HALUK DİRESKENELİ
Değerli okuyucular, geçtiğimiz günlerde 1997-2001 döneminde Pakistan’daki bir proje için nasıl buhar kazanı üretip sattığımızı anlatmıştım.
Bu kez hedef pazarımız Ürdün.
Bu ülkeye iki adet 120 ton/saat kapasiteli buhar kazanını nasıl sattığımızın hikayesini özetle vermeye çalışacağım.
Projenin adı Arab Potash, Aqabe, Ürdün. Çalışma dönemimiz ise 1997-2002.
Teklif alma talebi 1997 yılında ABD’li ortağımız (joint venture) üstünden bize ulaştı. Saatte 120 ton buhar üretecek iki adet su borulu buhar kazanı istiyorlardı.
Yer görme için Ankara’dan uçakla havalandık. Ürdün’ün Amman kentine vardık.
Yerli temsilcimiz ile konakladığımız otelde, Amman Sheraton’da kahvaltıda buluştuk.
Sonra beraberce Arab Potash Company merkezinde ihale evrakını hazırlayan Ürdünlü mühendisleri ziyaret ettik. Çok iyi mühendislik eğitimi almış insanlardı.
Çoğunun İngiltere ve ABD üniversitelerinden lisans üstü diplomaları vardı.
Tüm gün onlarla toplantı yaptık. Kendimizi şirketimizi referanslarımızı anlattık.
Ertesi gün yerli temsilcimizin Land Rover arabası ile Aqabe yönünde çölde yol aldık.
Kızıldeniz kıyısında, Aqabe (Akabe) kenti dışında yer alan fabrikaya ulaştık.
Mevcut eski Fransız yapımı buhar santralini yerinde gördük, fotoğraflarını çektik. Teknik resimlerin kopyalarını temin ettik, yer görme belgemizi aldık, ayrıldık.
Dönüşte yol üstünde Petra antik kentini ve ölü denizi gördük.
Türk Hava Yolları’nın Amman-Ankara seferi ile aktarmasız eve döndük.
Ankara’da teklifimizi hazırladık. Ulaştığımız rakam, montaj dahil 4 milyon dolar idi. Teklifimizi Ürdün yerel temsilcimize kurye ile gönderdik. Teklif orada çoğaltıldı, ilgililere sunuldu.
Davet geldi, tekrar gittik. Teklifimizi anlattık, referanslarımızı tanıttık. Aramızda bir güven oluştu, işi aldık.
Bu defa teknik resimler hazır değildi. Yeni detay resimleri hazırlamak zaman aldı. Tasarım paket değildi, buhar kazanı parçalar halinde üretildi. Karayolundan peyderpey Mersin’e gönderildi.
Mersin Serbest Bölge’de tek parça paket kazan haline getirildi. Sonra gemiye yüklendi. Akdeniz’e açıldık, Süveyş Kanalı’ndan geçtik, yürümüzü Kızıldeniz Akabe Limanı’na indirdik. Fabrikaya taşıdık. Bu arada montaj personeli de uçakla Amman’a gönderilmişti.
Fabrikanın kesintisiz buhara ihtiyacı vardı. Önce birinci kazanı söktük. Yerine bizim birinci kazanı yerleştirdik. Fabrikaya gerekli buharı verdik.
Sonra ikinci eski kazanı söktük. Yerine bizim ürettiğimiz ikinci kazanı koyduk.
Aqabe Arab Potash fabrikasında da yerel müteahhit ile beraber çok uyumlu çalıştık.
Yerel yetkililer zorluk çıkarmadı, gerekli izinleri kolay aldık.
Tek tek kazan montajı yaptığımızdan, iş 10 ay sürdü. Testleri başarıyla geçtik, geçici kabulü yaptık. İdare memnun, son kalan paramızı ve iş bitirme belgemizi aldık.
Ürdün, İngiliz kraliyet düzeninin Arap coğrafyasındaki replikası idi. Herşey, her yer İngiltere Kraliyet uygulamalarının benzeriydi. Kraliyet Hava Kuvvetleri, Kraliyet Bilim Kurumu, Kraliyet Briç Topluluğu.
Biz Türklere karşı başlarda belirli bir mesafeleri vardı. Bir İngiliz veya Amerikalı mühendisin işbilir olduğunu hemen kabul ediyorlar
ama bir Türk mühendisinin bu büyüklükte buhar kazanı işine girebilmesini hemen kabullenemiyorlardı.
Tüm Arap coğrafyasında olduğu gibi, ihale işinin kolaylaştırılması için arabulucu rolüne giren çok taraf vardı. Ancak hepsini yerel temsilcimize havale ediyorduk.
Arab Potash, Ürdün için en önemli üretim ve ihracat merkezi idi. Petrolü olmayan, çöl üstünde 10 milyon nüfuslu, vatandaş sayılmayan Filistinli göçmenlerin kampları doldurduğu zor bir alandasınız. İçme suyu bile yeterli değil.
İdare ile iyi ilişkiler kurduk. İş zamanında bitti. Arab Potash Company, o gün bugün bizim buhar kazanımızı kullanıyor. Ciddi bir operasyonel problemi yok.
Ürdün'de iş yapar mıyız? Arap coğrafyasında Türk müteahhitler her zaman iş yapabilir. Arap coğrafyası bizim doğal iş mekanımızdır. Bir anlamda arka bahçemizdir. Yeter ki durumumuzu fazla abartmayalım, karşılıklı saygı mesafesinde kalalım.
Özellikle Osmanlı dönemini onlara hiç hatırlatmayalım. Büyük, lider ülke imajı iç piyasada gururumuzu okşuyor. Ancak iş ilişkileri açısından aynı profili dışarda sürdürmek pek doğru olmuyor. Bire bir eşit şartlarda iş yapmak çok daha doğru. Çünkü karşınızdaki teknik personel en az sizin kadar eğitimli donanımlı ve tecrübeli oluyor.
Haluk DİRESKENELİ - Prinkipo, 8 Ağustos 2018