Enerji Günlüğü - Avrupa Rüzgâr Enerjisi Birliği (EWEA) yayını olan “ Wind Directions” dergisi Eylül 2013 sayısında Türkiye’yi kapak konusu yaptı ve özel bir dosya hazırladı. Dergi,kapağında “Türkiye Uçuşa Geçti” başlığını kullanırken, dosya başlığını da, “Elektrik Santralleri Doğu ile Batıyı birleştiriyor” olarak attı.
Türkiye’nin doğu ile batıyı birleştiren jeopolitik konumunu, batıyla durgunlaşan, doğu ile de gerginleşen ilişkilerini yönetmede avantaj olarak kullandığı saptamasıyla başlayan yazıda, çok hızlı büyüyen bir ekonomiye sahip olan Türkiye’nin buna paralel artan elektrik talebini karşılayabilmek ve dışa bağımlılıktan kurtulmak için yenilenebilir enerjilere yöneldiği ifade ediliyor. Türkiye’nin enerji ihtiyacının % 75’ini ithal ettiği ve bunun için her yıl 60 milyar Euro ödediği bilgisi veriliyor.
Türkiye’deki ekonomik büyümenin elektrik arzını yılda yaklaşık yüzde 7 oranında artırdığına ve bu oranın da Çin’in ardından Türkiye’yi ikinci sıraya yerleştirdiğine dikkat çekilen yazıda, rüzgâr enerjisi sektörünün hızla genişlediği belirtiliyor. Devreye aldığı rüzgâr santrallerinin yıllık ortalama 500 MW’lık kapasitesiyle Türkiye’nin rüzgâr kurulu kapasitesini dört yılda 2.500 MW’ın üzerine çıkardığına ve önümüzdeki on yılda bu miktarın sekiz katına ulaştırmayı planladığına değiniliyor. Türkiye’nin aynı zamanda kullanıma hazır, yapılmakta olan ve planlanmış projelerin de katılımıyla bu rakamın 11.000 MW’ye yükselebileceği ve böylece Türkiye’nin Avrupa’nın en büyük rüzgâr enerji pazarlarından biri konuma geleceği ekleniyor.
DOĞALGAZA BAĞIMLI KALMAMAK İÇİN RÜZGÂR
Böylesine çarpıcı rakamlara rağmen, Türk Hükümetinin, ağırlıklı olarak yakıt ithalatına dayalı olan enerji sektörünü çeşitlendirmek için, sadece birkaç yıl önce yenilenebilir enerji yatırımları kararları aldığına dikkat çekiliyor. Bu konuda Avrupa Rüzgâr Enerjisi Birliği Türkiye şubesi başkanı Mustafa Serhat Ataseven’in, “ Biz alternatif enerji kaynaklarını, elektrik ihtiyacımızın yarısını karşılayan doğalgaz’ı satın aldığımız Rusya gibi ülkelere bağımlı kalmamak için istiyoruz” sözlerine yer veriliyor.
Türkiye’de yenilenebilir enerji kanununun 2005 yılında çıkarıldığını ve 2009 yılında da Cumhuriyetin 100. Kuruluş yılı olan 2023 yılına kadar 20.000 MW rüzgâr enerjisi hedefi konduğu, böylece elektrik ihtiyacının % 30’unu yenilenebilir enerjiden sağlanmasının hedeflendiği belirtiliyor.
FOTO: CELAL AKYOL
POTANSİYEL AVRUPA’NIN BEŞTE BİRİ
Yazıda, Türkiye resmi rüzgâr enerjisi haritasında, sahip olunan rüzgâr enerji toplam potansiyelinin 50.000 MW olarak gösterildiği, bu rakamın da neredeyse 27 Avrupa Birliği ülkesinin beşte birine eşit olduğu ve bu anlamda çok etkileyici olduğu belirtiliyor. Ayrıca bu haritaya bakıldığında Türkiye’nin rüzgâr potansiyelinin Ege sahil şeridinde yoğunlaştığına dikkat çekiliyor.
EWEA ve Avrupa’daki rüzgâr endüstrisinin 2030 yenilenebilir enerji hedeflerine ulaşmak için yoğun çaba harcadığını, ancak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan yardımcısı Hasan Murat Mercan’ın Türkiye’nin rüzgâr enerji hedefinin yabancı yatırımcıları etkileyip etkilemeyeceğinden emin olmadığı ifade ediliyor. Çalışmada, Murat Mercan’ın şu sözlerine yer veriliyor:
“Tabi ki bu hedef siyasetçiler için önemlidir. Ama sonuçta enerji ihtiyacını karşılamak için kısa, orta ve uzun vadeli planlar geliştirmek zorundayız. Yatırımcıların hedef değerlerinden etkilenip etkilenmeyeceklerinden emin değilim.Çünkü hedefe ulaştığımızda bile bu yatırımların duracağı anlamına gelmez, özellikle de yenilenebilir enerji yatırımlarının.Doğal gaz santralleri söz konusu olduğunda bu hedeflerin lisans başvurularını azaltmada önemli olabileceğini ama yenilenebilir enerjide bunlar politik hedefler değiller ama sektördeki istekliliğimizi gösteriyor ve global bir resim sunuyor.”
ATASEVEN: YERLİ EKİPMAN TEŞVİKİ ETKİSİZ
Yazıda, Türkiye’de rüzgâr enerjisi sektörüne desteğin, 2005 yılında fiyat garantisi tarifesi ve ek yatırım teşviki temelinde başladığı ve 2010 Aralığında da yeniden düzenlenerek, yatırımcıların ürettikleri elektriği satabildikleri, üstelik yerli ürünler kullanımında her KWh başına ek ödeme aldıkları vurgulanıyor. Mustafa Serdar Ataseven’in bu konuyla ilgili görüş ve uyarılarına da yer veriliyor. Ataseven’in yerli ekipman kullanımındaki teşvikin etkisiz olduğu, ağırlıklı olarak teçhizatın uluslararası şirketlerden sağlandığına dikkat çektiği belirtiliyor.
Teşvik ve sübvansiyonların dikkatli düzenlenmesi gerektiğini ve bunların ekonomiye ağır bir yük oluşturmasından sakınılması gerektiğini söyleyen Ataseven’in, bu durumun Avrupa’da özellikle güneş ve rüzgâr enerjileri alanında görüldüğüne, herhangi bir sektöre verilen teşvikin, diğer sektörleri mağdur etmemesi gerektiğine işaret ettiği belirtiliyor. Ayrıca Ataseven’in Türkiye ile AB arasındaki en büyük farkın göreceli olarak düşük devlet desteği olduğunu söylediği de ekleniyor.
Türkiye’deki rüzgâr enerjisinin şebekelere bağlanmada önceliği olduğu, kiralamalarda indirim (kamusal alanların kiralanmasında % 85 oranında bir indirim) olduğu belirtiliyor. Aynı zamanda Türkiye’de çevreci düzenlemelerin AB’ye göre oldukça gevşek olduğuna da vurgu yapılıyor. Var olan bazı kuralların da uygulanmadığı ve ruhsat almak şartıyla, ulusal parklarda, halka açık alanlarda, koruma altındaki ormanlarda, doğal yaşam alanlarında – hatta yetkili otoritelerin izniyle özel çevre statüsünde olanlarda bile -rüzgâr santralleri kurulabiliyor saptaması yapılıyor.
FİNANS BULMAK ZORLAŞTI
Türkiye’nin ekonomik krizden daha az etkilenmesine rağmen, fonlarını daha çok uluslararası piyasadan sağlayan bankaların faiz oranlarını yükseltmeleri, kısmen de ülke içindeki ekonomik sıkıntılar nedeniyle, rüzgâr enerjisine uzun vadeli finans bulmanın zorlaştığı belirtiliyor.
EWEA’nın “ Eastern Winds” raporuna göre, Türkiye’de rüzgâr enerjisinin önünde iki temel engelden ilkinin bürokratik engeller, ikincisinin de planlanan 11 GW’lık piyasa projesine ulaşacak yeterli kapasitede santrallerin olmaması olduğu belirtiliyor.
TEİAŞ Başkanı Kemal Yıldır’ın rüzgâr enerjisi bağlantısı için kendilerine 78 bin başvuru yapıldığı ve bunun Türkiye için çok fazla olduğu, rüzgâr enerjisinin en fazla yüzde 20-30 oranında olması gerektiği, fazlasının sistem için sorun yarattığı, bu nedenle bu başvuruları elemek durumunda oldukları açıklamasına yer veriliyor.
YILDIZ: TÜRKİYE RÜZGÂR ENERJİSİNİN DOĞU YILDIZI
Dosyada ayrıca 14 Haziran Dünya Rüzgâr Günü öncesi Enerji Bakanlığı’nda düzenlenen etkinlikler – resim ve fotoğraf sergileri ve yarışmalar – fotoğraflar eşliğinde ele alınıyor. 14 Haziran günü İzmir’e, ilk rüzgâr türbininin kurulduğu yere ve türbin ve kule yapım fabrikalarına yapılan gezi ve piknikten de bahsediliyor.
Yazı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın şu sözleriyle sona eriyor: “Bütün engellere ve zorluklara rağmen Türkiye şimdiden rüzgâr enerjisinin doğu yıldızı oldu ve her zamankinden daha çok parlayacağa benziyor. Rüzgâr enerjisi Türkiye için büyük bir fırsat. Rüzgâr enerjisi güvenilir, sürdürülebilir ve temiz, aynı zamanda da çevreye duyarlı.”
HABER + ÇEVİRİ: Sabiha KÖTEK