MEHMET KARA
İnsanoğlu enerjiyi çeşitli formlarıyla tüketiyor. Örneğin kömür ve gazı hem doğrudan ısınmak ya da su ısıtmak için yakıyoruz hem de elektrik üretmek için… Araçlarda yakılarak ulaştırmada yaygın şekilde tüketilen enerji kimi zaman basınçlı buhar ve hava formunda da işimizi görüyor.
Ama enerjinin elektrik formunun biraz daha farklı bir konumu var. Hayatın her alanında kullanılıyor. Cep telefonlarından bilgisayarlara, otomobillerden bisikletlere, sanayi makinalarından elektrikli ev aletlerine, sokak aydınlatmasından gemilere kadar her yerde…
Ve Türkiye, elektrik tüketimi giderek artan bir ülke. Görünen o ki bu artış bir süre daha devam edecek.
Çünkü bu ülke, artış hızı yavaşlasa da giderek kalabalıklaşan bir nüfusa sahip. Uğradığı kesintilere rağmen uzun vadede büyüyen bir ekonomi olması da Türkiye’nin enerji talebini arttıran bir diğer faktör. Konfor timsali ürün ve hizmetlerin kullanımının giderek yaygınlaşmasını da enerji talebini arttıran etkenler arasına eklemeliyiz.
Peki Türkiye kaliteli, makul fiyatlardan ve kesintisiz elektrik kullanabilmek için neler yapıyor ve yapmalı?
Hikaye uzun. Elektrik üretim, iletim ve dağıtımında yatırımlar artıyor. Santraller çoğalıyor, şebeke genişliyor ve akıllanıyor. Sorunlar çözüle çözüle, eksikler giderile giderile yol alınıyor.
Peki elektriği ekonomik fiyatlarla mı kullanıyoruz?
Birçok ülkeye göre evet, bazılarına göre hayır.
Aslında burada belki fiyatı da belirleyeceği için ondan çok daha önemli bir nokta var. Fiyatı ne olursa olsun, üretilen birim elektrikten en iyi şekilde yararlanmak...
Aynı miktarda enerjiden Japonlar, Almanlar, Güney Koreliler, Amerikalılar ve Fransızlar 100 birim çıktı alıyorsa, Türkiye’nin hedefi de bu, hatta daha da ötesi olmalı.
İyi de bunu yapabiliyor muyuz? Maalesef rakamlar “hayır” cevabını gözümüze gözümüze sokuyor.
Türkiye son yıllarda evlerde kullanılan buzdrolabı, elektrikli süpürge, ütü gibi elektrikli cihazlara verimlilik alt sınırları koydu. Bu sınırın altında kalanların ne üretimine izin veriliyor ne de ithalatına ve satışına. Bu sayede aynı miktarda elektrikten daha yüksek çıktı alınabiliyor.
Ancak bunun hayatın diğer alanlarına da yayılması şart. Bunların başında sanayide kullanılan makina ve ekipmanlar geliyor. Aynı işi daha az enerji harcayarak gören makinaları kullanmak sanayicinin tercihine bırakılabilir mi?
Elbette bırakılabilir. Ama bence bırakılmamalı.
E ne yapalım? Fabrika kuracak adama hangi makinayı kullanacağını söyleyemeyiz elbette. Ama bu makina ekipmana da asgari verimlilik standardı getirip, bu standarda uymayanların üretimini, satışını ve ithalatını önleyebilirsiniz. Böylesi bir önleme, piyasanın dengesini bozan yasakçılık olarak bakılamaz herhalde. Hatta en verimli ekipmanı kullananlara avantajlar sağlayarak bu işi yasak değil teşvik karakterine de büründürebilirsiniz.
O halde iş başına…
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı… Odalar, borsalar, meslek kuruluşları…
Kimin üzerine ne görev düşüyorsa…
Mehmet KARA