Enerji ihtiyacımızın tamamını yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlayabilmek mümkün mü, yoksa bu boş bir kandırmaca mı?
Bunu, lafı hiç dolandırmadan ‘Evet mümkün ama biraz zaman alacak’ diye yanıtlayacağım. Çünkü herşeyden önce dünyanın buna şiddetle ihtiyacı var ve yenilenebilir enerji alanında katedilen mesafe de son derece etkileyici.
Etkileyici derken yanlış anlaşılmasın. Şu anda yenilenebilir enerji politikaları ve uygulamaları ile haklı bir üne sahip Almanya enerji ihtiyacının sadece dörtte birini yenilenebilir kaynaklardan sağlıyor. 2025 yılına kadar enerji ihtiyacının yüzde 35-40’ını, 2035 yılına kadar yüzde 55-60’ını, 2050 yılına kadar da yüzde 80’ini yenilenebilir kaynaklardan sağlamayı planlıyor. Fransa enerji ihtiyacının % 4.8’ini, Amerika ise % 6.2’sini yenilenebilir kaynaklardan sağlıyor.
Ancak, gelinen noktadan değil de o noktaya nasıl ve ne hızla gelindiği noktasından bakarsak umutlu olmak için elimizde yeterince veri olacak.
YENİLENEBİLİR YATIRIMLARI KESİNTİSİZ ARTIYOR
Öncelikle, yenilenebilir enerji yatırımlarının 2012 yılı dışında on yıllık kesintisiz ve hızlı artış seyrini koruduğunu söylemekte yarar var. 2013 yılında dünya genelinde yenilenebilir enerji kapasitesi yüzde 8 oranında artarak 1.560 GW’a ulaştı. Bunun 1000 GW’ını yüzde 4 artış kaydeden hidroelektrik santralleri, kalanını da yüzde 17 artış oranıyla diğer yenilenebilir kaynaklar oluşturdu.
Son dört yıldır güneş paneli kurulum kapasitesi son kırk yılın kapasitesinden çok daha fazla gerçekleşti.
Danimarka’nın 2013 yılı enerji arzında rüzgar üçüncü sırada yer alırken, İspanya’da beşinci sırada yer aldı.
Sanırım acısını yaşamadan herhangi bir konuda adım atmaya yanaşmamak insanoğlunun bir özelliği. Hava kirliliği nedeniyle artık nefes alamayan Çin bunun en güzel örneği. Çin, 2013 yılında 56 milyar dolarlık yenilenebilir yatırımıyla Avrupa’nın tamamından daha fazla yatırım yaptı. Çin’in 2013’de kurduğu yenilenebilir enerji kapasitesi aynı zamanda toplam nükleer ve fosil yakıt kapasitesinden daha büyüktü.
MALİYETLER HIZLA DÜŞÜYOR
Öte yandan yenilenebilir enerjide maliyetlerin baş döndürücü bir hızla düştüğünü görüyoruz. Örneğin son 5 yılda rüzgar enerjisinin maliyeti % 58 azaldı. ‘Üçüncü kuşak’ olarak adlandırılan yeni güneş teknolojileri sayesinde güneşten elde edilen elektriğin maliyeti de hızla düşüyor. 2013 yılında evlerde üretilen güneş elektriği maliyeti yüzde 21 oranında düşen Japonya buna bir örnek. Bir diğer örnek de, İsdihdamda güneşin kömürü geçtiği ABD. ABD`nin en büyük 50 şehrinin 42 sinde güneş elektriği şebeke elektriğinden daha ucuz.
IEA ise yirmi yıl içinde güneş panellerinin maliyetinin yarıya ineceğini ve 2050 yılında dünya elektriğinin yüzde 16’sının güneşten sağlanacağını öngörüyor.
TEKNOLOJİK GELİŞMELER ÜRETİM KAPASİTESİNİ ARTIRIYOR
Yenilenebilir enerji teknolojilerindeki gelişmeler sadece maliyetleri düşürmekle kalmıyor aynı zamanda elektrik üretimi kapasitesini de artırıyor. AB ülkelerinde 2013 yılında yenilenebilir enerji yatırımları yüzde 44 düşmesine rağmen, yüzde 72 ile altı yılın en fazla elektrik üretim kapasitesini yakalandı.
DEPOLAMA YATIRIMLARI VE TEKNOLOJİSİ GELİŞİYOR
Yenilenebilir enerjinin en büyük handikabı olmaya devam eden depolama alanında yatırımlar, bazı teknolojik ilerlemeler ve yeni seçenekler her geçen gün artıyor, ucuzluyor ve daha pratik hale geliyor. Amerika, Almanya, Japonya ve Güney Kore ağırlıklı olmak üzere 2020 yılına kadar depolama yatırımlarının her yıl 5 milyar dolar olacağı tahmin ediliyor.
Depolama sorununda geliştirilen pratik çözümler de dikkat çekici. Örneğin bir Amerikan şirketinin geliştirdiği cihaz gece ucuz elektrik ile buz üreterek gündüz ortamı soğutmak için kullanıyor.
Depolama alanında yaşanan bu gelişmelerin yenilenebilir enerjinin dalgalanmalarını dengelemek için gerekli olan ve şu anda nükleer, termik ve fosil yakıtlı santrallerden sabit üretim yapan baz havuzunu devre dışı bırakması pekala mümkün.
BÜYÜK ŞİRKETLERİN ÇALIŞMALARI YENİLENEBİLİR ENERJİYE KAYIYOR
Yenilenebilir enerjide sadece teknolojik yenilikler ve gelişmeler yaşanmıyor, aynı zamanda iş ve siyasi olarak da yenilikler dikkat çekiyor. İklim değişikliği ile mücadele çerçevesinde özellikle AB kapsamında çalışmaların hızlandığını biliyoruz. Ama son dönemde daha farklı bir gelişme yaşanıyor. Bizzat büyük enerji şirketlerinin politikaları değişiyor. Bunun en çarpıcı örneği ise, yatırımlarını nükleer, kömür ve doğalgazdan yenilenebilir enerjiye kaydıracakları yönlü sürpriz bir açıklama yapan Alman enerji devi E.ON. Bir diğer Alman enerji şirketi olan RWE de aynı şekilde enerji üretimini yenilenebilire odaklamayı düşündüklerini açıkladı. EnBW de bunu gündemine alan şirketlerden.
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Maria van der Hoeven, Almanya’nın en fazla kar eden enerji şirketi olan E.ON’un bu kararının gelecekte enerji sektöründe yaşanacakların bir işareti olduğunu ve daha fazla firmanın yenilenebilir enerji üretimine geçiş yapacağını söylüyor.
YEŞİL ODAKLI BAKIŞ AÇISI ŞART
Görüldüğü gibi gelişmeler ve doğanın kanunları hep yenilenebilir enerjiyi işaret ediyor. Ama bu her şeyden daha çok bir zihniyet sorunu, yaşam tarzı, yaşama bakış açısı sorunu. Deyim yerindeyse yeşil odaklı bakış açısına sahip olmak can alıcı nokta.
YAZARLAR
Sabiha KÖTEK
- Enerjinin tamamı yenilenebilir kaynaklardan sağlanabilir mi?
Önceki ve Sonraki Yazılar