1. YAZARLAR

  2. H. Zafer ARIKAN

  3. 2020’de enerji piyasalarını neler bekliyor?
H. Zafer ARIKAN

H. Zafer ARIKAN

Yazarın Tüm Yazıları >

2020’de enerji piyasalarını neler bekliyor?

Her yıl sonu yaklaştığında, geçmiş dönemin bir değerlendirmesini yapmak, gelecek dönemde ise bizleri nelerin beklediğini ortaya koymak oldukça yararlı oluyor. 

Yenilenebilir enerjiye dayalı yatırımlar ülkemizde ve dünyada önemli gelişmeler göstermeye devam ediyor. Zaman zaman bazı duraklamalar, gecikmeler olsa da gelişim yukarıya doğru ve bundan geriye dönüş de söz konusu değil. Öte yandan, her ne kadar dekarbonizasyon çalışmaları istenilen düzeyde gitmiyor, iklim değişiklikleri dünya ekosistemini olumsuz etkiliyor olsa da insanlık bu işin üstesinden mutlaka gelecektir, diye düşünüyorum.

İçinde bulunduğumuz 2019 yılının ikinci yarısında bir dizi analizler ve değerlendirmeler arka arkaya gelmeye başladı. Bu raporlar önümüzdeki yıllara ışık tutacak önemli tespitleri içeriyor. Bu çalışmalardan çıkan sonuçları ana hatlarıyla aşağıda bulacaksınız.

IEA, Renewables 2019, Market Analysis and Forecasts to 2024 raporuna göre,

Yenilenebilir enerjinin geçtiğimiz yıl elektrik üretimindeki payı %25’e, ısıtmada %10’a, ulaşım sektöründe ise yaklaşık %4’e erişmiş bulunuyor. Rüzgar ve PV Güneş yatırımlarının maliyetleri hızlı bir biçimde düşmeye devam ediyor ve yeni yapılacak kömür ve doğalgaz santrallarına karşı, maliyetler açısından rekabet edebilecek bir noktaya gelmiş bulunuyor. Dağıtık PV sistemleri evlerde, ticari binalarda ve endüstride 2014 yılı baz alındığında neredeyse üçe katlanmış durumda. 

Diğer taraftan özellikle çimento, demir-çelik gibi enerji yoğun sektörlerde, ulaşımda ve binalarda dekarbonizasyon açısından, önemli ve ciddi bir enerji dönüşümünün gerçekleştirilmesi kaçınılmaz bir zorunluluk haline geldi. Yenilenebilir enerjinin büyüme ivmesinin, önümüzdeki beş yılda da aynı hızla devam etmesi öngörülüyor. Şebeke entegrasyonu, enerji politikalarındaki belirsizlikler ve finansman gibi kritik hususlarla ilgili olarak hükümetlerin izleyecekleri yolun büyümeyi hızlandırmasını bekleyebiliriz. 

BP Energy Outlook, 2019 Edition ise artan enerji talebinin karşılanması ile eş zamanlı olarak, karbon salımlarının azaltılmasının çok önemli olduğunun altını çiziyor. Bu, Paris İklim Anlaşmasında kabul edilmiş bulunan daha düşük karbonlu enerji sistemine geçişin de uygulamaya konması anlamına geliyor.  

İnsanoğlunun gelişimi ile enerji tüketimi arasında çok kuvvetli bir korelasyon bulunuyor. Milyarlarca insanın düşük seviyedeki gelirinin arttırılması, ekonomik büyümeye katkısının sağlanması ve enerji ihtiyacının karşılanması çok önemli. Bu açıdan bakıldığında, yeni teknolojilerin enerji üretiminde, enerji naklinde ve tüketiminde devrimci bir rol oynadığını söylemek yanlış olmayacak. Düşük karbonlu enerji sistemine geçiş aynı zamanda yeni iş imkanlarının yaratılması anlamına da geliyor.

İyimser senaryolar da dahil her türlü senaryoya göre, dünya gayri safi hasılası Çin, Hindistan ve bazı Asya ülkelerinin hızlı bir biçimde gelişmekte olan ekonomilerinin itici gücüyle, 2040 yılında iki katına çıkacak ve yaşam standartlarındaki artış enerjiye olan talebi de arttıracak. Bununla birlikte dünyanın  bir kısmında kişi başı enerji tüketimi hala düşük seviyelerde seyretmeye devam edecek, enerji talebinin önemli bir kısmı endüstriden ve binalardaki enerji tüketiminden gelecek. Diğer taraftan kara, deniz ve hava ulaşımından kaynaklanan talepte, araçlardaki enerji verimliliğinin ve elektrikli/paylaşımlı araç sayısındaki büyümenin de etkisiyle bir düşüş yaşanması bekleniyor.

Yenilenebilir enerji en hızlı büyüyen, küresel enerji arzının yarısını ve 2040’ta da büyük bir kısmını sağlayacak. Petrol ve sıvı yakıtlara olan talebin bir miktar artması bekleniyor. Özellikle LNG’ye olan talepte, arzın da artmasıyla, önemli bir büyüme gerçekleşmesi öngörülürken, küresel kömür talebinin Çin ve OECD ülkelerinden Hindistan ve diğer Asya ülkelerine kayması ve yatay bir seyir izlemesi bekleniyor.

Ne yazık ki önümüzdeki dönemde, karbon emisyonlarının artmaya devam edeceğini öngörülüyor ve daha az karbonlu bir dünya için uygulanabilir, anlaşılır politik tedbirler paketinin uygulanmaya konulması ihtiyacı dikkatlere sunuluyor. 

FS-UNEP’in Global Trends in Renewable Energy Investment 2019 raporuna göz attığımızda da şu tespitleri görüyoruz;

Yenilenebilir enerji, sera gazı salımlarının azaltılması, hava kalitesinin iyileştirilmesi gibi pozitif etkilerinin yanı sıra, milyarlarca doların petrol, doğalgaz, vb. ithalatı için harcandığı dikkate alındığında, enerji kaynakları açısından fakir ülkelere yeni ve önemli fırsatlar sunuyor. 

Güneş enerjisi yenilenebilir enerjide en büyük payı alırken onu rüzgar enerjisi izliyor. Güneş ve rüzgara dayalı enerji alanındaki teknolojik gelişmeler, verimlilik artışı ve maliyetlerdeki düşüş, özellikle solar PV’deki hızlı büyümenin de nedeni. Öte yandan, bir milyarın üzerinde insan hala elektriğe erişemiyor. Bununla birlikte, yenilenebilir enerjideki off-grid çözümler sayesinde bu insanların ilk defa elektriğe kavuşma imkanı doğmuş bulunuyor. 

Rüzgardan ve güneşten elektrik üretimi maliyetlerindeki keskin düşüş, politika yapıcılarının tercihlerini de yeniden gözden geçirmelerine neden oluyor. Zira bu santrallar hem düşük karbonlu bir dünyaya kapı aralıyor hem de büyük ölçekli yapılmak zorunda olmadıkları için kurulumları da çok kolay ve daha hızlı. 

Her üç rapordan da anlaşılacağı üzere, küresel ısınmayı önlemek ve dünyada daha fazla insanın elektriğe ulaşma imkanını sağlamak için yenilenebilir enerjiye ağırlık vermekten başka seçeneğimiz yok.

Yeni yılın herkese esenlikler getirmesini, ülkemiz ve insanlık için huzurlu ve barış dolu bir yıl olmasını dilerim. Umarım 2020’de küresel ısınmaya karşı önemli adımlar atabilir, gerekli tedbirleri almakta çok geç kalmayız.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar