MEHMET KARA
Bundan yaklaşık bir buçuk ay kadar önce spot piyasadaki elektrik fiyatları, talep artışının etkisiyle doğalgaz santrallerine uygulanan gaz kısıntısı yüzünden hızla yükselmişti. 200 TL’nin altındaki megavatsaat (MWh) başına elektrik fiyatları bir ara 1000 TL’nin üzerine bile çıkmıştı. Daha sonra piyasadaki fiyatlara 400 TL’lik tavan koyuldu. Bunun etkisiyle fiyatlar gevşedi. Ardından havaların düzelmesiyle rakamlar daha kalıcı şekilde gevşedi ve yeniden 200 TL sınırının altına indi.
Ancak kurlardaki artışın kalıcı etkisi, son zamanlarda ortalama elektrik üretim maliyetlerini de ister istemez yeniden yukarı taşıdı. Bu yüzden Ocak ayını yükselişle tamamlayan spot elektrik fiyatları Şubat ayının ilk haftasını da 215 TL düzeyinden tamamladı.
Ocak ayında fiyatlarda yaşanan yükseliş, büyük ölçekli tüketim yapan ve elektriğini serbest tedarikçilerden alan işletmelere olumsuz yansıdı. Çünkü birçok tedarikçi, müşterisine maliyetlerin yükseldiğini ve fiyatları yükseltmek zorunda olduklarını söylemeye başladı.
Kimi tedarikçiler, fiyat artışını kabul etmeyen tüketicileri portföyünden çıkardı. Bu işletmeler yeni bir tedarikçi bulamadılarsa otomatikman, EPDK’nın onaylayıp uygulamaya koyduğu normal tarifeler üzerinden satış yapan görevli tedarikçi şirketlerin müşterisi haline geldi.
Tarifelerdeki rakamlar da zaten neredeyse daha önce anlaşma imzaladığı tedarikçinin kendisine teklif ettiği fiyata karşılık geliyordu. Özetle, büyük ölçekli tüketicilerin en önemli ana girdileri arasında arasında yer alan enerjinin maliyetleri arttı. Bundan duydukları rahatsızlığı ekonomi yönetimine ve EPDK’ya kadar taşıdılar.
Yaşanan bu gelişmeler, mevzuatın öngördüğü rekabetçi bir elektrik piyasası kurulması yolunda atılan adımlarda eksiklikler olduğunu ortaya koyuyor.
Bir kere serbest elektrik satıcılarının ortalama maliyetleri, tarifeli elektrik fiyatlarıyla aynı seviyeye gelmişse ortada ciddi bir sorun var demektir. Çünkü oluşturulmaya çalışılan serbest elektrik piyasası mantığına göre, EPDK onaylı ulusal elektrik tarifeleri, gösterge niteliğinde tavan fiyatları ifade ediyor.
Rekabetçi piyasanın oluşumu da işte bu göstergeyi esas alarak, daha düşük fiyat teklifleri oluşturulabilmesine bağlanmış durumda. Herkes, gösterge tarifenin kaç TL altında bir fiyattan elektrik alabileceğine bakıp en iyi teklif sahibiyle el sıkışmak isteyecek.
Oysa gelinen noktada, piyasada neredeyse tarifenin altında fiyat teklif edebilecek oyuncu sayısı çok azalmış durumda. Bu da, rekabeti sağlayabilecek bir derinlikten uzak bir piyasaya işaret eder.
Peki ne yapılmalı?
Daha önce de defalarca yazdığımız gibi, elektrik piyasası maliyet esaslı bir yapıya kavuşturulmalı. Bunun yolu da, tarifelerin gözden geçirilmesi ve gerçek maliyetleri yansıtır hale getirilmesinden geçiyor.
Aklınıza şu sorunun geldiğini duyar gibiyim: Ne yani, sen şimdi elektrik fiyatlarına zam yapın mı demek istiyorsun?
Tabii ki elektrik fiyatlarının artması hiç kimsenin işine gelmez. Ama siz sağlıklı bir piyasa kurmuyorsanız, uzun vadede bütün sektörlere zarar verebilecek bir yola girmeniz kaçınılmaz. Yani Türkiye’deki şirketlerin uluslararası piyasalarda rekabetçi fiyatlar teklif edebilmeleri için yönetebilecekleri maliyet kalemlerinden biri de enerji olmalı.
Eğer siz, ülkenizdeki şirketler uluslararası piyasalarda rekabet edebilsinler diye, aslında yönetilmesi gereken ana maliyet kalemlerinden biri üzerinden, yani elektrik tarifesi üzerinden onları teşvik etmeye kalkarsanız doğru bir iş yapmış olmazsınız. Yani düşük fiyattan enerji kullanmalarını sağlamaya devam ederseniz, ilanihaye bu desteğe bağımlı, mahkum sektörlere sahip olursunuz.
Bu yüzden sektörler desteklenecekse, bu destek elektrik üzerinden değil, başka mekanizmalarla sağlansın. Enerji tarafında yapabileceğiniz en iyi şey, gerçek anlamda rekabetçi bir piyasa oluşturup, herkese daha uygun şartlarda enerji tedariki için pazarlık imkanları sunmak olabilir.
Şimdi ülkedeki ortalama elektrik üretim maliyetinin düşük olduğunu söyleyebilirsiniz. Ama 50, 60, 70 yıl önce devreye sokulmuş kamu santrallerine, sanki onlar bedava kurulmuş muamelesi yaparsanız ticari bir yaklaşımdan uzaksınız demektir. Maliyet hesaplarken, o santrallerin alternatif maliyetlerini hesaba katmak durumundasınız.
Ayrıca, teknoloji gelişiyor, yeni kurulan yüksek teknoloji üretim birimleri, daha düşük maliyetle elektrik üretiyor olabilir. Doğrudur. Madem öyle, gerçek maliyetleri yansıtan bir gösterge tarife yayınla, hatta bunu bölgeler bazında farklı farklı oluştur, rekabetin de önünü aç, düşük maliyetle enerji temin edebilen üreticiler, tüketicilere nasıl olsa daha düşük fiyat teklifleri sunabilecektir.
Ey okuyucu, bu elektrik piyasası meselesi çok dallı budaklı, karmaşık bir konu. O yüzden siz de görüş, öneri ve eleştirilerinizi e-posta yoluyla bizimle paylaşırsanız, bilgiyi birlikte çoğaltma, daha iyi öğrenme şansı buluruz.
Mehmet KARA - Enerji Günlüğü / 8 Şubat 2017