Türkiye`de yıllardır serbest elektrik piyasasında büyük ölçekli toptancı, üretici ve tedarikçiler kendi aralarında elektrik alıp satıyorlar. Peki, fiyatlar nasıl gidiyor?
Geriye doğru baktığımızda, magavatsaat (MWh) başına elektrik fiyatlarının iki yıl öncesinin seviyelerinde bulunduğunu söylememiz yanlış olmaz. Hatta, aşırı sıcaklar nedeniyle elektrik talebinin zirve yaptığı temmuz ve ağustos aylarında da durum böyle.
Şimdi pek çoğunuzun "elektrik fiyatları reel olarak düşüyor işte, daha ne istiyorsun" dediğini duyar gibiyim. Öyle ya, sadece sanayi ve ticaretin değil, tüm hayatımızın ana girdilerinden biri olan elektrik ucuzluyorsa buna olsa olsa sevinilir, değil mi?
Hayır, öyle değil işte. Bu biraz da meseleye hangi pencereden baktığınıza bağlı. Doğru, sadece elektrik değil, doğalgaz ve benzini de katalım, tüketiciler olarak tüm enerji faturalarımızın düşmesi çok iyi bir şey.
İyi de, son iki yıldır yerinde sayan hatta zaman zaman daha da aşağılara düşen serbest piyasa elektrik fiyatları sizin faturalarınıza yansıyor mu?
Büyük ölçekli tüketici olup da bunun kendisine kazandırdığı serbest tüketici statüsünün avantajlarını kullanabilir durumda olan, az sayıdaki şanslılardan değilseniz bu sorunun cevabına koca bir "HAYIR" yapıştırmanız gerekiyor.
Neyse biz konuyu uzatmayalım, asıl meseleye gelelim. Serbest piyasada elektrik fiyatlarının düşmesi uzun vadede ülke açısından iyi sonuçlara yol açmayacak görünüyor.
Doğru, şu anda TL bazında fiyatların düşük kalmasından faydalanan bazı üreticiler var. Onlar da döviz bazında belli bir fiyat alım garantisiyle kurdukları santrallerini işletenler. Bunlar arasında rüzgar ve suya dayalı elektrik üretim tesisi kurup da, yenilenebilir enerji yatırımlarını destekleme mekanizmasından (YEKDEM) yararlanan üreticiler olduğu gibi, ülkenin enerji krizi yaşaması riskini önlemek üzere döviz cinsinden fiyat alım garantili doğalgaza dayalı termik santral kurup işletenler de var.
İlginç bir durum var ortada. Piyasadaki elektrik fiyatlarının düşük kalması, uzun vadede yeni elektrik üretim yatırımlarının önünde bir engel olarak çıktı çıkıyor. Buna karşılık, birkaç yıl öncesine kadar piyasadaki elektrik fiyatları yüksekken, paçal üretim maliyetlerini aşağı çeken fiyat alım garantili kurulup işletilen santraller, kurların hızlı artışı sonrasında sistemin ortalama elektrik tedarik maliyetini aşağı çekmek bir yana, yükseltici bir faktör haline dönüştü dönüşüyor.
Kur artışları ile birlikte düşünüldüğünde, geniş tüketici kesimler için geçerli perakende elektrik satış tarifeleri üzerindeki baskının altından kalkılamaz boyutlara gelmesi kaçınılmaz. Bu yüzden elektrik tarifeleri, maliyet bazlı olarak gözden geçirilmek zorunda. Yoksa son iki yıldır seçim atmosferinin de etkisiyle halının altına süpürülen bu gerçek, sıkıntıların biraz daha artması halinde "patlama" şeklinde geri dönebilir.
Bence her şeye rağmen mevcut şartlar, elektrik fiyatlarının artmayacağını gösteriyor. Şartlardan kastım, enerji yönetiminin elinde tarifeleri baskı altında tutma gücü hala var gözüküyor. Ama er ya da geç, maliyet baskısı kendisini hissettirip kaçınılmaz olanı dayatacaktır. O yüzden, elektrik fiyatlarıyla ilgili hesap yaparken çok yönlü, ayrıntılı düşünüp buna göre risk alıp almamakta fayda var.
Tüketicilerin faturalarına gelince: Ey küçük ölçekli enerji tüketicisi, senin durumun ticari değil, siyasi... Ama şimdilik...
Mehmet KARA
YAZARLAR
Mehmet KARA
- Elektrik yatırımı fiyat kıskacında
Önceki ve Sonraki Yazılar