Rusya ve Çin liderleri ne zaman görüşseler, Josef Stalin ile Mao Zedong’un 1949 yılı sonunda Moskova’da çekilmiş balkon fotoğrafları aklıma gelir.
O tarihte Mao, Çin Halk Cumhuriyeti'nin kuruluşunu yeni ilân etmiş, ilk ziyaretini Moskova'ya yapmıştır. Yıllar süren savaşların ardından harabeye dönmüş, yoksulluk ve hastalıklarla boğuşan Çin, ülkenin yeniden inşası için Stalin’in yardımını talep etmektedir. Görüşmelerin sonunda, iki ülke bir ittifak anlaşması imzaladılar ve Mao 1950'li yıllar boyunca Sovyetler Birliği'nden istediği maddi destekleri alabildi.
O ziyarette, gücünün doruğundaki Stalin’in Mao'ya çok da kibar davranmadığı, hatta görüşmeler öncesinde uzun süre beklettiği söylenir. Gerçekten de kalabalıkların önünde çektirilen fotoğraflarda yüzler gülmez.
ÇOK ŞEY DEĞİŞTİ
Yıllar sonra bugün artık Çin, ABD’nin hemen ensesinde dünyanın ikinci büyük ekonomisi konumunda. Sanayi ve tarımsal üretim, dış ticaret, bilim ve teknoloji dâhil pek çok alanda başa güreşiyor.
Ekonomik büyüklük bakımından ilk 10 içerisinde zor tutunan Rusya ise ayakta kalmasını büyük ölçüde fosil yakıt ticaretine bağlamıştı. Dünya doğal gaz ihracatında birinci, petrol ve petrol ürünlerinde ikinci, kömürde ise üçüncü sırada bulunan Rusya’nın toplam dış ticaret gelirlerinin yüzde 60’dan fazlası, bütçe gelirlerinin neredeyse yüzde 40’ı, toplam yurtiçi hasılasının ise yaklaşık yüzde 15’i fosil yakıt satışlarından elde ediliyor.
Rusya’nın en büyük müşterisi ise geçtiğimiz yıla kadar Avrupa idi. 2021 yılı itibarıyla; ham petrol ve petrol ürünlerinin yüzde 50’den fazlası, boru gazının yüzde 83’ü, LNG’nin yüzde 50’ye yakını ve kömürün yüzde 35’i Avrupa ülkeleri tarafından satın alındı.
Ancak, Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesiyle birlikte bu tablo değişti. Başta ABD ve Avrupa Birliği olmak üzere Batı’nın ambargosu başladı ve Avrupa ülkelerinin büyük bölümü bu ambargoya katıldı. Rusya’ya akan fosil yakıt gelirleri çok büyük oranda kesildi. Üstelik yapılacak ilâve kısıtlamalarla Rusya'nın fosil yakıt kazançlarının daha da azalması muhtemeldir.
Böylelikle, zaten fosil yakıt tüketimlerinin giderek düşmesi beklenen bir dünyada her geçen yıl daha da zorlanacak olan Rusya’nın işi, müdahale sonrası büsbütün güçleşti. Avrupa Birliği’nin kararlı tutumu dikkate alındığında, sürecin geri döndürülemeyeceği, Avrupa’nın Rusya için tatmin edici bir pazar olmaktan tamamen çıktığı açık.
Dolayısıyla, yeni pazarların hızla devreye sokulması, Rusya ekonomisi için artık neredeyse yaşamsal hale geldi.
RUSYA'NIN YÖNÜ DOĞU'YA DÖNDÜ
İşte, geçtiğimiz hafta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Çin Devlet Başkanı Xi Jinping arasındaki görüşmeler böyle bir atmosferde yapıldı.
İki lider, elbette Ukrayna meselesi dâhil pek çok konuyu görüştüler. Ama toplantıların en sıcak gündemini, şüphesiz, enerji alanı oluşturuyordu. Putin’in görüşmelerdeki ana hedefi ise fosil yakıt ticaretinde Batı’nın boşalttığı alanı hızla Çin ile telafi edebilmekti.
Dolayısıyla, Putin tarafından masaya, -Moğolistan üzerinden Çin'e yılda 50 milyar metreküp doğal gaz taşıyacak Sibirya’nın Gücü-2 boru hattı projesi, Yamal LNG ve Arctic LNG-2 gibi dev sıvılaştırılmış doğal gaz tesis projeleri ya da yeraltı gaz depolama projeleri gibi- çok sayıda enerji işbirliği teklifi getirildi.
Bununla birlikte, medyaya düşen haberlere bakılırsa, bu projelerle ilgili Putin’in heyecanını Jinping’de görebilmek mümkün olmadı. Hatta Jinping, devreye alınamayan Kuzey Akım-2'nin yerini doldurabileceği düşünülen Sibirya’nın Gücü-2 boru hattı projesine konuşmalarında değinmedi bile. Hâlbuki Putin, yıllardır planlanan ve ambargo sonrasında aciliyet kazanan bu proje ile Çin’in Rus boru gazında halen yüzde 10 olan payının çok daha yukarılara taşınmasını ve Avrupa’dan kaçan talebin Çin ile telafi edilebilmesini hesaplıyordu.
Çin, bugün Rusya’dan spot fosil yakıt alımını arttırmada bir sakınca görmüyor. Neticede, indirimli Rus yakıtı satın alarak ilişkilerini uzun vadede bağlamak zorunda değil. Ama yeni bir boru hattı anlaşmasını imzalamak, Rusya’ya enerji bağımlılığını arttırmak anlamına geliyor.
Rusya’nın savaştan önce Avrupa Birliği karşısında enerji silahını kullandığını çok iyi bilen Çin, enerjide tek bir ülkeye aşırı bağımlı hale gelmenin tehlikelerinin farkında. Bu bakımdan, Rusya’nın işinin Çin cephesinde de kolay olmayacağı açık.
Yıllar geçtikçe köprülerin altından çok sular aktı ve dünyadaki güç dengeleri de değişti. Bugün, karşımızda kararlı bir şekilde büyüyen bir Çin ile Ukrayna müdahalesi sonrasında yeni pazarlar bulmaya mecbur, Çin’e her zamankinden çok ihtiyacı olan bir Rusya var.
Dolayısıyla, yetmiş dört yıl sonra Moskova’da çekilen fotoğraflar artık yeni bir hikâye anlatıyor.