MEHMET KARA
Hep yazıyoruz, söylüyoruz.
Türkiye enerjide dışa bağımlı.
Hem de katmerli bir bağımlılık bu.
Çünkü...
Birincisi, tüketilen petrolün yüzde 92'si ile tüketilen doğalgazın yüzde 98'i yurt dışından getiriliyor. Ayrıca elektrik üretiminde kullanılmak üzere milyonlarca ton kömür ithal ediliyor.
Elektrik üretiminde kömürün yanı sıra doğalgaz da kullanılıyor.
Peki katmer nerede?
Şurada...
Biz bu enerji kaynaklarını kullanmak için gereken makina ekipman ve teknolojiyi de büyük oranda dışarıdan alıyoruz. Petrolü rafine etmek için gereken ekipman, hatta bunların işletilmesi, bakım onarımı gibi hizmetler örneğin.
Ayrıca ithal ettiğimiz doğalgazı ve kömürü elektriğe çevirmek için kuracağımız santrallerde kullanılan türbinleri, motorları, kazanları da çok çoğunlukla dışarıdan alıyoruz.
Son günlerde yine iyiden iyiye ısıtılan ve gündemde geniş yer tutan nükleer konusunda da durum farklı değil.
Bunlarla sınırlı olsa iyi. Yerel linyit, jeotermal, rüzgar, biyokütle ve güneş gibi yerli enerji kaynaklarını değerlendirirken de tamamına yakını ithal edilen ekipmanları kullanıyoruz.
Peki ne yapmalı?
Elbette yurt içinde ekipman üretimi teşvik edilmeli.
Türkiye şimdi yenilenebilir kaynak alanları (YEKA) olarak adlandırılan yeni bir projeyi hayata geçirmeye hazırlanıyor.
Belirlenen bu alanlarda, yerli ekipman kullanımı şartıyla büyük ölçekli elektrik üretim yatırımı yapılması için lisans ihaleleri açılıyor. Bunlardan ilki, Aralık ayının 15'inde fotovoltaik güneş enerjisi lisansları için yapılacak. Ardından rüzgar santralleri için yapılması düşünülüyor.
Belki büyük ölçekli lisans ihaleleri açmak, yurt içinde üretim için gereken ölçek ekonomisi ayarı için doğru görülebilir. Ancak bu işlerin bir yatırım atmosferi, kümelenme gerektirdiği ortada. Yani solar santralleri için yerli güneş paneli ile diğer ekipmanlar üretilecekse bunların tümü tek bir yapı bünyesinde üretilmeyecektir.
Somunu beriki, cıvatayı öteki, cam veya laminasyon malzemesini bir başkası, profilleri bir diğeri, invertörü yan komşu, transformatörleri karşı komşu üretecektir.
Dolayısıyla Türkiye'de YEKA'larda verilecek lisanslar yerlilik şartına bağlansa da pratikte pek çok tıkanıklıkla karşılaşılması olası. Lisans şartı olan yerlilik oranını tutturabilmenin ne ölçüde mümkün olacağını uygulamada göreceğiz. Umarız sorunsuz şekilde ilerleme sağlanır.
Bu arada enerji ekipmanları konusunda YEKA'lardan bağımsız şekilde ortaya çıkan bazı gelişmeler de yok değil. 13-15 Temmuz 2016 tarihlerinde Bergama Organize Sanayi Bölgesi'nin ağır misafirleri vardı.
BOSBİ Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Vatansever'in verdiği bilgilere göre, OSB'ye rüzgar türbini kanadı üretmek üzere tesis kurmayı kararlaştıram Danimarkalı LM Wind Power yetkilileri, anlaşmaları imzalayıp ülkeden ayrıldıkları günün akşamı darbe girişimi yaşandı.
Ama LM Wind Power imzasını geri çekmedi, fabrika yatırımı başladı. Şimdi LM Wind Power'i GE satın aldı. Bergama'da inşaat sürüyor. 1997 yılında ilan edilen Bergama OSB'de ilk tesis bundan tam 20 yıl sonra, 2017 ortasında üretime geçecek.
Evet, söz konusu yatırım bu açıdan da tarihi bir öneme sahip.
Ama aynı zamanda yerli enerji ekipmanı üretimi konusunda da önemli bir gelişme bu. Şimdi Bergama OSB, rüzgar türbini üreticilerine tedarik sağlayacak civatacı, somuncu, dökümcü, transformatörcü vs. gibi yatırımcılar için de cazip bir yer haline gelmiş durumda. Çünkü burada yerli enerji ekipmanı yatırımlarına 5. bölge teşvikleri veriliyor. Arsa da görece ucuz kabul ediliyor.
Görünen o ki, rekabet avantajı ve teknolojik gelişim sağlamak için önerilen formüllerden biri olan kümelenmeye iyi bir örnek yükselelecek Ege'de...
Bakalım LM Wind Power'ın peşinden kimler hangi hızla Bergama OSB'ye demir atacak...
Mehmet KARA / Enerji Günlüğü