Temiz su kaynağımız sınırsız mıdır? Sınırsız ve yenilenebilen enerji kaynaklarımız nelerdir? Bölgesel su kaynaklarının yakın ve başka bir bölgeye tümden veya kısmen devri; o coğrafi ve idari bölge sakinlerinin onayı, yani referanduma gidilmesiyle mi mümkün olmalı? Doğrusu, içinde bulunabileceğim bir parlamentoda; belki de yasama dönemi süresince; sadece bu ve bağlı konularda, meclisi geceleri bile çalışır halde tutabilirdim. En azından çabam bu yönlü olurdu ve bunu (şaşıracağınızı pek sanmıyorum ama) cesurca yapardım.
40 yıl kadar önce, Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nın; spor ve sergi sarayı olduğu günlerde, muhtemelen enerji ve su konularında bir fuar düzenlenmişti. Su arıtma işlemini ilk orada görmüştüm. İsrail standının bir bölümü dışarıdaydı ve getirdikleri bir TIR içinde su arıtması yapıyorlardı. Yani kirli denebilecek bir suyu bir taraftan sisteme yüklüyorlar ve öbür taraftan; sertlik derecesi bile ayarlanmış berrak içme suyu alıyordunuz.
Bütün mesele bu yöntemle koca bir toplumun ihtiyacını; örneğin deniz suyu üzerinden tedarik etmek ve dağıtmak, hem yüksek teknoloji istiyordu hem de yüksek maliyeti vardı. Bugün de öyle…
Bir de belirli bir zaman diliminde fidan başına belirli miktar suyu veriyorlardı, yani damlama sulama tekniğini kullanıyorlardı. Yüksek kalitede ve toplamda iyi ürün alıyorlardı. Yani bağı bahçeyi göle çevirmenin alemi yoktu.
Bildiğiniz gibi gezegenimizin temiz içme suyu uzunca bir süredir çok yetersiz. Bir basketbol topu düşünün; onun üzerindeki bir leblebi tanesi kadar temiz içme suyumuz var. Bunun yüzde 70’i tarıma, yüzde 20’si sanayiye ve kalan yüzde 10’u da insan ihtiyaçlarına gidiyor. Bu durumda su kaynaklarımızı, borsa ürünü yapamayız, heder olmasına da göz yumamayız...
Bir yılı aşkın süredir yayın yapan ve şahsen ilgiyle izlediğim internet yayınlarından Gazete Pencere’de benim bu dediklerimi açan ve toparlayan bir habere rastladım. Burada sizlerle paylaşmak istiyorum: “Ekosistemlerin gelişmesini sağlayan ve artan insan nüfusunu besleyen su sistemlerinin çoğunda su stresi oluşmuş durumda. Nehirler, göller ve yer altı suları kuruyor veya kullanılamayacak kadar kirleniyor. Dünyadaki sulak alanların yarısından fazlası yok oldu.
Peki, su kaynaklarının tükenmesindeki başlıca sebepler neler?
Gelin, birlikte inceleyelim. Su kaynakları, bir nehir ekosisteminin parçasıdır ve bu sistem üzerinde aşırı kullanım, kirlilik, doğru planlanmayan su altyapıları ve yanlış yönetime bağlı kırılmalar havzaları, ülkeleri ve hatta ekonomileri daha da kırılgan hale getirir. Kuraklığın temelinde yağışlardaki geçici düşüşler olmakla birlikte, iklim değişikliğiyle etkileri çok daha şiddetli hale gelir. Tarım sektöründe, diğer kaynaklardan daha fazla su tüketilir ve tüketilen suyun çoğunun boşa harcandığı söylenebilir. İklim değişikliği, dünya çapında hava ve suyun yapısını değiştirerek bazı bölgelerde kıtlığa ve kuraklığa, bazılarında ise sele neden olur.”
Bir sonraki yazımızda da bu konuyu, su kaynaklarımız üzerinden sürdürmeye çalışalım. Şimdilik kalın sağlıcakla…