Son dönemde enerji piyasalarında tatlı bir şaşkınlık yaşanıyor. Enerji çevrelerinin yakından ve dikkatle takip ettiği tüm raporların ve piyasanın önemli isimlerinin dikkat çektiği tek bir nokta var; o da yenilenebilir enerji'nin olağanüstü yükselişi.
Evet, daha bir kaç yıl önceye kadar çok pahalı ve stabil olmadığı için çok da fazla ciddiye alınmayan yenilenebilir enerji kaynakları, deyim yerindeyse büyük bir atağa girdi. Geçen yıl şebekeye bağlanan santrallerin yüzde 90'ı, evet yanlış duymadınız yüzde 90'ı yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanan santraller oldu.
Bunda yeni teknolojik gelişmeler ve ucuzlayan teknolojiyle birlikte ucuzlayan maliyetler etkili oldu. Tabi depolama alanında katedilen mesafeyi ve dünyanın karbon salımı ve iklim değişikliği konusunda her geçen gün artan bilinç ve hassasiyetini de belirtmekte yarar var.
İsterseniz yenilenebilir enerjinin bu inanılmaz yükselişini biraz rakamlarla anlayalım.
2016 BP Enerji İstatistikleri Raporu’na göre, 2015 yılında maliyetlerdeki keskin düşüşlerin etkisiyle yenilenebilir enerji çok hızlı bir büyüme kaydetti. Son on yılda yenilenebilir enerjinin dünya enerji tüketimindeki payı yüzde 1'den yüzde 2.8'e yükseldi.
Yenilenebilir enerji geçen yıl 213 teravatsaat güneş, rüzgar, ve biyoyakıt kapasitesi ekledi. Ki bu miktar geçen yılki global eleketrik üretimi artış miktarına neredeyse eşit bir rakam. Yine, elektrik üretiminde kullanılan yenilenebilir enerji yüzde 15,2 artarken yenilenebilir enerji kaynakları da küresel enerji üretiminin yüzde 6,7'sine ulaşarak rekor kırdı.
BLOOMBERG 2040 YILI ÖNGÖRÜLERİ
Bloomberg New Energy Finance tarafından daha bugün yayınlanan 2016 Yeni Enerji Görünümü Raporu ise çok daha iddialı. Rapora göre, önümüzdeki 25 yıl içinde enerji üretim yatırımlarının üçte ikisi rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir kaynaklara yapılacak. Toplamda 11.4 trilyon dolar olması beklenen global elektrik üretim yatırımlarının 7.8 trilyonluk kısmı yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılacak.
Avrupa 2040 yılında elektrik ihtiyacının yüzde 70'ini, ABD ise yüzde 44'ünü yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılayacak.
Türkiye'de de bu genel eğilimle uyumlu olarak yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım ve üretimde bir artış yaşanıyor. Ancak bu henüz genel gelişmelerin çok gerisinde. Türkiye geçen yıl hidroelektrik dışında diğer yenilenebilir kaynaklardan 3.8 milyon ton petrole eşdeğer elektrik tüketti. Bir önceki yıl bu miktar 2.8 milyon ton idi. Türkiye'nin geçen yıl tükettiği enerji enerjinin sadece yüzde 1'i yenielenebilir enerji kaynaklarından (hidroelektrik hariç) sağlandı.
Bu demek oluyor ki Türkiye dünya yenilenebilir enerji maratonunda epey bir terlemek zorunda. Maratonun yerin altında değil, üstünde olduğunu farkederek, güneşle kemiklerini güçlendirmek, rüzgarla serinlemek zorunda.