1. YAZARLAR

  2. H. Zafer ARIKAN

  3. Yenilenebilir kaynaklar enerji jeopolitiğini değiştiriyor
H. Zafer ARIKAN

H. Zafer ARIKAN

Yazarın Tüm Yazıları >

Yenilenebilir kaynaklar enerji jeopolitiğini değiştiriyor

Değerli okurlar,

Jeopolitik, daha çok ülkelerin yer aldığı coğrafya ile uluslararası ilişkiler bağlamında ele alınan bir kavram. Bu ilişkilerden, özellikle emperyal güçlerin askeri stratejileri, sürekli rekabet ve genişleme arzuları üzerine dayalı ilişkileri anlıyoruz.

Ayrıca, doğal kaynakların zengin olarak bulunduğu bölgeler, bu bölgelere ulaşım yolları ve bu yolların özellikle güvenlik açısından kritik noktaları da jeopolitiğin içerisine giriyor.

Enerji jeopolitiği denilince yakın zamana kadar insanların aklına enerji arzı ve talebi yoluyla birbirini etkilemeleri akla geliyordu ki esas olarak petrol ve doğalgaza dayanıyordu.

Günümüzde ise yenilenebilir enerji kaynakları ve bu alandaki teknolojik gelişmeler farklı bir pencere açmış durumda. Buna yenilenebilir enerji jeopolitiği diyoruz.

Dünyamızı olumsuz yönde etkileyen iklim değişikliği ve etkilerini önlemek açısından alınan kararlar ve uygulanmak istenen politikalar, özellikle de karbon emisyonlarının azaltılması çalışmaları yenilenebilir enerji jeopolitiğinin ana itici gücünü oluşturuyor. Bununla birlikte, Paris Anlaşması’nın iyi niyete dayandığını ve herhangi bir cezai yaptırımının olmadığını da not edelim.

Günümüzde enerji jeopolitiğindeki güç dengesi, fosil yakıt esaslı kaynaklara sahip ülkelerden düşük karbonlu enerji kaynaklarına sahip ülkelere doğru kaymış bulunuyor. Burada dikkat edilmesi gereken bir husus, temiz enerji ya da düşük karbon emisyonlu enerji teknolojileri denilince Avrupa Birliği ülkeleri tarafından rüzgar ve güneş enerjisinin, dünyanın diğer ülkeleri tarafından nükleer enerji, biyoenerji, karbon yakalama ve depolama gibi enerji teknolojilerinin anlaşıldığını da bir başka not olarak düşelim.

Yenilenebilir enerji fosil yakıtlara olan talebi giderek azaltıyor. Doğaldır ki bunun jeopolitik sonuçları olacak. Gelirleri azalan petrol ve doğalgaz üreticisi ülkelerin ekonomik ve siyasal gelişmişlikleri dikkate alındığında, eskiye oranla ihracat gelirleri azalacak. Bu yüzden söz konusu ülkelerin politik reformlarını gerçekleştirme ve ekonomilerini çeşitlendirme konusundaki heveslerinin azalması hatta hiç kalmaması kalmama ihtimali güçleniyor. Dolayısıyla bu ülkeler kısa ve orta vadede bazı siyasi istikrarsızlıklarla karşılaşabilirler.

Günümüzde birçok insan rüzgar ve güneş gibi alternatif enerji teknolojilerinin geleneksel enerji üreticilerinin jeopolitik gücünü azaltacağına inanıyor. Zira düşük karbon seçenekleri, özellikle geçmişte fosil yakıt ithalatına çok sıkı biçimde bağlı olan ülkelere enerji çeşitliliği sağlıyor ve bu ülkelerin enerji güvenliğini arttırıyor.

Gelişmelere bakacak olursak önümüzdeki otuz yıl içerisinde dünya, enerji ihtiyacının en az yarısını, bazı senaryolara göre üçte ikisini yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlayacak. Dolayısıyla sadece yenilenebilir enerjinin kendisi değil, bu enerjinin üretiminde kullanılan örneğin rüzgar türbinlerinin, güneş panellerinin ihtiyaç duyduğu ve daha önce insanoğlunun ilgisini çok fazla çekmemiş bazı hammaddelerin/madenlerin önemini de artıracak ve bu madenlere sahip, bunları ustalıkla kullanabilen ülkelerin gücü ve önemi de her geçen gün artacak. Nitekim bu madenlerin mülkiyetinin son zamanlarda hızlı bir biçimde el değiştirdiğini görmekteyiz. Bu madenlerin başında lityum, kobalt, vb. geliyor.

Diğer taraftan, yenilenebilir enerjinin gelişimi ve yaygınlaşmasıyla teknoloji arasında yakın bir ilişki söz konusu. Teknolojilerin gelişimi yenilenebilir enerjinin yaygınlaşmasını sağlarken, yenilenebilir enerjinin yaygınlaşması da karşılık olarak yeni teknolojilerin gelişmesine katkı sağlıyor ve bu alandaki inovasyonları hızlandırıyor.

Sonuçta özellikle dijital teknolojiler ve buna dayalı uygulamalar enerjide dijital dönüşümü sağlarken haliyle enerji jeopolitiğini de etkiliyor. Fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçiş, enerji alt yapısı, enerji nakil hatları ve enerji güzergahları, enerji kaynaklarının kontrolü vb. eskinin jeopolitik analizlerini de bütünüyle değiştirmek üzere.

Yenilenebilir enerjinin geleceği açısından baktığımızda, önemli bir konu ortaya çıkacak gibi gözüküyor; teknolojiyi üreten ve buna yön veren, yatırım sermayesini elinde bulunduran ülkeler (veya uluslararası şirketler) merkezi olmayan dağıtık enerji çözümlerini mi tercih edecekler yoksa büyük ölçekli merkezi enerji çözümlerini mi dayatacaklar? Bunun sonucu hep birlikte göreceğiz.

Bir başka önemli konu da çok sayıda ve farklı, örneğin hem fosil yakıtlara hem de yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı, değişik güç seviyelerinde enerji üreticisinin bir araya gelme zorunluluğunun elektrik iletim ve dağıtım şebekelerinin yönetsel açıdan daha sıkı bir işbirliğini gerekli kılması nedeniyle enerji üreticisi ülkeler arasında gerilim yerine uyum politikalarının zorunlu hale gelmesi. Böylece en azından komşu ülkeler arasında enerji arz ve talep dengeleri ile arz güvenliği sağlanırken aynı zamanda enerji ticareti nedeniyle ekonomik faaliyetler artıyor ve ilişkiler gelişiyor, ülkeler arasındaki uyuşmazlıklar azalıyor. Ancak burada bir not daha düşelim; bu entegrasyon özellikle siber tehditler açısından dağıtık ve merkezi olmayan şebekelere göre çok daha büyük risk altında.

SONUÇ NİYETİNE

Dünyamızın en önemli problemlerinin başında gelen ve sera gazı salımlarının sonucu olarak ortaya çıkmış bulunan iklim değişikliği, şüphesiz yenilenebilir enerji motivasyonunun ana unsurunu oluşturuyor. Birleşmiş Milletler İklim Anlaşmasıda global enerji tüketimini petrol ve doğalgaz gibi fosil yakıtlardan düşük karbon teknolojilerine dayalı yakıtlara/enerji biçimlerine doğru kaydırıyor. Bu ise enerji jeopolitiği açısından, yeni güç merkezlerinin ortaya çıkması anlamına geliyor.

Düşük karbon enerji jeopolitiği, geleneksel fosil yakıtlara dayalı enerji jeopolitiğinden farklı olarak pek çok bileşeni içeriyor. Bunlar arasında, başta dijital teknolojiler olmak üzere, teknolojiye erişim, enerji hatları ve güzergahları, yenilenebilir enerji ekipmanlarında hammadde olarak kullanılan nadir toprak elementlerini içeren madenler ve bunların mülkiyeti, patentler, enerji depolama, enerji yönetimi vb. sayılabilir.

Diğer taraftan yenilenebilir enerjinin fosil yakıtlara yönelik talebi giderek azaltmasının bir başka jeopolitik sonucu olarak, petrol ve doğalgaz üreticisi ülkelerin ihracat gelirlerinin azalması ve ekonomilerini yeni duruma adapte etmek zorunda kalmaları, bu ülkelerin ekonomik ve siyasal gelişmişlikleri de dikkate alındığında, politik reformlarını gerçekleştirme ve ekonomilerini çeşitlendirme konusunda sorunlarla karşılaşmasını kaçınılmaz kılıyor.

Bütün belirsizliklere rağmen yenilenebilir enerjinin özellikle dağıtık olma karakteri, uluslararası arenada geçmişte sıkça yaşadığımız enerji kaynaklı çatışma/uyuşmazlık ve politik dengesizlik riskini önemli ölçüde azaltacak gibi gözüküyor. 

Yararlanılan Kaynaklar:

* The Complicated Geopolitics of Renewable Energy/MIT Global Change

* Renewable Energy Rewrites Rules of Global Geopolitics/Real Clear Energy

* Renewable Energy to Have Far-Reaching Geopolitical Effects/IRENA

Önceki ve Sonraki Yazılar