MEHMET KARA
Hem sağlıklı ve öngörülebilir bir enerji piyasası oluşturmak, hem de vatandaşın enerji faturasını düşük tutmak için bir yol yok mu? Aslında var. Ama önce biraz geriye gidelim...
Elektrik fiyat tarifeleri son sekiz ayda ciddi düzeyde arttı.
Konutlarda kullanılan elektriğin fiyatlarını gösteren mesken tarifesinde bu artış oranı yaklaşık yüzde 33.
Sanayi, ticarethane ve tarımsal sulama abonelerine uygulanan tarifelerde ise bu oran yaklaşık yüzde 45.
Aslında bu görece yüksek oranlı artışlar, son iki yılın birikimi.
Çünkü seçim süreçleri nedeniyle ötelenen tarife artışları, kur artışlarının da etkisiyle bir anda peş peşe yapıldı.
Peki bundan sonra ne olacak?
Birikmiş zamlar yapıldı diye bundan sonra fiyatlar yukarı yönlü hareket etmeyecek mi?
Yeni zam miktar ya da oranları hakkında bir şey söylemek zor olsa da aslında devam edecek. Çünkü sadece kur artışları bile bunu zorunlu kılıyor. Öyle ya, tüketime sunulan elektriğin yaklaşık yarısını döviz ödeyerek ithal ettiğiniz doğalgaz ve kömürden üretiyorsanız maliyetlerin artması kaçınılmaz.
Aslında sağlıklı bir elektrik piyasası için maliyet bazlı fiyatlandırma şart. Maliyet bazlı fiyatlandırma, öngörülebilir bir piyasayı beraberinde getirecektir. Böylece hem mevcut oyuncular, hem de sektöre yeni gelecek oyuncular büyüyen ekonominin ihtiyaç duyacağı ilave elektrik talebini karşılayacak üretim tesisleri kurmaya hevesli olacaktır. Aksi takdirde, elektrik üretim kapasiteniz ya yerinde sayacak ya da istenen hızda büyümeyecektir.
İyi de elektrik fiyatlarını düşük tutmayalım mı? Tutalım tabii. Ama ülkede kıt olan bir ürünün fiyatını baskı altında tutmak kolay değil.
Tamam, elektrik fiyat tarifelerini bir şekilde baskı altında tutabilirsiniz. Ama bunun da hem bir sınırı var, hem ağır maliyeti... Çünkü önünde sonunda bir şekilde fiyatları arttırırsınız. Tıpkı son iki yıldır yapmaktan imtina ettiğiniz elektrik ve doğalgaz tarife artışlarını bu yılın ilk sekiz ayını sığdırmak zorunda kalmanız gibi. Üstelik zam yapmamanın ülkenin bütçe ve mali dengeleri üzerinde yol açtığı tahribatın faturasını da tüm ülke öder.
Siyasi otoritenin, seçmen tepkisi kaygısıyla elektrik fiyatlarını baskı altında tutmasını bir yere kadar anlamak mümkün. Ancak ilanihaye bunu yapması da, son örneklerde gördüğümüz gibi, imkansız.
Elektrik fiyatı artmasın diye doğalgaz fiyatını düşük tutmak da kullanılan yöntemlerden biriydi, o da sona erdi. Çünkü elektrik üretimi amaçlı doğalgaza yapılan zam oranı yüzde 112 düzeyinde.
Peki hem sağlıklı ve öngörülebilir bir elektrik piyasası hem de vatandaşın enerji faturasını düşük tutmak için bir yol yok mu? Aslında var. Ama bunu yapabilmek için önce kimi ve ne ölçüde koruyacağınıza karar vermeniz gerekiyor.
Daha önce de benzeri önerilerde bulunduk. Hatta enerji yönetiminde bu önerinin daha detaylı şekilde konuşulduğunu, çeşitli modeller üzerinde çalışıldığını biliyoruz.
Bir kere daha yineleyelim. Elektrik sektöründe maliyet bazlı fiyatlandırma prensibinden kesinlikle taviz verilmemeli. Ancak hane halkı tüketicilerinin fiyat dalgalanmalarından etkilenmesini önleyecek, hatta konut abonelerinin faturalarının artmasına izin vermeyecek bir model hayata geçirilebilir.
Elektriği mal ve hizmet üretimi amaçlı tüketenlere uygulanacak tarifeler, maliyet bazlı fiyatlandırmanın ihtiyaç göstereceği şekilde düzenlenmeli. Konut tarifesi ise kademelendirmeye tabi tutularak, belli bir miktarın altında elektrik tüketenlere çok düşük fiyat uygulanmalı.
Önerdiğimiz bu modelin adına sosyal tarife deniliyor. Hazır elektrik fiyatları belli bir rakamın üzerine çıkmışken sosyal tarife uygulamasına hemen geçilebilir. Bundan sonraki zamlar sadece sanayi, ticarethane ve tarımsal sulama tarifelerinde yapılıp mesken tarifesi sabit tutulabilir.
Bir sonraki hamle ise ayda 100 kWh’ın altındaki tüketimleri bedava yapıp, üzerindeki kısım için görece daha yüksek bir fiyat belirlenerek olabilir. Bu öneri size biraz absürt mü geldi? Tamam o zaman, ilk 100 kWh bedava olmasın ama sembolik derecede düşük bir fiyat uygulansın.
İyi de bunun bir maliyeti yok mu? Var elbette. Ama en azından hem enerji piyasası aktörleri hesabını kitabını bilir, hem devlet... Üstelik de dar gelirli vatandaşlar, yukarılarda olup bitenlerin ceremesini daha az çekmiş olur.
Dedik ya konu enerji yönetiminin de gündeminde. Daha fazla gecikilmeden bu sosyal tarife bir şekilde hayata geçirilmeli.
Mehmet KARA - Enerji Günlüğü