13 Ocak 2020 tarihinde ülkemizde benzinin litre başına pompa fiyatı 7,1 TL imiş. 20 Nisan 2020 tarihinde 5,32 TL’ye düşmüş.
Brent petrolün varil fiyatı ise 13 Ocak fiyatı 64,14 USD iken, 20 Nisan 2020’de 17,36 USD seviyesine gerilemiş.
Özetle brent petrol fiyatı yüzde 73 gerilerken, bizdeki benzin pompa fiyatı sadece yüzde 25 gerilemiş.
Peki bu fark nereden geliyor?
Hemen aklıma, komşumun bir sorusuna verdiğim yanıt geldi:
Uluslararası piyasalarda petrolün fiyatı sıfır (0) dolara da düşse, Türkiye’de benzin ya da motorinin litresini 3.50 TL’den aşağı alamazsınız, çünkü o kadar vergi var. Adamcağızın yüzündeki ifadeyi unutamayacağım.
Çünkü komşum büyük bir hevesle bana “Komşum petrolün fiyatı 0’a hatta Mayıs sonu vadeli olarak uluslararası piyasalarda neredeyse –40 dolara düşmüş, ne güzel değil mi” diye sormuştu. Ah bir de bilse, daha birkaç ay öncesine kadar 7 TL’ye aldığı akaryakıtın ülkeye giriş (gümrüksüz) fiyatının 1,5 ile 2 TL arasında olduğunu...
Şimdi buradan devam edelim. Diyelim ki 2 TL’ye ülkeye giren gümrüksüz akaryakıtın üzerinden 3,5 ya da 4 TL ÖTV (Özel tüketim vergisi) alınıyor, sonra rafineri kar marjı, akaryakıt ana dağıtım şirketi kar marjı, kara nakliyesi ve akaryakıt istasyonunun, yani bayinin kâr marjı ekleniyor, son olarak KDV de ekleniyor ve nihayet perakende pompa satış fiyatı oluşturuluyor.
Bölgesel olarak küçük farklılıklar oluşsa da akaryakıt ana dağıtım şirketi ile bayilerinin toplam kâr marjı 84 kuruş, bir diğer ifadeyle 0,84 TL/litre. Pompa fiyatları 6,5 ila 7 TL seviyelerinde iken dağıtım şirketleri ile bayilerin toplam kâr marjı yüzde 13 seviyelerindeydi.
Pompa fiyatları 5 TL seviyelerine düştüğü ve toplam kâr marjları değişmediği için toplam kârlılık yüzdesi yüzde 18 seviyelerine yükseldi.
Bu durum elbette yüzdesel indirimlerle akaryakıt satışı yapan dağıtım şirketi ve bayilerin biraz olsun işine geliyor. Ama korona ve karantina nedeniyle daralan satışların yarattığı tahribatın yanında kayda değer bir konu olmaktan çok uzak.
Ülke geneline bakıldığında akaryakıt istasyonlarında satış rakamlarındaki azalma yüzde 60-70’lere ulaşmış durumda. Bu düşüşün ve diğer sorunların yarattığı ya da yaratacağı sorunları ve bize göre alınması gereken önlemleri bir önceki yazılarımızda detaylı anlatmıştık. Neler olacağını hep birlikte yaşayıp göreceğiz.
Önce ÖTV, ardından ÖTV’li fiyat üzerinden KDV alınan bu üründen elde edilen kardan daha sonra da kurumlar vergisi alınıyor. Şirket hissedarlarına ödenen kâr payları üzerinden gelir vergisi ve stopaj da alınıyor. Derken, 1,5 TL’lik ürünü 7 TL’ye alıyor ve birçok diğer vergiyi de ödemiş oluyorsunuz.
Yazının başına dönersek, brent petroldeki düşüş oranı yüzde 73 iken neden pompa fiyatı sadece yüzde 25 düştü? Bunun üç nedeni var. Birincisi, aldığımız akaryakıtların uluslararası fiyatları USD üzerinden belirleniyor ve ithal ediliyor.
13 Ocak 2020 tarihinde 5,90 seviyelerinde bulunan dolar kuru, 20 Nisan’da 6,93 TL olmuş. Yani döviz yüzde 18 oranında artmış. Peki bu artış, yüzde 73 ile yüzde 25 arasındaki farkı açıklamaya yeterli midir? Kesinlikle hayır.
O halde ikinci nedene gelelim. İkinci neden olarak benzin ve motorinin Akdeniz piyasalarındaki Platts fiyatları, brent petrol fiyatları gibi değişmedi, sert düşüşler yaşamadı.
Üçüncü ve son neden ise ürünler üzerinden alınan ÖTV ile ilgili devletin aldığı kararlar. Akaryakıttaki fiyat değişimlerinde devlet, zaman zaman politik ya da ekonomik gerekçelerle yapılması gereken pompa fiyatı indirimlerini yaptırmayarak ÖTV’yi arttırma, zaman zaman da zam gelmesi gereken durumlarda ÖTV’den vazgeçerek fiyat artışını durduruyor.
Sonuç itibariyle brent tipi petrolün varil fiyatının 16-17 USD’lere düşmesi o kadar da sevinilecek bir durum değildir. Hem akaryakıt fiyatlarına yansıması yukarıda açıkladığım üzere sınırlı hem de ekonomik olarak yol açacağı sorunlar çok yönlü olacaktır. Düşük petrol fiyatları, birçok petrol şirketinin batmasına, kapanmasına, iflasına yol açacaktır, milyonlarca insanın işsiz kalmasına neden olacaktır. Ayrıca, devasa büyüklükteki bu şirketlerin yaşayacağı sorunlar tüm yatırımları etkileyecek, bütün ülke piyasalarına çok olumsuz yansıyacaktır. Bundan bizim ülkemizin etkilenmemesini beklemek fazlaca saflık olur. Olaya, sadece, ülkemizin en önemli girdi, maliyet ve ithalat maliyetlerinin düşüşü ya da perakende akaryakıt pompa satış fiyatlarının düşüşü gibi bakmak gerçekçi bir yaklaşım olmaz.
Bakın 2018 Ağustos krizi ve son birkaç aydaki korona ve karantina sorunları nedeniyle USD kuru 4,5 TL’den 7 TL’ye geldi. Artış oranı yüzde 55. Pompa fiyatı yüzde 25 düşse ne fayda eder? Ağzımızı fırçaladığımız diş fırçaları 7-8 TL iken 35 TL’ye yükselmiş. 10-12 TL’ye aldığımız tuvalet kağıdı paketi 50-55 TL seviyelerine gelmiş. Çünkü hepsi ithal ürünler. Bu üzücü örnekleri çoğaltmak mümkün.
Salgın, hastalık ve vefat haberlerinin en aza indiği sağlıklı günlerin en kısa zamanda yeniden gelmesi dileğiyle.