Geçenlerde gecenin geç saatlerinde bir telefon geldi.
Çoğumuz, önemli ve acil bir durum yoksa o saatte tanımadığımız bir kimseyi aramayız. Tanıdıklarımızı aramamız gerekiyorsa da iki kez düşünürüz...
O akşam arayan kişinin numarasını tanımıyordum ama tereddütsüz açtım. Ne olur ne olmaz, önemli bir mevzudur, kim bilir?
Arayan kişi adını söyledi, kendisini tanıyacağımı düşündü. Ama tanımıyordum.
Her neyse, konu arama nedenine geldi.
Enerji Günlüğü`nde yer alan bir haberi yayından kaldırmamızı istiyordu.
Nedenini sorduğumda, "Bu haberin bize zararı var" dedi.
"Peki" dedim "Haberimizde bir hata, eksik ya da yanlış bilgi var mı?"
"Hayır, bütün bilgiler doğru. Ama biz sizden bunu kaldırmanızı istiyoruz" dedi.
"Bir dakika, orda durun. Ortada bir yanlışlık eksiklik yoksa neden kaldırayım ki" dedim ve ekledim:
"Bunlar zaten normalde kamuya açık bilgiler ve X kuruluşunun web sitesinde de duruyor. Bizim yaptığımız da bu bilgilerden yola çıkıp haber yazmak. Siz o kurumdan bu bilgileri kaldırmasını isteyin o halde."
Karşımdaki kişinin ses tonu ve konuşma biçiminden sinirlendiği anlaşılıyordu. "Siz bu haberi yazmakla ne yapmaya çalışıyorsunuz? Bu işten ne çıkarınız var" demez mi?
Ben de usulünce, bizim işimizi, haberciliğimizi sorgulamaya kalkışmakla, haddini aşmaya başladığını ifade etmeye çalıştım.
Tabii bu arada iyice meraklandım. Bir şirket, enerji üretimiyle ilgili bir yatırım hazırlığı içindeydi ve arkadaşlarımızdan biri bunu haberleştirmişti.
Normalde bütün şirketler, kendileri ya da faaliyetleri hakkında haberler yazılmasını ister.
Oysa bu vatandaş tam tersini söylüyordu.
Ve nedenini anlattı...
Söz konusu enerji projesi için uzun süredir çalışıyorlarmış. Bu çalışmaların içinde saha geliştirme ve çeşitli izinlerin alınması süreçleri de yer alıyormuş.
Diyelim ki sahayı geliştirip şebeke bağlantısı için tahsis talebinde bulunma aşamasına geldiniz.
Bir de ne göresiniz? O sahaya kuracağınız elektrik üretim tesisini şebekeye bağlayabileceğiniz nokta için bir başka firma sizden önce gelip dilekçesini vermiş ve önünüze geçmiş.
Hem de hiç bir ön çalışma yürütmeden, cebinden beş kuruş para harcamadan.
Ne yaparsanız yapın, eğer şebeke bağlantı hakkı elde edemiyorsanız, en iyi sahayı, en iyi şekilde geliştirseniz de faydasız. Üstelik cebinizden yaptığınız onca harcama da boşa gidiyor.
Peki bu nasıl oluyor? Şimdi, saha geliştirme aşamasında Tapu Kadastro, Bayındırlık, Maliye, Çevre ve Şehircilik gibi çeşitli kamu kurumlarına başvurular yapmanız gerekiyor.
İşte bu kurumlardan herhangi birinde çalışıp da bu işlerden biraz anlayan bir kişi, sizin çalışmalarınızla ilgili bilgileri, aynı alanda çalışmalar yürüten bir tanıdığına aktarabiliyor.
Böylece, siz ciddi emek ve para harcayıp saha geliştirmeye çalışırken, bir başkası (buna uyanık mı desek?) sizin bu çalışmalarınızı sonradan tamamlamak üzere, şebeke bağlantı önceliğini alıveriyor.
Evet, mesele anlaşılmıştı. Bir telefon gelmiş ve bu yazıyı kaleme almak da farz olmuştu.
Aslında telefondaki kişi sinirlenmekte haklı ama bizim işimiz de bilgi üretmek, çoğaltmak, paylaşmak...
Ama bu gece telefonu sayesinde de iyice anlaşıldı ki, enerji alanında ciddi bir içeriden bilgi ticareti dönüyor. Insider Trading denilen bu durumun önüne geçmenin bir yolu olmalı.
Peki nasıl bir yol?
Bizim aklımıza gelen bazı çözüm önerileri var ama biraz daha olgunlaştırmaya ihtiyaç olabilir.
O halde bunu hep birlikte yapmaya ne dersiniz?
Bu dertten muzdarip yatırımcılardan, girişimcilerden, firmalardan önerilerini bekliyoruz.
Bu konudaki önerilerinizi [email protected] adresine yazabilirsiniz.
Öyle ya, ortada bir sorun varsa çözümü de vardır.
Çözüm yoksa zaten ortada bir sorun da yoktur.
Şartlar bu der geçeriz...
Haydi, hep birlikte en azından bunun bir sorun mu yoksa verili koşul mu olduğunu ortaya koyalım, ne dersiniz?
YAZARLAR
Mehmet KARA
- Enerji sektörünün kabusu: Insider trading!
Önceki ve Sonraki Yazılar