1. YAZARLAR

  2. Fatma Ç. ORHUN

  3. Enerji jeopolitiğinde Kıbrıs ne yana düşer?
Fatma Ç. ORHUN

Fatma Ç. ORHUN

Yazarın Tüm Yazıları >

Enerji jeopolitiğinde Kıbrıs ne yana düşer?

Enerjinin ülkeler ve toplumlar için önemini uzun uzun anlatmaya gerek yok. Hele de dünyaya hükmetmek ya da en azından dünya siyasetinde önemli bir yer edinmek istiyorsanız, enerji ülke olarak sizin için daha da önemli bir konu haline gelir. 

Bilindiği gibi 19. Yüzyılda başta İngiltere olmak üzere Avrupa ülkelerinde görülen sanayileşmenin itici gücü enerji olmuştur. Enerjinin bu rolü çok geçmeden dünyada yeni bir paylaşım savaşını ve İngiltere’nin öncülüğünde yeni bir sömürgeciliği ortaya çıkarmıştır. 

Batıda gelişen bu sömürge anlayışının 20. Yüzyıla bıraktığı miras ise Birinci ve İkinci Dünya Savaşları olmuştur. Bu iki büyük savaşın yanında, özellikle 1990’lı yıllarda sayısı hızla artan bölgesel savaşları, siyasi krizleri ve ülkeler arası hegemonya mücadelelerini saymaya bile gerek yok... 

Kıbrıs’ı vaktiyle İngiltere’nin Akdeniz ve Asya menfaatlerinin kilit taşı olarak gören İngiliz Başbakanı Sir Winston Churchill, “Bir damla petrol bir damla kandan daha değerlidir” derken, sıkı sıkıya avuçlarının içinde tutmaya çalıştığı Kıbrıs Adası’nın çevresinde petrol ve doğalgaz çıkacağını öngörmüş müydü bilinmez ama bugün Kıbrıs, ilgili her ülke için geçmiştekinden daha da önemli bir Ada haline gelmiş durumda. 

Önemli ölçüde Avrupa’da cereyan eden her iki büyük savaşın da petrol merkezli olması, kaçınılmaz şekilde Avrupa ülkelerinin uzun vadeli stratejilerini özelde petrol, genelde ise enerji üzerine inşa etmesine neden oldu. 

Günümüzün Avrupa Birliği’nin (AB) Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT) olarak doğuşunun da arkasında enerji kaynaklarının paylaşımı ve Avrupa için elbirliğiyle üretilmesi ve/veya tedarik edilmesi kaygısı vardır. Gerek Avrupa ülkelerinin neredeyse tamamının, gerekse AB ülkelerinin enerji kaynakları bakımından fakir denebilecek ülkeler olması, AB’nin petrol, kömür, atom enerjisi ve günümüzde de doğalgaz kaynaklarını Avrupa içi işbirliğinin merkezine almasına yol açmıştır. 

AB, 2000’li yıllarda önemli genişlemeler yaşamasına karşın enerji kaynaklarını artıramadığı gibi bu alanda dışarıya daha da bağımlı hale gelmiştir. Bu da AB’nin küresel demokrasi için tehlikeler yaratan ilişkilere girmesine bile neden olmuş görünüyor. 

Son yıllarda ise AB yeni bir enerji üretim alanına dört elle sarılmış durumda. Bu alan, Avrupa’nın 1990’lı yıllara kadar fazla ilgi göstermediği Kıbrıs Adası civarındaki Akdeniz derin tabanıdır. Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarının rantabl olduğunun anlaşılmasıyla birlikte AB hem Kıbrıs Sorunu’na aktif bir oyuncu rolüyle müdahil olmuş, hem de bölgedeki enerji kaynaklarının üretim ve naklinde söz sahibi olmak için girişimlere başlamıştır.

DOĞU AKDENİZ AB İÇİN NEDEN ÖNEMLİ? 

Bölgedeki hidrokarbon yatakları, 2000’li yılların başlarından bu yana yoğun şekilde gündemde. Bu kaynakların, AB ülkelerinin enerjide Orta Avrupa ve Doğu Avrupa ülkeleri ile Rusya’ya bağımlılığını azaltma imkanı sunacağı genel kabul görüyor. Birlik, kaynak ve tedarikçi çeşitliliği elde ederek enerji güvenliğini sağlama almak istiyor. 

İkinci olarak, Ukrayna krizi nedeniyle AB’nin Rusya kaynaklı enerji kaynaklarına ulaşımının güvenli olmaktan çıkışı, Ortadoğu’da Suriye, Irak gibi istikrarsızlaşan ülkelerde yaşanan problemler ve terör sorunun Ortadoğu enerji kaynaklarına erişimi zorlaştırması ve diğer başka sorunların enerji arz güvenliğini tehdit etmesi, Doğu Akdeniz enerji kaynaklarına güvenli ulaşımı önemli kılıyor. 

Daha sonra İran’ın nükleer programlarının çıkaracağı bir krizde, İran Hürmüz boğazını tanker trafiğine kapatacağının altını çizmişti. Bu durumda da Doğu Akdeniz’e ulaşan Kerkük-Yumurtalık ve Kerkük-Trablus hatlarının tehlikeye girmesine karşın, ilave seçeneklere sahip olmak bir zorunluluk halini almıştı. 

Bölgenin hinterlandında yer alan Süveyş Kanalı, Hazar Denizi, Kızıl Deniz ve İran Körfezi dünya enerji jeopolitiğinin en önemli merkezidir. Doğu Akdeniz’de AB’nin varlığı bu bölgelerin de denetimi açısından son derece önemli görülüyor. Tüm bunlar göz önüne alındığında AB’nin enerji ihtiyacı ve güvenliği açısından Doğu Akdeniz’in önemi daha iyi anlaşılıyor. 

Tabii ki Doğu Akdeniz önem kazanırsa, bölgenin askeri ve siyasi açıdan kontrolü açısından kritik konumda bulunan Kıbrıs’ın öneminin artması da kaçınılmazdır. Bu nedenle, Kıbrıs Adası haklı olarak ve deyim yerindeyse enerji-politik’in merkezine oturuyor. 

Fatma ÇALIK ORHUN - Enerji Günlüğü / KEŞAN 

Önceki ve Sonraki Yazılar