1. YAZARLAR

  2. Dr. Nejat TAMZOK

  3. Avrupa’nın kömürle imtihanı
Dr. Nejat TAMZOK

Dr. Nejat TAMZOK

Yazarın Tüm Yazıları >

Avrupa’nın kömürle imtihanı

Bundan sadece yedi yıl önce Avrupa’da çok farklı rüzgârlar esiyordu. 

2015 yılı sonunda Paris İklim Anlaşması imzalanmış, üstelik kayda değer bir itirazla da karşılaşılmamıştı. Avrupa’da pek çok ülke, küresel ısınmaya karşı iddialı emisyon azaltım hedefleri koyuyordu.

Görünüşe bakılırsa, fosil yakıtlar çağı artık sona ermekteydi; kellesi ilk alınacak olan da kömür olacaktı. 

Paris Anlaşması’nın -ABD ile birlikte- önde gelen tasarımcısı olan Avrupa Birliği, o tarihten itibaren kömürden çıkış kampanyalarına daha da hız verdi: Birliğin toplam kömür tüketimi Paris sonrasında yüzde 40’a yakın azaldı. Kömürden elektrik üretiminin toplamdaki payı ise aynı dönemde yüzde 25’lerden yüzde 13’lere kadar geriledi. 

Yaşlı kıta kömürden vaz geçiyordu ama bu defa da doğal gaz tüketimi artmaya başladı: Gaz santrallerinden elektrik üretiminin payı 2015-2020 arası dönemde yüzde 13’den yüzde 20’ye kadar yükseldi. Yüzlerce kömür santrali kapatılarak güneş ve rüzgâr santrallerine ağırlık verilmiş, bu santraller kriz dönemlerinde artan elektrik talebini yeterince karşılayamayınca gaza yüklenilmek zorunda kalınmıştı. Yine de doğal gaz tüketimindeki bu artış yakın zamana kadar çok fazla sorun edilmiyordu. Üstelik 2020 yılı başlarında salgın patlayıp Avrupa’daki doğal gaz fiyatları tepetaklak olduğunda, kıtanın enerji maliyetleri de büyük ölçüde gerilemişti.

Ama 2020’nin ikinci yarısından itibaren işler değişti, fosil yakıt fiyatları tüm dünyada yükselmeye başladı. Bu arada doğal gaz fiyatları da rekorlar kırdı. Avrupa’da etkili olan Moskova faktörü, buradaki fiyat artışlarının çok daha can yakıcı olmasına yol açtı: Kuzey Akım 2 boru hattının onay sürecini hızlandırmak amacıyla, Gazprom’un Avrupa’ya yeterli gaz arzını sağlamadığı iddia ediliyordu.

Avrupa Birliği, doğal gaz tüketiminin yüzde 90'ını ithal etmek zorundaydı ve bunun yarısına yakınını Rusya’dan almaktaydı. Krizle birlikte, Avrupa'nın enerjide Rusya'nın elinde “rehin” durumunda olduğu tartışmaları da yükseldi. Sonuçta, Avrupa doğal gazında 2021 yılı ortalama fiyatı 2020 yılı ortalamasının 5 kat üzerine çıktı.

Şubat ayında başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı ise Avrupa’nın enerji dengelerini iyice alt üst etti. Mart ayında Putin’in, ruble olarak ödeme yapmayı reddeden ülkeleri gaz sevkiyatını kesmekle tehdit etmesi gerilimi arttırdı. Avrupa’da esen “enerjide dönüşüm” rüzgârları hız kesti, hafiften “kömüre dönüş” sesleri duyulmaya başlandı. Geçtiğimiz hafta Kuzey Akım 1 hattı üzerinden Avrupa’ya gaz akışında da sorunlar yaşanınca, kömür konusu bu defa yüksek perdeden seslendirilmeye başlandı. 

Önce Almanya Ekonomi Bakanı kameraların karşısına geçti ve Almanya'nın önümüzdeki kış için doğal gaz depolarını doldurması gerektiğini, bu nedenle gaz yerine kömürden elektrik üretimini arttıracaklarını duyurdu. Bakan, atıl durumdaki 10 gigawatt kömür santralinin iki yıla kadar geçici olarak işletilmesi için yeni bir düzenleme üzerinde çalıştıklarını, Temmuz başında yasa tekliflerini parlamentoya sunacaklarını bildirdi. 

Almanya’nın hemen ardından Avusturya hükümeti de eski bir kömür santralini yeniden açacaklarını duyurdu. Bir gün sonrasında, Hollanda İklim ve Enerji Bakanı kömür santrallerinin üretim kısıtlamalarını geri çekmeye karar verdiklerini söyledi. Aynı gün, Avrupa Komisyonu sözcüsü, Avrupa'daki yeni durum nedeniyle mevcut kömür kapasitelerinin beklenenden daha uzun süre kullanılabileceğini ve üye devletlerin bu konudaki planlarının biraz değişebileceğini açıkladı.

Son yıllarda anti-kömür kampanyalarının şampiyonluğunu yapan Avrupa Birliği’nin U dönüşündeki bu kıvraklığa şapka çıkarmak gerekir. Yeşil mutabakat, iklim yasası, sınırda karbon vergileri filan derken… Bir de baktık ki çare tekrar kömür olmuş. 

Tamam, abartmayalım. Netice olarak, uygulamanın sınırlı ve geçici olacağı ifade edilmekte; acil durum geçince tekrar yeşile dönülecek. Ama yine de buradan çıkaracağımız dersler yok mu? Bir defa, doğal gazda sorun yaşandığında yenilenebilir elektriğinin yeterli olmadığını, kömürün devreye girmesi gerektiğini net bir şekilde öğrenmiş olduk. İkincisi, işler sarpa sardığında Yeşiller Partisi’nin de içinde olduğu ve tüm kömür santrallerini yakın zamanda kapatmayı hedefleyen bir koalisyon hükümetinin dahi kömüre dönmekte tereddüt etmeyeceğini gördük.

Aslında, bakmayın siz, Avrupa’da işletilebilir kömür rezervleri artık fazla kalmadı. Ayrıca, uluslararası piyasalardaki kömür fiyatları doğal gazdan da beter artmakta. Yoksa uygun maliyetli kömürlere erişimleri olsaydı, acaba Avrupa kömürden bu kadar kolay vaz geçebilir miydi? Bundan sonra Avrupa’nın kömür kullanımı nereye gider onu bilemem, ama Rusya gazı sorunu çözüme kavuşmadıkça Avrupa kömür tüketmekten çekinmeyecektir.

Sonuç olarak, son iyi yılda yaşanan gelişmeler, enerjide -fosil yakıtlardan daha temiz enerji biçimlerine- dönüşüm sürecinin –Avrupa’da dahi- kolay olmayacağını ve en küçük bir sürprizde enerji dengelerinin alt üst olabileceğini bize göstermektedir. Ya Türkiye’nin olası bir enerji krizi durumunda kullanabileceği atıl ya da kapasite altı kömür santralleri bulunmakta mıdır? Maalesef bu sorunun yanıtı olumsuzdur. Ancak, -Avrupa’daki gelişmelere baktığımda- Türkiye’nin de belirli bir kömürlü santral kapasitesini zor günlerde kullanılmak üzere planlamasının doğru olacağını düşünüyorum. 

Önceki ve Sonraki Yazılar