İzmir`de sayıları giderek artan rüzgar türbinleri, yani bölgeye kurulan ve kurulmakta olan rüzgar enerjisi santralleri (RES), 15 Ağustos`ta Karaburun`dan İzmir`e yapılan bir yürüyüşle protesto edildi.
Bölgeye yapılmak istenen taşocaklarıyla balık çiftliklerine çevre kirliliği ve çevre tahribatına yol açtığı gerekçeleriyle yapılan haklı itirazların yanında bu RES karşıtlığı biraz kafa karıştırıcı değil mi?
Çünkü rüzgar, yenilenebilir kaynakların en temizi olarak ün yapan bir enerji kaynağı. Acaba hangi neden veya nedenler RES yatırımlarının, taşocağı açma, balık çiftlikleri kurma ile aynı kefeye koyulmasına yol açıyor?
O vakit biraz yakından bakmaya çalışalım meseleye... Bir kere rüzgar enerjisinin doğal yaşama zarar verdiği ileri sürülüyor. Mesela rüzgar türbinlerinin yaydığı seslerin, hayvanların bölgeyi terketmesine yol açması gibi... Ama türbin teknolojisinde, sesi önemli oranda azaltan gelişmeler sağlanmış durumda. Bunlar ne ölçüde yaygın kullanılabiliyor tartışılır ama yaygınlaşması çok zor olmasa gerek.
Bu arada rüzgar türbinlerinin özellikle kuşlar için bir kabusa dönüşebildiği de söyleniyor. Ancak çok basit önlemlerle bunların en aza indirilebildiği biliniyior.
Norveç`te, kuşların rüzgar türbinlerine takılıp ölmelerinin önüne geçmek için türbinlerin üç kanadından birinin siyaha boyanması en basit önlemlerden biri.
Türbin yüksekliklerinin daha düşük tutulması gibi çözümler üzerinde de duruluyor. Bu çözümlerin uygulandığı alanlarda kuş ölümlerinin şaşırtıcı bir şekilde azaldığı gözlemlenmiş.
Kimi muhalifler ise RES`lerin görüntü kirliliği yarattığı görüşünde. Bunun yanında bağ bahçelerin ve meraların bozularak, ağaçların sökülerek RES tarlalarına çevrilmesinden yakınanlar da var.
RES`lerin yoğunlaştığı alanlarda rüzgar hızının düşmesiyle, bölgedeki nem oranının yükselmesi, yakınlardaki göllerin sularının ısınması ve bunun sonucunda su altı canlı türlerinin azalması gibi daha pek çok etkilerine de değiniliyor.
Doğaya ve çevreye ilişkin eleştirilerin yanında, rüzgar santrallerinin teknik sorunlarına da değiniliyor bu arada. RES`lerin en büyük handikapı düzenli, sistemli ve kesintisiz bir elektrik üretimi yapamaması. Malum, rüzgarın esip esmemesini insanoğlu kontrol edemiyor. En azından şimdilik.
RES`lerden elde edilen enerjinin genel ihtiyaçların yanında çok düşük kalması da bir diğer konu. Ama verimlilik ve potansiyel engellerinden daha çok, üretilen enerjiyi depolama ve altyapı sorunları daha belirleyici. Bunlara bir de yüksek yatırım maliyetlerini eklemeliyiz.
BU TABLO CAYDIRICI OLMASIN
İç karartıcı gibi görünen bu tablo caydırıcı olmamalı. Zira bu sayılanların büyük bir kısmı çok basit önlemlerle ve akılcı bir doğa bilinciyle giderilebilecek zararlar. Üstelik düşük bakım maliyeti ve yenilenebilir olması nedeniyle rüzgar enerjisi çok caziptir.
Rüzgar enerjisi kurulu gücünde 2012 yılı verilerine göre 35.159 MW ile ABD başı çekerken, 25.777 MW ile Almanya ikinci sırada. Daha sonra 25.104 MW ile Çin, 19.149 MW ile İspanya ve 10,926 MW ile de Hindistan geliyor.
2023 yılı için Türkiye`nin rüzgardaki kurulu güç hedefi 20.000 MW olarak belirlenmiş. Hayata geçen kısım, halen 2 bin 500 MW`nin altında. Hedefe ulaşabilmek için bazı özel teşvikler devreye sokulmuş. 2006 yılından bu yana devlet, RES kuranların elektriğine belirli bir alım fiyatı garantisi sağlıyor.
LİSANSSIZ RES İMKANI
Bu arada 500 kW altı kurulu güçteki enerji santrallerinde lisans gerekmiyor. Kurulum maliyeti yaklaşık 9 bin TL olarak hesaplanan 3 kW`lık bir rüzgar türbini, müstakil bir ev veya villanın tüm ihtiyaçlarını karşılıyor. Bu türbinin ürettiği ihtiyaç fazlası elektriğin kilovat saati de 7-11 dolar arası fiyatlarla şebekeye satılabiliyor.
Bu arada daha yüksek elektrik fiyatı ödenerek, yerli türbin kullanımı da teşvik ediliyor. Kısacası, yenilenebilir enerji kaynaklarından en temizi olan ve ülkemizde de iyi bir potansiyele sahip rüzgar enerjisi doğaya en az zarar verecek şekilde ele alınıp değerlendirilmeli, geliştirilmeli, kullanılmalı...
ODTÜ Rüzgar Enerjisi Teknolojileri Araştırma ve Uygulama Merkezi`nin kurulmuş olması, araştırmacı bir ekibin "zararsız" rüzgar türbini tasarlaması (dikey rüzgar türbini projesi), konunun öneminin kavranmasının sonuçlarından sadece ikisi.
Madem ki enerji kaynakları sınırlıyken insanın enerji tüketim ihtiyacı sınırsız, madem ki insanlar tüketim anlayışlarını sorgulama ve değiştirmede isteksiz, o halde alternatif yenilenebilir enerji üretiminde yoğunlaşmak kaçınılmaz.
Bunu da ekolojik sisteme en az zarar verecek yöntemler ve teknolojiler geliştirerek yapmak ise vicdani bir sorumluluk.
YAZARLAR
Sabiha KÖTEK
- Taşocağıyla RES`i bir tutmak!
Önceki ve Sonraki Yazılar