Yetmişli ve seksenli yıllar kamu tekellerinin hemen her alanda giderek daha fazla eleştirilmeye başlandığı yıllar oldu. O yıllarda yükselen ideolojiye göre, serbest piyasa neredeyse sihirli bir değnek vazifesi görecekti. Ekonomi alanında kamusal mekanizmaların yerine piyasa mekanizmalarının konulması suretiyle en yüksek verimlilik ve refah düzeyine ulaşılacaktı.
Elektrik enerjisi sektörü de bu ideolojinin kapsama alanı dışında değildi.
Buna göre; elektrik enerjisi üretim, iletim ve dağıtımının merkezi bir tekel tarafından yapılmasının, ekonomik verimlilik ya da sektörün planlanmasında etkinliğin sağlanması bakımından en iyi sonuçları vermesi mümkün olamazdı. Bu nedenle, tekel yapısı kırılmalı ve sektördeki üretim ve dağıtım, serbest rekabet koşullarında faaliyet gösteren özel sermayeli şirketlere bırakılmalıydı.
ELEŞTİRİLER SÜRECİ DURDURMADI
Son yıllarda uygulama sonuçları ortaya çıktıkça, bu görüşün giderek daha fazla eleştirilmeye başlandığı görülmekte. Bununla beraber, temel kavramları; yeniden yapılanma, yeniden düzenleme, ticarileştirme, şirketleştirme ve özelleştirme olarak sıralanabilecek bir dönüşüm sürecine, o yıllarda, -Dünya’nın önemli bir kısmı gibi- Türkiye de katıldı.
Böyle olunca, Türkiye’deki elektriğin üretim, iletim, dağıtım ve satışından sorumlu kamu tekeli olarak 1970 yılında kurulan Türkiye Elektrik Kurumu’nun (TEK) ömrü sadece 23 yıl sürebildi.
TEK KURUMDAN, PARÇALI YAPIYA
Türkiye Elektrik Kurumu 1993 yılında kapatıldı. Yerine; Türkiye Elektrik Üretim, İletim Anonim Şirketi (TEAŞ) ve Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi (TEDAŞ) adı altında iki ayrı iktisadi devlet teşekkülü kuruldu.
Daha sonra, 2001 yılında TEAŞ da bölündü. Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ), Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi (TEİAŞ) ve Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi (TETAŞ) olmak üzere üç yeni iktisadi devlet teşekkülü daha oluşturuldu. Bu arada, bir de Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) adıyla yeni bir düzenleyici kurum ortaya çıktı.
Böylelikle; elektrik üretim, iletim ve dağıtım faaliyetleri kurumsal olarak birbirinden ayrılmış oldu. Sıra, devlete ait tesislerin özelleştirilmesindeydi. Zaman içerisinde, bunlar da büyük ölçüde tamamlandı.
TEK’ten türetilen kuruluşlar, yirmi yılı aşkın bir süre son derece çalkantılı bir sektörel dönüşüm sürecini yaşadılar. Söz konusu sürecin bu kuruluşlar üzerinde ciddi olumsuz etkileri oldu. Aslında, olumsuz etkiler sadece bu kuruluşlarla da sınırlı kalmadı. Elektrik üretim tesislerine hammadde sağlayan Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) ve Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) gibi kamu kuruluşları da bu süreçten önemli ölçüde etkilendi.
MİSYON BELİRSİZLİĞİ
Sayılan kuruluşlar için ilk sorun; kurumsal misyonlarını ve geleceğe ilişkin hedeflerini belirleme noktasında ortaya çıktı. Belirsizliklerle dolu uzun bir dönüşüm sürecini yaşayan bir sektör içerisinde, kendilerini tam olarak konumlandırmakta zorluklar yaşadılar.
Bunların bir kısmı temel işlevlerinin ne olacağını ve asli işleri olarak tarif edilen faaliyetlerin ne kadarını kendilerinin yapıp yapamayacağını kestiremediler. Oluşan iklim nedeniyle, geleceğe yönelik kapsamlı kurumsal planlamalardan büyük ölçüde vazgeçtiler.
İŞLETMELER KAMUDA, İŞLER ÖZEL SEKTÖRDE
Süreç boyunca, bu kuruluşlar, her alanda acımasız bir eleştiri bombardımanına tabi tutuldu. Bununla beraber, gündemden hiç düşürülmeyen “rekabetçi serbest piyasa”ya dönüşüm ise uzun yıllar gerçekleştirilemedi. Dolayısıyla, “topal ördek” haline getirilen bu kuruluşlardan ne vazgeçildi ne de görevlerini yerine getirebilmeleri için ihtiyaçları olan yatırımları yapabilmelerine ya da yeni personel istihdam etmelerine izin verildi.
Böyle olunca, önce tali hizmetler, ardından asli hizmetler taşeronlara yaptırılmaya başlandı. Bunlardan bazıları, süreç içerisinde neredeyse tüm işlerini özel firmalara ihale ettiler. Üstelik çoğunlukla, işin verildiği özel firma, teknik ve alt yapı olarak işin sahibi olan kamu kuruluşundan çok daha yetersiz ve deneyimsizdi.
Diğer yandan, devam eden özelleştirmeler nedeniyle bu kurumların zaman içerisinde küçülmeleri de söz konusu oldu.
MÜHENDİSLERE "MALİYET KALEMİ" MUAMELESİ
Süreç içerisinde üretim kültüründen uzaklaşıldı. Hızla gereksiz hale gelen etüt, proje, mühendislik işlev ve yetenekleri aynı hızda aşındı. Teknik eleman, bu süreçten en fazla etkilenen insan kaynağı oldu. Önceki yıllarda sistemin temel unsuru olan mühendisler, giderek gereksiz birer maliyet kalemi olarak görülmeye başlandı.
Teknik elemanlar eliyle yapılması gereken işlerde hizmet alımı yoluna gidildi. Ancak, mühendislikten vazgeçilince dışarıdan alınan hizmetlerin denetimi de gereken nitelikte yapılamadı. Mühendislik faaliyetlerinde üniversitelerden de yardım alındı, ancak artık bu yöntem üniversite-sanayi işbirliğinin ötesinde, işin tamamen üniversiteye yaptırılması biçimine dönüştü.
ŞANTİYE UNUTULDU MASABAŞI ÖNE ÇIKTI
Eskinin el üstünde tutulan bu kuruluşlarında yetişmiş, birikimli ve donanımlı kadrolar boşluğa düştü. Çoğu kenara çekildi, bir kısmı bankamatik memuru oldu. Yeni istihdam edilen kadrolar için tercih edilen cazibe merkezleri ise artık bu kuruluşlar değildi. Elektrik piyasasında yeni dönemin cazibe merkezi; yüksek maaşları ve prestijli imajıyla, şantiyede değil ama masabaşında iş yapılan düzenleyici kuruluş EPDK oldu.
Personelin gelişimi için yapılan harcamalar büyük ölçüde sınırlandı. Bilginin yenilenmesi, artık eskisi kadar önemli görülmedi. Usta-çırak ilişkisi bozuldu, kuşaklararası bilgi aktarımında ciddi zafiyet oluştu.
AYNI MASADA YEMEK YENMİYORSA...
Yönetici kademeleri ile çalışanlar arasında geçmiş yıllarda kurulan rasyonel bağlar hızla zayıfladı. Önce, birlikte yenilen öğle yemeği mekanları birbirinden ayrılırken, şimdilerde bu kuruluşların bazılarında kullanılan asansörler dahi ayrı tutulmaya başlandı.
Üstelik bürokrasimizin kadim hastalıkları olan aidiyetler üzerinden kayırmacılık ve politik karışmalar da kabul edilemez noktalara ulaşınca, bu kuruluşlarda personel motivasyonunu asgari düzeyde bile sağlayabilmek son derece güçleşti.
EÜAŞ: ELEKTRİKÇİ Mİ KÖMÜRCÜ MÜ?
Süreç içerisinde, yukarıda sayılan kuruluşların, bulundukları sektördeki ağırlıkları büyük ölçüde değişti.
Geçmiş yıllarda ülke elektriğinin neredeyse tamamını üreten EÜAŞ’nin üretim payı yüzde 30’un altına düştü ve hızla düşmeye devam etmekte. Başlangıçta asli faaliyeti elektrik üretimi olan bu kuruluş, ilginç bir şekilde Türkiye’nin en büyük kömür üreticisi haline geldi.
İŞLER AZALSA DA İDARİ YAPI KORUNDU
TEİAŞ’nin, neredeyse aynı yapıyla yönetmeye çalıştığı elektrik tüketimi, son on yılda yaklaşık iki katına yükseldi.
Bir zamanlar Türkiye’nin tüm linyitini üreten TKİ’nin payı yüzde 25’in de altına indi. TTK’nın taşkömürü üretimi sadece 15 yıl öncesine göre neredeyse yarı yarıya azaldı.
Bununla beraber, süreç içerisinde giderek küçülüp farklılaşan, iç ve dış çevreleri hızla değişen bu kuruluşların, belki otuz kırk yıl öncesinde kalmış yönetsel yapıları önemli ölçüde değiştirilmeden muhafaza edilmeye devam edildi.
MADEN KAZALARI DA SİSTEM ÇÖKMESİ DE BUNDAN
Özetle; son 25 yıllık dönüşüm sürecinin, en azından yukarıda anılan kuruluşlara ilişkin bölümünün iyi yönetilebildiğini söyleyebilmek son derece güç. Geldiğimiz noktada, elektrik sistemindeki çökmelerin de ya da son yıllarda giderek artan maden facialarının da arka planında, dönüşüm sürecinin bu kuruluşlar üzerindeki doğrudan ya da dolaylı etkilerini bulabilmek her zaman mümkün.
Bununla beraber, bu kuruluşlar bütüncül bir sistem içerisinde yeniden yapılandırılarak içinde bulunduğumuz yüzyıla uygun çağdaş kurumsal yapılar ortaya çıkarılamadığı takdirde, benzeri olumsuzlukların bundan sonra da yaşanması kaçınılmaz olacaktır.
Dr. Nejat Tamzok
Ankara, Nisan 2015
E-Posta: nejattamzok <at> yahoo.com
YAZARLAR
Dr. Nejat TAMZOK
- Önce kurumsal akıl sonra sistem çöktü
Önceki ve Sonraki Yazılar