Türkiye ekonomisindeki yavaşlama sürecinin bütün sektörleri olduğu gibi, enerji sektörünü de etkilemesi kaçınılmaz. Dolayısıyla enerji alanındaki yeni yatırım projelerinin ertelenmesi, ötelenmesi, kimi kararların askıya alınması, kimi başlamış yatırımların yavaşlaması da anlaşılabilir bir durum.
Ancak anlaşılması zor kimi durumlar da söz konusu. Kimi başlamış yatırımların tamamen durması ya da öngörülen ve ilgili şartnamelerle belirlenmiş takvime uygun şekilde ilerlememesi, hatta başlaması gerektiği halde iki yıldır başlamaması anlaşılabilir olmaktan uzak.
2017 yılında gerçekleştirilen 1000’er megavatlık YEKA GES 1 ve YEKA RES 1 ihalelerinden söz ediyoruz. Bunun yanına bir de elektrik üretim santrali kurma şartlı Çayırhan kömür sahası ihalesini ekleyebiliriz.
Şimdi bunlar nereden mi aklımıza geldi. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Aydın Milletvekili Mustafa Savaş’ın öncülüğünde 75 AK Partili Milletvekili’nin imzasını taşıyan bir torba kanun teklifi var.
Kanun teklifinin iki maddesi de enerji sektörü ile ilgili. Elektrik Piyasası Kanunu’nda değişiklikler öngörüyor. Maddelerden biri, tüketim noktası olarak gösterilen aboneliklerin sona ermesi nedeniyle şebeke bağlantı hakkını yitirmiş lisanssız elektrik üretim projesi sahiplerine yeni tüketim noktası edinip haklarını kullanma imkan sağlanmasını düzenliyor. Değişiklik, yüzlerce lisanssız GES projesini etkileyecek gibi görünüyor.
İkinci değişiklik ise yukarıda söz ettiğimiz YEKA ve kömür ihalelerini kazanan konsorsiyumların ortağı durumundaki Kolin, Kalyon, Çelikler, Türkerler ve Siemens gibi sınırlı sayıda şirketi ilgilendiriyor. Teklif kanunlaşırsa bu şirketlere, YEKA rüzgar, YEKA güneş ve Çayırhan kömür santrali projelerini hayata geçirmeleri için 3 yıl ilave süre verilecek.
Ortada bir gariplik olduğu kesin. Yapılmak istenen, kanun değişikliğiyle bundan iki yıl önce tamamlanmış ihalenin şartnamelerinin değiştirilmesi anlamına geliyor. Dolayısıyla aslında düzenleme sadece üç beş şirketi ilgilendirmekle kalmıyor, böylesi bir adım, o tarihte ihaleye katılıp yarışmış ama kazanamamış oyunculara da, şartlar değişiyorsa ben de hakkımı isterim deme hakkı veriyor. Daha da ötesi, konu bütün ülkeyi ilgilendiriyor. Neden mi? Şundan: Böylesi bir düzenleme, Türkiye’de yatırım yapmayı düşünebilecek başka oyunculara, bu ülkede iş hayatının öngörülebilirlikten ne derece uzak olduğunu gösterecek caydırıcı bir gösterge haline gelecek. Çünkü atılması düşünülen bu adım, dere geçilirken at değiştirildiğinin, maç oynanırken kural değiştirildiğinin bariz örnekleri olarak kayıtlara geçecek.
Dolayısıyla böylesi bir adımın, Türkiye’nin hem bugünü, hem geleceği açısından yol açacağı kalıcı sonuçları olacaktır. Sakın ola ki “Bunlar büyük projeler, bir şekilde hayata geçirilirse ülke ekonomisine büyük katkı sunacak” demeyin.
Bir ülkeye yatırım yapılmasının başta gelen şartları arasında hukukun egemen olması, kanunların işlemesi yer alır.
Peki ne yapılmalı?
Bence bu ihaleleri kazanan firmalara, “ihale şartlarını yerine getiremediniz, kusura bakmayın, teminatlarınızı yakıyoruz” deyip yola devam etmekte fayda var. Yarım kalmış, tamamlanmaya değecek proje varsa yeni şartlara uygun ihale açılır ya da devlet, yani EÜAŞ bu görevi devralıp bunları tamamlar.
Şu anda elektrikte arz fazlası da olduğuna göre, bu projelerden vazgeçilmesi ekonominin büyümesine engel olmayacağı gibi, ilgili sahalarda farklı ve gerçekleştirilebilir projelerin hayata geçirilmesinin de önünü açar.
Yani durumu kabullenmek ve ilave süre verilse bile yapılacağı iyice şüpheli hale gelen projeden vazgeçmek, kötü bir başarısızlık hikayesi yazmakta ısrar etmekten daha doğru olur.