Türkiye’de yenilenebilir enerji kaynaklarına (YEK) dayalı elektrik üretim projelerinin toplam içindeki payı giderek artıyor. Bu pay artışının ana faktörü, tek bir kaynağa dayalı sıfırdan yeni elektrik üretim santrali yatırımları. Eski teknolojiye dayalı kimi termik santrallerin portföyden tamamen çıkması da YEK payının artışını etkileyen bir diğer faktördü. Şimdi ise YEK payını arttıracak hibrit santraller de giderek daha çok öne çıkmaya başladı.
Ancak yenilenebilir kaynaklar söz konusu olunca, bunların kurulu güçteki payından ziyade, elektrik üretimindeki payları önemli. Çünkü belli güçteki bir kömür santrali ile aynı güçteki güneş ve rüzgâr santrallerinden üretilecek elektrik miktarı arasında uçurum var. Çünkü, malum, termik santraller kömür ve gazı yaktığınız sürece 7/24 elektrik üretirken, güneş santralleri güneş ışıdıkça, rüzgar santralleri ise yel estikçe elektrik üretebiliyor.
Başlıkta ve girişte sözünü ettiğimiz hibrit santrallere gelecek olursak...
Hibrit santraller ise aynı bölgede eşzamanlı ya da farklı zaman dilimlerinde birden fazla birincil kaynaktan elektrik üretebilen tesisler. Türkiye’de jeotermal ya da rüzgar santrali sahasına güneş santrali eklemek, hidroelektrik tesise rüzgar santrali ilave etmek gibi yöntemlerden söz ediyoruz. Bunlar sıfırdan projeler olabileceği gibi mevcut tesislere ikincil kaynağa dayalı tesisi ilave etme şeklinde de hayata geçirilebiliyor.
Hibrit santraller, yatırımcılar için daha cazip, çünkü aynı sahada daha fazla elektrik üretebiliyorlar. Üstelik üretecekleri elektriği daha rahat pazarlayabilirler. Çünkü sadece rüzgar eserken değil, rüzgarın kesik havanın güneşli olduğu saatlerde de üretim yapabileceklerdir. Müşteriye kesintisiz elektrik verebilmek için piyasadan ya da baz yük santrallerden daha az elektrik almak zorunda kalacaklardır.