Türkiye’de bugün itibariyle işletmedeki rüzgar enerji santrali (RES) kurulu gücü yaklaşık 7400 megavat (MW). Yılın ilk iki ayındaki verilere göre bu santraller 4 milyar kilovatsaat (kWh) elektrik üretmiş durumda. Bu rakamla, RES’lerin toplam elektrik üretimindeki payı yüzde 8.45 seviyesinde.
Şimdi rüzgardan biraz uzaklaşıp, diğer kaynaklara bakalım.
Doğalgaz santrallerinin elektrik üretimindeki payı üç-dört yıl önce bulunduğu yüzde 40’lar seviyesinden, son iki ayda yüzde 20’lerin altına gerilemiş durumda. Ancak bu geçici bir durum. Çünkü bol yağışlı bir yıl yaşandığından, hidroelektrik santralleri üretimlerini patlama sayılabilecek derecede arttırdılar. Olağan yağış rejimine dönüldüğünde durum değişecektir.
Bu arada ithal kömüre dayalı elektrik santrallerinin payı da yüzde 21 seviyesinde. Dolayısıyla doğalgaz santrallerinin bugüne kadarki en düşük kapasiteyle çalıştıkları ortamda bile ithal kaynakların elektrik üretimindeki payı yüzde 40’ın üzerinde.
Şimdi asıl konumuza tekrar dönersek, RES’ler ne kadar fazla üretirse, elektrik üretimi amaçlı enerji kaynağı ithalat ihtiyacı o kadar düşecektir. Bunun için, diğer yenilenebilir kaynaklarda olduğu gibi rüzgara dayalı elektrik üretim kapasitesinin büyütülmesinde büyük fayda var.
Peki bu kapasite nereye kadar büyütülebilir? Önce eldeki proje stokunu gözden geçirelim. Halen 650 MW kurulu güçteki 18 adet RES’in inşaatı sürüyor. Yine lisanslanmış 1000 MW’lik YEKA Rüzgar projesinin akıbetini ise bilmiyoruz ama stokta var mı, var. Ayrıca yaklaşık 2000 MW’lik ön lisansı alınmış sıfırdan RES projesi mevcut. Bunlara işletmedeki santrallerin 1100 MW’lik kapasite arttırma talebini de ekleyebiliriz.
Üç aşağı beş yukarı diye bakmanızı rica edeceğimiz bu rakamları sıraladıktan sonra proje tarafında bir sorun olmadığını söyleyebiliriz. Ama mesele bunların hayata geçirilme imkanı bulup bulmayacağı. Bulacaksa da hangi takvim çerçevesinde kurulabileceği.
İnşa halindekilerin, YEKDEM kapsamında fiyat alım garantisinden yararlanabilmek için en geç 2020 sonuna kadar üretime geçirileceğini kabul edebiliriz. Ama diğerleri için şu sıralarda iyimser olmak çok zor.
Sektörde kime sorsanız alacağınız cevap üç aşağı beş yukarı aynı. Proje sahipleri finansman bulamıyor. Bulsalar da faizler çok yüksek. Santrali o kredilerle kurunca yatırım geri dönüş süresi çok uzayacak.
Yani RES projesi sahipleri, YEKDEM’in sona ereceği gerçeğiyle finansman bulma sorunu arasında sıkışıp kalmış durumda. Bu diğer yenilenebilir kaynaklara dayalı projeler için de geçerli kuşkusuz. Ama biz bu sıkıntıyı rüzgara bırakalım, ilgili adrese ulaştırsın diyelim.
Proje stokunun önemli bir kısmının hepten gündemden kalkmaması için enerji yönetiminin adım atması lazım. Eldeki RES projelerinin kadük olmaması için bir an önce, YEKDEM sonrası nasıl bir destekleme mekanizması getirileceğine dair bir yol haritası ortaya koyulması şart görünüyor. Yatırımcılara projeksiyon çizme imkanı sağlayacak böylesi bir adım atılmazsa, ithal kaynağa bağımlılığı düşürme hedefi doğrultusunda alınacak yol da uzar.
Mehmet KARA - Enerji Günlüğü