Enerji Günlüğü - General Electric Kömürden Sorumlu Bölgesel Satış Genel Müdürü Sacha Parneix, yüksek teknoloji ürünü ekipmanlar ve dijital çözümler sayesinde yerli linyitle çalışan santrallerin fizibıl kılınabileceğini söyledi.
Türkiye, enerjide yerli imkanlarını daha fazla devreye sokma çabalarını sürdürüyor. Bunun en önemli ayaklarından birini yerli linyitten elektrik üretimini arttırmak oluşturuyor. Üstelik küresel ısınmaya yol açan karbon emisyonunu arttırdığı için kömür yatırımları bütün dünyada eleştiri konusu olduğu halde.
Enerjideki üretim özelleştirmelerinin en önemli parçalarından biri de kömürle çalışan kamudaki mevcut santrallerin özel sektöre devredilmesi. Kamudaki ve özel sektörün devraldığı mevcut kömür santrallerinin daha gelişmiş teknolojiyle donatılmasının yanı sıra yeni kurulacak santrallerin verimlilik ve çevreye daha az zarar verecek şekilde dizaynı da enerjideki önemli konu başlıkları arasında.
General Electric Kömürden Sorumlu Bölgesel Satış Genel Müdürü Sacha Parneix ile kömüre dayalı enerji santralleri, verimlilik, karbon emisyonu konularını konuştuk.
Kömürü ne kadar temizleyebiliriz?
Bütün yakıtların bir şekilde karbon ayak izi oluşuyor. Her enerji türünün bir ayak izi ar. Şöyle ya da böyle. Örneğin güneş santrallerinde de çok fazla alan kullanmanız gerekiyor. Rüzgar santrallerinin uçuş yollarına etkisi oluyor. Yani her kaynağın bir olumsuz etkisi var.
Kömüre gelelim...
Kömür özelinde konuşacak olursak, kömürün bir yerel kirleticilik etkisi ve bir de global etkisi var. Yerel kirletici etkisini ortadan kaldırma, temizleme oranı yüzde 99 ve üzerinde. Örneğin evde şöminenizde odun yakarsanız hem duman, hem is ve hem de kül çıktığını görüyorsunuz. Mevcut teknolojiyle şömineden çıkan partikülün 99.5’i tutulabiliyor.
İnsanlığın ortak sorunu olan karbon emisyonunu önlemenin yolu nedir?
Kömür yakmanın küresel olumsuz etkileri her gün gazetelerde okuduğumuz karbondioksit emisyonları. Yanma işlemi sonucunda karbondioksit oluşuyor. Neyi yakarsanız yakın oluşuyor aslında. Solar panel üretirken de yanma işlemi kullanıyorsunuz. Termal yakıtlarda da karbondioksit emisyonu oluşuyor. Şu andaki teknolojimiz karbondioksiti engelleme konusunda çok ileri.
Nasıl?
Bütün fosil yakıtları yaktığınızda ortaya çıkan karbondioksiti düşürmenin ve etkilerini azaltmanın iki yolu var. Biri verimliliği artırmak. Yani birim kömürden daha fazla elektrik üreterek bunu yapabiliyoruz. Bu da yüksek teknolojiye dayalı, ultrasüperkritik buhar parametreleri bulunan santrallerle mümkün. İkinci yöntem, çıkan karbonun tutulup yer altında depolanması. Ayrıca fosil kaynakların yanması sonucu ortaya çıkan karbonun kullanım alanları var. Örneğin bunlardan biri, karbonun mevcut petrol kuyularına enjekte edilerek kuyu verimliliğinin arttırılması.
Hangisi ne ölçüde tercih edilmeli?
Aslında elinizde her iki teknoloji de var. Verimlilik konusu en kolayı. Karbon tutmanın maliyeti de yüksek değil. Asıl sorun tuttuğunuz karbonu saklamanın maliyeti. Karbondioksiti salmanın tek başına bir masrafı yok. Bu yüzden hiç kimse onu tutup da yer altına gömeyim diye yatırım yapmaz. Buna karşılık yatırımcı eğer daha yüksek verimli santral yatırımı yaparsa hem karbon salımı düşecek hem de gideri azalacağı için tüm yatırımı daha fizibıl hale gelecek. Yani yatırımı teşvik eden yüksek verimlilik. Karbon tutmada durum böyle değil.
Kömür santrallerinde verimlilik nereye doğru gidiyor?
Kömür santrallerinde verimlilik hedefi yüzde 50’ye ulaşmak. Şu anda dünyada bu orarn yüzde 33-34 düzeyinde. Türkiye’de Karabiga’da bizim ekipmanların kullanıldığı CENAL yüzde 44 üstü verimliliğe sahip olacak. Bu Türkiye için en yüksek oran. Dünyadaki rekor ise Almanya’daki RDK 8 santralinde. O da EnBW’nin tesisi.
Verimliliği arttırmanın ortaya çıkaracağı sonuçlar nedir?
Santral verimliliğindeki artışın iki faydası var. Birincisi karbondioksit emisyonunu düşürüyor. Verimlilik artışı, daha az yakıt tükettirdiği için elektrik fiyatlarını daha rekabetçi hale getiriyor.
Yenilenebilir kaynaklara yatırım daha iyi bir seçenek değil mi?
Karbondioksiti düşürmenin bir yolu, yenilenebilir enerjiye yatırım yapmak. Ama rüzgar esmezse, güneş çıkmazsa ne yapacağız? O yüzden tüm kaynakların kullanıldığı bir kombinasyona ihtiyaç duyuluyor. Burada fiyat maliyet dengesi de önemli.
Türkiye’nin yerli linyiti daha fazla devreye sokma politikası size ne tür fırsatlar sunuyor?
GE yüksek verimli, düşük emisyonlu üretim teknolojilerine sahip. Ama aynı zamanda termik güce şebekenin ihtiyaç duyduğu esnekliği kazandıran teknolojileri de sağlıyoruz. Elimizdeki teknolojiler sayesinde santraller verimlilik, düşük emisyon ve esneklik, güvenli yakma yeteneğine sahip oluyor. Verimliliğin Türkiye’deki düşük kalorili linyitlerin daha fazla devreye sokulmasına büyük bir katkısı olacak. Sadece yeni yatırımlara değil, mevcut santrallere de bu yeteneklerin kazandırılması önemli. Tüm tesislerin daha esnek çalışan, daha düşük emisyonla, daha yüksek verimli üretim yapan ve teknoloji sayesinde daha yüksek emre amadelikle çalışan santraller haline gelmesi mümkün.
Türkiye’nin karbon salımı okyanusta bir damla
GE yetkilisi Sacha Parneix, şu anda karbon tutma teknolojisi olsa da bunun dondurucuda beklediğini ifade ederek “Hiç kimse karbon tutmaya para harcamak istemiyor. Bir gün harcanmak zorunda kalınınca bu teknolojiler devreye girecek. Halen karbon tutmayı fizibıl kılan tek şey, bunun petrol kuyularına yakınlığı. Yani petrol kuyularına enjekte ediyorsunuz, kuyu verimliliğini arttırıyorsunuz, o yüzden tutmaya değiyor” dedi. Tüm dünya karbon salımını haklı olarak eleştirse hiç kimsenin maliyeti ödemek istemediğine dikkat çeken Parneix “Bu tüm insanlığın problemi” dedi. Türkiye bunun bedelini ödemeye hazır olsa bile, Türkiye’nin ürettiği karbon emisyonu okyanusta bir damla. Zaten Paris İklim Sözleşmesi’ndeki karbon düzenlemeleri de karbon emisyonunu yatırımcı üzerinde bir masraf kalemi haline getirmiyor” ifadelerini kullandı.
Mehmet KARA - Enerji Günlüğü