Gelişmiş ülkelerin kullandıkları toplam enerjide yenilenebilir enerjinin payı artıyor. Bunun en önemli nedenlerinde biri de sera gazı salımını azaltmak için verilen taahhütler.
Dünyada insan kaynaklı CO2 salımının %87sinden fosil yakıt yanmalı enerji üretimi sorumlu. Bunun azaltılması için yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artması gerekli.
Halihazırda bu artışı planlayan hatta "Yüzde yüz yenilenebilir enerji planı" yapan eyaletler, şirketler var...
Örneğin 2015 yıllında ABD’nin Kaliforniya eyaleti 2030 yıllına kadar Yenilenebilir Enerji hedefini yüzde 50’ye çıkardı. Vermont 2032 yıllına kadar yüzde 75 ve Hawaii eyaleti 2045 yılına kadar %100 yenilenebilir enerji hedefleri koydu.
Bu hedefler sadece ABD`de koyulmuyor. Avusturya’nın Kärnten Eyaleti ve Almanya’nın 2,8 milyon nüfuslu Schleswig-Holstein Eyaleti de yüzde 100 yenilenebilir kaynaklardan yararlanıyor.
Amerika Birleşik Devletlerinde Apple, Intel, Kohl ve Voya Mail gibi şirketler enerjilerin tamamını yenilenebilirden kullanıyor.
Uruguay gibi küçük ülkelerde, özgün koşullara sahip bölgelerde yenilenebilir enerji kullanımının çok büyük oranlara çıkabildiği görülüyor. Ancak yine de büyük bir ülkenin geneline yaygınlaşmış bir yüzde yüz yenilenebilir kullanım planı bazı sorunlarla karşılaşabilir.
Bu yazıda bu planın yaygın bir şekilde uygulanmasının önünde ekonomi dünyasının mevcut dengelerinden ve yerleşik üretim sistemden kaynaklanabilecek bazı sorunları ele almıyorum. Doğal hayatı korumaya odaklanan kuruluşların yüzde 100 yenilenebilire eleştirel bazı yaklaşımlarını da irdelemiyorum.
Ben burada konuyu sadece yenilenebilir kaynakların hangisinden ne oranda yararlanılabilir, yüzde 100 yenilenebilir hedefi için gerekli uygulanabilir ve sürdürülebilir uygulama planı ne olabilir sorularına yanıtlar arıyorum.
Yüzde 100 yenilenebilir enerjiye geçiş mümkün mü?
Clead Edge Pazar Araştırma Şirketinin Solar City adına yaptığı araştırmaya göre, son yıllarda çoğu hükümet ve şirket, yenilenebilir enerji hedeflerini arttırdı. Clead Edge`in raporunda yüzde 100 yenilenebilir enerjiye geçiş yapabilmek için gerekli beş önemli gelişmeden söz ediliyor. Bunlar özetle şöyle:
1) Sağlam bir elektrik iletim altyapısı,
2) Sıfır enerji binaları ve şebekeye bağlı akıllı cihazlar,
3) Depolama,
4) Daha çok büyük ölçekli yenilenebilir enerji tesisleri,
5)Uygun maliyetli küçük güneş enerji santralleri
Raporu hazırlayan Cleand Edge yetkililerinden Ron Pernick, yenilenebilir enerjiden büyük miktarda faydalanmak isteniyorsa bu beş noktanın ele alınması gerektiğini ifade ediyor...
Bize göre bu beş noktadan dördünün uygulanması mümkün. Ancak burada asıl önemli olan, en kritik madde depolama...
Depolama ve yüzde yüz yenilenebilir enerjiye geçiş arasında doğrudan ve çok önemli bir ilişki var.
Son dönemde dünyada yenilenebilir olarak adlandırılan ve destek gören kaynaklar arasında güneş ve rüzgar öne çıkmış durumda. Fakat, bu iki kaynaktan üretilen enerji de kesintili enerji üretimidir. Bu nedenle talebi sürekli karşılayabilmeleri için depolanmaları şarttır.
Bugün depolama teknolojileri yeterince gelişmiş ve ekonomik değil. Bu yüzden yenilenebilir kaynaklardan üretilen elektrik kaynakları arasında depolama olanağı tanıyan tek kaynak şimdilik su olarak ortaya çıkıyor.
Bu da, büyük ölçekli barajların yapılmasını ve buradan üretilen enerjinin de "yenilenebilir temiz kaynak olarak tescil edilmesini" gerekli kılıyor. Tabi her gün 24 saat boyunca rüzgarın şiddeti ve hızı optimum kalabilen çok büyük rüzgar gülü tarlalarınız yoksa...
Bu durumda Raporda 4. Madde olarak yer alan “Daha çok büyük ölçekli yenilenebilir enerji tesisleri” yapılması maddesi depolama ihtiyacı düşünülerek daha büyük ölçekli barajlar yapılması olarak yorumlanabilir. Ancak diğer taraftan Büyük Barajlı HES’ler düşük karbonlu üretimin ve yeşil ekonomik gelişmenin enerji üretim tesisleri arasında çok kabul görmüyor.
YENİLENEBİLİRE DEPO GEREKLİ
Fosil yakıtlı enerji santralleriyle yenilenebilir kaynaklı enerji santralleri arasında işletme özellikleri açısından önemli farklar vardır. Bunların en önemlisi fosil yakıtlı termal çevrim santralleri günün her saatinde enerji üretebildikleri için sürekli çalışırlar. Enerji talebinin arttığı pik saatlerde de barajlı HES’ler hızla devreye girerek sisteme ilave yük aktarırlar. Yenilenebilir kaynaklı enerji tesisleri arasında ise bu işlevi ancak suyu elektriğe çevrilebilecek şekilde depolayan barajlı HES’ler yerine getirebilir.
Günün her saatinde elektrik talebini karşılayan termik çevrim santrallerini tamamen kenara alıp bu talebi yenilenebilirden karşılamayı planlarsak şimdilik tek alternatifimiz büyük barajlı HES’lerdir. Büyük barajlardan üretilen elektriğin pik ihtiyaçlar dışında baz enerji için kullanılmaması gerektiği tartışmalarını bir kenara bırakıp bu sistemleri kullanacağımızı düşünelim. Bu durumda “yüzde yüz yenilenebilir enerjiye geçişin kilit öneme sahip tesisleri büyük barajlı HES’ler olacaktır.
Büyük barajların bu önemi en azından güneş ve rüzgar enerjisini depolama teknolojisinin gelişmesine ve ticarileşmesine kadar süreceğe benziyor. Bu da Düşük Karbon Ekonomisi modelinin enerji temininde Büyük Barajlı HES’ler konusundaki çekincelerini tekrar gözden geçirmesi anlamına geliyor.
Şimdi yazımın başlığındaki soruya cevap veriyorum. Yüzde 100 yenilenebilir enerjiye geçiş planları günümüzde ancak "koşullu" olarak uygulanabilir.
Bunun elektrik enerjsi üretimindeki tek koşulu; Clead Edge raporundaki depolama şartına uygun olarak pik talebi karşılamak için çok sayıda büyük barajlar yapmaktır. Bu koşul ancak depolama teknolojisindeki hızlı gelişme ve enerjiyi depolayacak sistemlerin maliyetinin düşmesi ile ortadan kalkar.
Aslında yakın gelecek için yüzde yüz yenilenebilir enerji planı yapanların dikkate alması gereken bir önemli husus daha var. O da; büyük barajlı HES’lerin depolarının, yani baraj rezervuarlarının, iklim değişimi etkisiyle boş kalmayacak yerlere yapılması...
Dursun YILDIZ
...
YAZARLAR
Dursun YILDIZ
- %100 yenilenebilir enerji uygulanabilir mi?
Önceki ve Sonraki Yazılar