1. YAZARLAR

  2. Huriye Y. ÇINAR

  3. Taliban’ın dönüşü, Sahrawi’nin öldürülmesi ve Afrika’da selefi terör
Huriye Y. ÇINAR

Huriye Y. ÇINAR

Köşe Yazarı
Yazarın Tüm Yazıları >

Taliban’ın dönüşü, Sahrawi’nin öldürülmesi ve Afrika’da selefi terör

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 16 Eylül’de, Fransız güçlerinin ISGS (Islamic State in the Greater Sahara-Büyük Sahra’daki İslam Devleti) Lideri Adnan Abu Walid Al-Sahrawi’yi öldürdüğü haberini Twitter hesabından duyurdu. Çok kısa bir süre sonra da ABD Basın Sözcüsü Ned Price, Sahraaltı’nda terörle mücadele ortakları olan Fransa’yı Sahrawi’nin etkisiz hale getirilmesi sebebiyle tebrik eden bir paylaşımda bulundu.

ISGS Lideri Adnan Abu Walid Al-Sahrawi, bu iki devlet için uzun bir süredir önemli bir hedefti. Çünkü Sahrawi 2020 yılında 6 Fransız yardım örgütü çalışanının ve 2017’de 4 Amerikan Özel Kuvvetler askerinin ölümünden sorumlu tutuluyordu. Bu iki olay Sahraaltı Afrika’da Fransız ve Amerikan güçlerinin terörle mücadelede kapasitelerinin sorgulanmasına neden olmuştu.

Sahrawi’nin ölüm haberlerinden çok kısa bir süre sonra Nijerya’da etkinlik gösteren Boko Haram terör örgütünün bir parçası olan ISWAP’ın (Islamic State in West Africa Province- Batı Afrika’daki İslam Devleti) yakın zamanda yönetimi ele alan lideri Abu Musab Al-Barnawi’nin de öldürüldüğü haberleri medyada yer almaya başladı. Ancak Barnawi’nin ölümü henüz Nijerya yetkili makamlarınca doğrulanmamıştı. Al-Barnawi, Boko Haram terör örgütünün kurucusu Muhammed Yusuf’un oğlu. Mayıs ayında öldürülen Boko Haram’ın eski lideri Shekau ile de kıyasıya bir rekabet içerisine girmişti.

Boko Haram bünyesinde yaşanan bu güç çatışması sonrasında Al Barnawi ve beraberindeki güçler Sambisa Ormanında Shekau’ya büyük bir saldırı düzenlemiş, Shekau ise bu esnada üzerindeki bombaları patlatarak ölmüştü.

Birçok kez öldüğü haberleri yayınlanan ama her defasında yayınladığı videolarla Nijerya Hükümeti ile alay eden Shekau’nun ölümü hakkında resmi açıklama yapma konusunda bu kez acele edilmedi, konu üzerinde daha titiz davranıldı. Shekau’nun ölümünün bir süre sonra kesinleşmesinin ardından IŞİD yönetimi Al-Barnawi’yi ISWAP lideri olarak tanıdıklarını açıklamıştı.

Boko Haram içerisinde yaşanan güç mücadelesinin IŞİD yanlısı hiziplerce kazanılmış olmasının ardından birçok güvenlik uzmanı Sahraaltı Afrika’da IŞİD bağlantılı terör örgütlerinin güç kazandığı yorumunu yapmıştı. Gerçekten de ISGS’yi de bünyesinde barındıran ISWAP grubu Shekau ölümü sonrasında Shekau’ya bağlı birlikleri kendi yanlarına çekmiş ve daha önce Shekau idaresinde olan bölgeleri de kontrol altına almıştı.

Ancak gerek Macron’un Sahrawi’nin Fransız güçleri tarafından öldürüldüğünü müjdesini vermesi gerekse DW Africa’nın Al Barnawi’nin öldürüldüğüne yönelik yaptığı haberler sonrasında bölgede IŞİD fraksiyonlarının yeniden güç kaybetmeye başladığı izlenimini doğuracaktır.

Peki bu gelişmeler hangi sonuçları beraberinde getirecektir?

Öncelikle bu noktada Fransa’nın Sahraaltı Afrika’da terörle mücadeledeki konumuna bakmakta fayda var. Taliban’ın zaferi sonrasında, daha önceki dönemlerde Sahraaltı Afrika’daki terörle mücadele birliklerini azaltacaklarını duyuran Macron’un kararı sorgulanmaya başlamıştı.

Diğer yandan uluslararası basında Fransız Lafarge çimento şirketinin Suriye’de faaliyetlerini sürdürebilmek için IŞİD’e yüklü bir miktar ödeme yapması ve bu durumdan da Fransız istihbaratının haberi olduğu bilgileri Macron hükümetini oldukça zorlamıştı. Son olarak ise son zamanlarda Sahraaltı Afrika’da terör örgütlerinin çok sayıda Fransız asker ve sivili öldürmesi de kamuoyunda eleştirilere neden olmuştu.

Durum böyle iken Sahrawi’nin öldürülmesi ve IŞİD bağlantılı terör örgütlerinin zayıflatılması Macron’un terörle mücadele politikalarına güç yüklemesi yapacak bir gelişme olarak değerlendirilebilir.

IŞİD’e bağlı güçlerin Sahraaltı Afrika’da zayıfladığı imajı, Fransa’nın olduğu kadar ABD’nin de yararına olacaktır. Keza Afganistan’da 20 yıllık bir sürede selefi terör örgütleriyle mücadelesinden aniden çekilen ABD’nin bu kararı uluslararası alanda sorgulanmıştı. Bu nedenle Sahraltı Afrika’daki terör örgütleri aleyhine bu gelişmeler Amerikan Hükümetini rahatlatabilecek nitelikte.

Hem ABD hem de Fransa, son birkaç yıldır terörle mücadelede görevli askerlerini geri çekecekleri açıklamasını yapmışsa da esasen bu yakın dönemde asker sayısını nispeten azaltmaktan öteye gitmeyeceklerini söyleyebiliriz. Sahraaltında yürütülen mevcut terörle mücadele operasyonlarının iki büyük kilit ismi olarak hala ABD ve Fransa’nın adını zikretmek mümkün.

Ancak daha geniş bir perspektiften bakıldığı zaman Sahrawi ve Barnawi’nin ölümlerinin terörle mücadelede hemen bir zafer olarak yorumlanmaması gerekir. Nitekim bu yapılanmaların başındaki liderler değişse bile örgütler kısa zamanda yeni bir lider tarafından yapılandırılarak eylemlerine -daha da hız kazanarak- devam edebilirler.

Bu arada ISWAP örneğinden hareketle Barnawi ve Sahrawi yerine gelebilecek yeni liderlerle mücadelenin daha da zor olma ihtimali de mevcut. Nitekim Shekau’nun aşırı şiddet içeren ve Müslüman sivilleri dahi kapsayan geniş çaplı katliamları Boko Haram bünyesindeki komutanlar tarafından sık sık eleştiriliyordu. Al Barnawi’nin de Shekau karşısındaki mücadelesindeki en büyük söylemleri bu gaddarca yöntemlerin eleştirilerini kapsıyordu.

Mayıs ayında Shekau’nun ölüp yerine Barnawi’nin kontrolü ele alması ISWAP’ta daha ılımlı bir hizbin zafer kazandığı yorumlarına neden olmuştu. Nijerya kolluk kuvvetleri de terörle mücadele operasyonlarına bu gelişmeyi gözeterek yol vermişti. Şimdi ise Nijerya başta olmak üzere Sahraaltı Afrika’daki devletler eylemlerinde daha gaddar ve sınır tanımaz liderlerle mücadele etmek zorunda kalabilir.

Diğer yandan eğer geniş halk kitlelerinin yaşadığı sosyo-ekonomik sıkıntılar ve güvenlik endişelerinin bertaraf edilip hükümetin terörle mücadelede işinin kolaylaştırılması gerekir. Ancak bu terör örgütlerinin faal olduğu kırsal alanlarda görüldüğü üzere halk, devletin imkanlarına erişememekte, diğer yandan kısmi olarak örgütün sağladığı imkanlarla terör öğelerine karşı daha ılımlı tavırlara bürünebilmektedir. Netice itibariyle Sahraaltı Afrika’da terörle mücadele konusunda her zamankinden daha temkinli ve kapsamlı, uluslararası aktörlerin aktif katılımını da içeren bir yol haritasına ihtiyaç var.

Önceki ve Sonraki Yazılar