Küresel finans devi HSBC’nin Çin CEO’su Helen Wong’a göre, son yıllardaki hızlı büyümesiyle pek çok alanda küresel liderliği elde eden Çin, yeşil enerjinin de lideri haline geliyor. Helen Wong’un, Enerji Günlüğü’ne özel yeşil enerji ve Çin konulu değerlendirmesi şöyle:
Çin nasıl yeşil enerji liderine dönüşüyor?
HELEN WONG, HSBC ÇİN CEO’SU
Çin, değişimleri hızlı bir şekilde gerçekleştirme konusunda sağlam bir geçmişe sahip. Dünyanın en yoğun nüfusuna sahip ülkesi, geçtiğimiz 10-20 yıllık dönemde en büyük binek otomobil pazarı, e-ticaret pazarı, en büyük ihracatçı unvanlarını aldı ve en büyük karbon emisyon kaynağı haline geldi. Dolayısıyla Çin’in şimdilerde yeşil yatırım arenasında liderliği üstlenmesi de şaşırtıcı olmamalı.
Çin, temiz enerjiye milyarca dolarlık yatırım yaparak elektrikli araç kullanımını teşvik ediyor. Hızlı büyüyen şehirleri için düşük emisyonlu altyapı yatırımları gerçekleştiriyor ve yeşil finansmanda opsiyonları genişletiyor.
Çin ekonomisini karbondan uzaklaştırma ve yeşilleştirme çabaları, ülkenin ekonomik girişimlerinin temellerine kadar işliyor. Bu çabalarla bir yandan hava kirliliği ve iklim değişikliği ile mücadele edilirken, diğer yandan da yurt içi yüksek teknolojili sektörler ve beraberinde getirdiği üst düzey istihdam sağlanarak, Pekin’in ekonomiye değer katma hedefi destekleniyor. Daha sürdürülebilir, dengeli ve ekolojik olarak bilinçli bir ekonomik büyümenin önü açılıyor.
Bu girişimler, Çin’in dünya ekonomisinde giderek artan merkezi rolü ve küresel meselelerde daha fazla söz sahibi olma isteği ile de uyumlu bir şekilde ilerliyor.
Çin’in “yeşil” motivasyonunun temelinde yatan faktörleri anlamak aslında oldukça kolay. Çin’in onlarca yıldır iki haneli olarak sürdürdüğü büyümesinin hava, su ve toprak kirliliği gibi çevresel birtakım sonuçları oldu.
Çin’in Şanghay ve Guangzhou gibi mega şehirleri de dahil olmak üzere pek çok deniz seviyesine yakın kentsel bölgeleri, yükselen deniz seviyesi ve yoğunlaşan hava koşullarının etkilerine karşı savunmasız ki bu da hızlı bir şekilde harekete geçilmesini gerektiriyor.
Öte yandan, Çin’in eğitim seviyesi yüksek vatandaşları ise çevresel bozulmaya neden olmayan bir ekonomik büyüme talep etmeye başladı.
Böyle bir tablo karşısında, Çin yetkililerinin, harekete geçmek gerektiğinin farkında olduklarını söyleyebiliriz.
Çevre kirliliği ile mücadele eden yetkililer, geçtiğimiz birkaç yılda düşük karbonlu bir ekonomiye ulaşmanın yol haritasını çizerken, beş yıllık planları kapsamında ekolojik korumacılığı ekonomik, politik, kültürel ve sosyal kalkınmanın her boyutuna dahil etmeyi taahhüt etti.
Planın geniş kapsamlı çevresel hedefleri arasında; gayrisafi yurt içi hasıla birimi başına enerji kullanımının yüzde 15 azaltılması, su verimliliğinin yüzde 23 artırılması, toplam enerji tüketimine yeni bir 5 milyar tonluk üst limit getirilmesi ve karbon yoğunluğunda genel olarak yüzde 18’lik bir düşüş sağlanması bulunuyor.
Bu yılın Ocak ayında ABD iklim değişikliği konusunda çok farklı bir yaklaşım benimseyecek gibi görünürken, Çin, yenilenebilir enerjiye 2020 yılına kadar 2,5 trilyon Renminbi (RMB), yani yaklaşık 360 milyar dolar yatırım yapacağını açıkladı. Çin Ulusal Enerji İdaresi’nin 2016-2020 planı, ülkenin enerjide kömür kullanımının payını şu an yaklaşık yüzde 64 olan seviyesinden yüzde 58’e indirilmesi ve fosil olmayan yakıt kullanımı payının en az yüzde 15’e yükseltilmesi hedeflerini içeriyor.
Bu oran hala görece düşük olsa da, Çin’in yeşil enerjide bir dünya lideri haline gelme taahhüdünü temsil ediyor.
Değişim aslında şu an gerçekleşiyor. Çin, geçen yıl ABD’nin yaklaşık 3 katı daha fazla rüzgâr enerjisi kapasitesi (23,3 gigavat) kurarak toplam rüzgar enerjisi kapasitesini toplam küresel seviyenin yaklaşık üçte biri civarına yükseltti. Ülkenin fotovoltaik kapasitesi yine geçen yıl iki kattan fazla artarak Çin’i dünyanın en büyük güneş enerjisi üreticisi haline getirdi.
Düşük karbon salınımlı taşımacılık ve altyapı tarafında ise Çin, geçtiğimiz birkaç yılda 20 bin kilometreden fazla yüksek hızlı tren yolu inşa etti. Bu tren yolu ağının 2030 yılına kadar 45 bin kilometreye genişletilmesi hedefleniyor. Benzer şekilde otoritelerin elektrikli araçları desteklemesi, Çin’in gelecek yıllarda bu tip araçlar için dünyanın en büyük pazarı haline gelme ihtimalinin yüksek olduğuna işaret ediyor.
Yeşil yatırım, Çin’in Bir Kuşak ve Bir Yol İnisiyatifi’nde de güçlü bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Bu kapsamda Asya, Avrupa ve ötesinde bulunan 60’dan fazla ülkede altyapı bağlantılarının geliştirilmesine yönelik milyarca dolarlık yatırım yapılması bekleniyor.
Son olarak önemli noktalardan bir tanesi de ise Çin’in özel sektörün daha sürdürülebilir bir ekonomi için yatırım yapması önündeki engelleri kaldırmada hatırı sayılır bir ilerleme kaydetmiş olması. Yabancı finansal kuruluşların Çin’de yeşil tahvil ihraç etmesine izin verilmesi, buna güzel bir örnek teşkil ediyor. Ülke küresel yeşil tahvil piyasasındaki büyümenin itici gücü haline gelmiş durumda. Geçtiğimiz yıl 33 milyar dolardan fazla yeşil tahvili ihraç edildi. Bu, global çapta ihraç edilen yeşil tahvilin üçte birinden fazlasını oluşturuyor. 2015 yılında Çin’de ihraç edilen yeşil tahvil tutarının yalnızca 1 milyar dolar seviyesinde olduğu göz önünde bulundurulduğunda, ne ölçekte bir artış yaşandığına ilişkin daha net bir tablo ortaya çıkıyor.
Regülasyon tarafında Çin Merkez Bankası tarafından 2015 yılı sonunda açıklanan Yeşil Tahvil Kılavuzu, bağımsız teminatı ve düzenli denetlenen bildirimleri teşvik ederken, ileriye yönelik iyi bir adım. Kılavuzda yapılacak düzenlemelerin daha fazla netlik, daha kapsamlı tanımlar ve daha fazla şeffaflık sağlayacağını öngörüyoruz.
Çin’in enerji ve elektrik fiyatlama yönetiminin, araç filosu ve sermaye piyasalarının bir gecede değişmesi elbette beklenemez. Pekin, Şanghay ve başka şehirlerde son aylarda süregelen yüksek hava kirliliği, Çin’in doğasını temizlemesinin ve ekonomisinin gerçekten “yeşilleştirme”sinin yıllar alacağını gösteriyor.
Ancak Çin politika yapıcıları bu mücadelede karalı. Sadece motivasyona değil, Çin’in devam eden ekonomik dönüşümünden değer yaratmak için gerekli imkanlara da sahipler.
Bu, yalnızca Çin için değil, dünyanın geri kalanı için de iyi bir haber.
Helen Wong - HSBC Çin CEO’su