakasının yüzeyden kaldırılması suretiyle yapılan açık ocak işletmeciliği ise 1950’li yılların ortalarından itibaren hız kazanacaktır. Bu gelişmede, Marshall Planı kapsamında alınan krediler önemli bir rol oynamıştır. Yine Marshall Planı kapsamında, Soma’ya, “300 adet personel evi, 30yataklı hastane, kütüphane, sinema, gazino, 24 odalı misafirhane,sporsahalarıve ilkokul inşa ettirilmiştir.”
Etibank’ın linyit üretimine girişiyle, diğer linyit sahalarında olduğu gibi Soma’daki üretim faaliyetlerinde de belirli bir disiplin sağlanır. Yüksek üretim artışlarına ve iş güvenliği bakımından çok daha riskli olan yeraltı madencilik yönteminin yoğun kullanımına karşın, iş kazaları bakımından ciddi sorunlarla karşılaşılmaz. Örneğin, Türkiye’nin linyit madenlerindeki 1947 yılına ait ölümlü kaza istatistikleri Almanya, Kanada ve ABD gibi ülkelerden daha iyi durumdadır.
e-Posta: nejattamzok (at) yahoo.com
(1) Nejat Tamzok. 2008). Osmanlı İmparatorluğu’nun Son Döneminden Çok Partili Döneme Madencilik Politikaları, 1861-1948. Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, LXIII/4, s. 179-204.
(2) Türkiye’nin 2012 yılı toplam linyit üretimi 68 milyon ton düzeyindedir.
(3) Bilsay Kuruç. 1993. Belgelerle Türkiye İktisat Politikası, 2. Cilt, (1933 - 1935). Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, No: 580, Ankara, s.599-602.
(4) Etibank’ın kurulduğu dönemlerde 25 kadar linyit işletmesinin (Seyitömer, Tavşanlı, Değirmisaz, Soma, Ağaçlı, Çiftalan, Balkaya, Çeltek, Beyşehir, Çiçekdağ-Arabinköy, Nazilli, Söke, Gemerek, Uzunköprü, Göynük) özel firmalarca işletildiği ve bu bölgelerin dışında daha az rezervli 35 kadar linyit yatağının olduğu bilinmektedir.
(5) Murat Turan. 1983. Madenciliğimizin Tarihsel Gelişimi. Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, Ankara, s. 1332-1338.
(6) Nadir Avşaroğlu. 2008. Marshall Planı, Amerikan Dış Kredileri ve Türkiye Madencilik Sektörüne Etkileri. Basılmamış rapor, s. 38-39.
(7) Behzat Firuz, İffet Yalabık ve Sevil Orpen. 1962. Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu. Ankara, s. 176.
YARIN: Soma’da açık ocak işletmeciliğine geçiş ve olumlu sonuçları...
YAZI DİZİSİNİN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ