ABD’li yatırımcı ENRON ile beraber 1996-1998 yılları arasında 26 aylık sürede Trakya Tekirdağ sahilinde doğalgazla çalışan 478 MWe kapasiteli kombine çevrim santrali kurduk. Yerli müteahhitlik şirketimizin yöneticileri bize net bir talimat verdi: Sakın ola işi çabuklaştırmak için gereksiz taahhüt altına girmeyin. Bürokrasi hangi dokümanı istiyorsa hazırlayıp verin ve sonucu bekleyin.
Yerli ortak olarak bizim görevimiz gerekli müracaatları yapmak, izinleri almak, bürokrasi ile ortak toplantılar düzenlemek, iş başladıktan sonra inşaatları yapmak, basınçsız aksamı üretmek, saha montajı yapmaktı.
O sıralar Türk-Amerikan ortak girişim (joint venture - JV) şirketimiz kurulmuş, her tip endüstriyel ve büyük kapasiteli buhar kazanı lisanslarını almışız. En yeni atık ısı kazanları teknolojisine sahibiz. Kuzey Amerika tasarımı yatay geçiş doğal sirkülasyonlu atık ısı kazanları yapıyoruz.
Gaz türbin kapasitesi hızla yükseliyor, GE, Siemens, Mitsubitshi gaz türbinleri arkasına kurulacak ilave yakıtlı veya yakıtsız atık ısı kazanlarının yeni baştan tasarımlarını burada yapıyoruz.
Yeni yatırımda JV olarak yokuz. O başka bir proje. Şimdi artık piyasada olmayan Amerikan yatırımcı ENRON şirketi fizibilite-yapılabilirlik dosyaları hazırlamış ve bize göndermiş. Bu projeden sorumlu proje yöneticisi mühendis abimiz dosyaları odasında raflara koymuş.
Her neyse, bu konu benim kafamı kurcalayıp duruyordu: Acaba bu projede atık ısı kazanları işini biz alamaz mıydık?
Bir gün proje yöneticisinin odasına gittim. Üç büyük klasör proje yapılabilirlik dosyasını inceleme izni istedim. Önüme dosyaları koydu, “incele, kopya alma, not alma, oku bırak” dedi.
Büyük bir merakla dosyaları açtım. Standart açıklama notları, index-içindekiler, tanımlar, proje anlatımı, ekipman tanıtımı vardı. Saha jeolojik şartları, meteorolojik durum, yakıt hatları, iletim bilgileri yerel kaynaklardan derlenmişti.
Ellerindeki başka bir projeden kopyala-yapıştır düzeninde aktarma yapmışlardı. Elde mevcut, herkesin bildiği büyük gaz türbinleri, buhar türbinleri katalogları eklenmişti.
İş atık ısı kazanlarına gelince bir fazla detay yoktu. Genel teknik açıklamalar, proje nedir, nasıl çalışır gibi sorulara cevaplar. Yani üç koca klasörde atık ısı kazanları konusunda herhangi bir detay yoktu.
Son bölüm, bildiğimiz fizibilite hesapları, geri dönüş rakamları ile doluydu. Her toplantıda fotokopi kopyaları alınıyor, görüşülecek kişiler için hazırlanıp sunuluyordu ama içinde fazla bir şey yoktu.
O sınırlı bilgilerle zaman içinde izinler alındı. 500 milyon dolarlık proje finansmanı sağlandı. Görüşmeler tamamlandı. Gaz ve buhar türbinlerine sipariş bağlandı.
Proje finansmanı ABD’den sağlandığı için atık ısı kazanı komple bu ülkeden geldi. Burada yerine monte edilirken buhar domlarının saclarında katmer çıktı, yerinde tamir edildi. ABD’li mühendislik şirketi elindeki başka bir benzer projeye ait genel yerleşimi bizim sahaya aynen uyguladı.
Ancak bizim topoğrafyada yükseklikler, tepeler vardı, kazan, yakıt depoları, su depoları bu yükseltilerin üstünde kaldığı için pompalama sistemi 2 MWe’lik gereksiz, fazla iç tüketim kaybı verdi.
Her neyse, eğrisi doğrusuna denk geldi, iş yapıldı, bitti. Elektrik alım ve doğalgaz satış garantisiyle 20 yıl süreli anlaşma imzalandı. Yabancı ABD’li şirketin ismi finansal skandala bulaştı, yabancı şirket battı, piyasadan çekildi. Tüm pay yerli ortağa kaldı.
Yerli ortaklar bu tesisi 2012 yılında 400 milyon ABD Doları fiyatla, doğalgaz temin eden InterRao Rus şirketine sattı. Rus şirket tüm personeli değiştirdi. Tesis halen çalışıyor. Elektrik üretiyor. Garanti süresi bitti. Trakya projesi, Türkiye'de bir başarı hikayesidir.
Haluk DİRESKENELİ / Enerji Günlüğü - Berlin / Mart 2019