Türkiye’de Elektrik Fiyatlarına Sürekli Zam Neden?
2025 Enerji Görünümü Bağlamında Ekonomik ve Yapısal Bir Değerlendirme
(Makale – Nisan 2025)
Türkiye’de elektriğe gelen ardışık zamlar, sadece tüketicinin cüzdanını değil, aynı zamanda sanayi üretimini ve ekonomik dengeleri de ciddi şekilde etkiliyor. Bu zamların temelinde, arz-talep dengesizliklerinden döviz bazlı maliyet artışlarına, enerji üretiminde dışa bağımlılıktan vergi politikalarına kadar birçok yapısal faktör yatmaktadır. 2025 yılı itibariyle enerji sektörünün mevcut görünümü, bu zamların ardındaki nedenleri anlamak açısından önemli ipuçları sunmaktadır.
⸻
1. Yüksek Maliyetli Enerji Kaynakları: Doğalgaza Bağımlılık
Türkiye’nin toplam elektrik üretiminin yaklaşık %28’i doğalgazla çalışan kombine çevrim santrallerinden (CCGT) sağlanmaktadır. Bu santraller, yüksek verimlilikleriyle ön plana çıksa da, doğalgaz ithalatına bağımlı olmaları nedeniyle enerji maliyetlerini doğrudan etkileyen unsurlar arasındadır. Türkiye’nin doğalgazı büyük ölçüde Rusya ve Azerbaycan gibi dış kaynaklardan dövizle satın alması, kur artışlarının elektrik üretim maliyetlerine yansımasına neden olmaktadır.
⸻
2. Kömürün Gerileyen Rolü ve İthalata Dayalı Üretim
2025 itibariyle Türkiye’nin elektrik üretiminde kömürün payı %20’ye gerilemiş durumdadır. Yerli linyit santralleri rehabilitasyon ve çevresel regülasyon baskısı altındayken, ithal kömüre dayalı santraller artan döviz kurları ve karbon vergisi baskıları nedeniyle ekonomik sürdürülebilirliklerini yitirmektedir. Bu durum da elektrik üretim maliyetlerini yukarı çekmekte, zamlara zemin hazırlamaktadır.
⸻
3. Yenilenebilir Enerji Yatırımları Yetersiz Kalıyor
Her ne kadar rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir kaynaklarda artış gözlense de (kurulu güç: ~34 GW), bu yatırımlar henüz baz yük sağlayabilecek seviyeye ulaşmış değildir. Üstelik YEKA ve lisanssız projelerdeki finansman ve bürokrasi sorunları, yenilenebilir kapasitenin hızlı artışını sınırlamaktadır. Bu da arz güvenliğini sağlamak için daha pahalı kaynaklara yönelimi zorunlu kılmaktadır.
⸻
4. Döviz Kuru ve Enerji Ticareti Politikaları
Elektrik üretim maliyetlerinin büyük bir bölümü döviz cinsinden belirlenirken, iç piyasada TL üzerinden satılması, üretici firmaların maliyetlerini karşılayabilmek için Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na (EPDK) sürekli fiyat artışı başvurusu yapmasına neden olmaktadır. Bu da doğrudan faturalara yansımaktadır.
⸻
5. Enerji Talebinde Artış ve Pik Saatler
Ekonomik toparlanma ile birlikte sanayi ve hane halkı elektrik talebinde gözle görülür bir artış yaşanmakta, özellikle yaz aylarında soğutma sistemlerinin kullanımı elektrik tüketimini zirveye taşımaktadır. Bu pik saatlerde devreye giren doğalgaz santralleri, yüksek maliyetli enerji arzı anlamına gelmektedir. Sonuç: elektrik fiyatlarına artış.
⸻
6. Karbon Vergisi ve Avrupa Yeşil Mutabakatı Riski
Özellikle kömürle çalışan santraller, Avrupa Birliği’nin 2026 itibariyle uygulamaya koyacağı Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) kapsamında ciddi maliyetlerle karşı karşıya kalacaktır. Türkiye’nin bu sürece yeterince hazırlanamaması, iç piyasada maliyet artışına neden olabilecek yeni bir baskı faktörüdür.
⸻
7. Devlet Sübvansiyonlarının Azaltılması
2023 ve 2024 yıllarında devletin enerji sübvansiyonlarına ayırdığı kaynaklar büyük oranda azaltılmış, bu da maliyetin doğrudan tüketiciye yansıtılması anlamına gelmiştir. Artık daha “gerçek maliyetli” bir elektrik fiyatlandırma sistemine geçilmiştir.
⸻
Geçici Değil, Yapısal Bir Sorun
Elektriğe gelen zamlar sadece geçici bir kriz değil, yapısal bir dönüşüm sürecinin sonucudur. Türkiye’nin enerji üretiminde dışa bağımlılığı, karbon düzenlemeleri, kur etkisi ve yetersiz yenilenebilir yatırımlar, fiyatların sürekli artmasına neden olmaktadır. Kalıcı çözüm; yerli kaynaklara dayalı, çevreci ve sürdürülebilir bir enerji politikasıyla mümkündür.
⸻
Kaynakça:
• EPDK 2025 Enerji Denge Raporu
• Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2024 Strateji Belgesi
• TMMOB 2024 Enerji Görünümü
• TÜREB 2025 Projeksiyonları