Enerji Günlüğü -BM Kalkınma Programı Türkiye eski Müdürü Bartu Soral, Paris'te düzenlenen iklim konferansından çıkan anlaşmada en önemli konu olan yasal bağlayıcılığın içinin boş olduğunu ifade etti.
Birleşmiş Milletler (BM) Kalkınma Programı Türkiye eski Müdürü ve kalkınma ekonomisti Bartu Soral, Paris'te düzenlenen iklim konferansından çıkan anlaşmayı değerlendirerek, yıllardır eksik olan yasal bağlayıcılık konusunun bu anlaşmada da çok net olmadığını kaydetti.
Soral, ""Görüşmelere başkanlık eden Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius, son taslağın yasal bağlayıcılığı olacağını açıklamış. Hatırlanacaktır, benzer şekilde umut dolu açıklamalar 1997 Kyoto protokolü için de yapılmıştı. Ancak maalesef sonuç fiyasko oldu. Önce ilan edilen ve en önemli konu yasal bağlayıcılık. Yani yıllardır eksik olan şey. Ancak bu nasıl olacak, belli değil? Metinde yasal bağlayıcılığın bağları somut değil. Ülkeler kendi ceza kanunlarına "karbon salınımını söz verdiğimiz oranda indirmezsek, çevre bakanı ve başbakan 9 aydan 2 yıla kadar hapis cezası ile yargılanır" gibi bir madde mi ekleyecek? Çevre bakanı " biz kanunu hazırladık, Cumhurbaşkanı veto etti" deyip suçu Cumhurbaşkanına atarsa ne olacak? Uluslararası çevre mahkemeleri kurulacak ve suçlular cezalandırılacak mı? Bir kere en önemli madde diye sunulan maddenin içi boş" dedi.
ZURNANIN ZART DEDİĞİ YER SORUMLULUK PAYLAŞIMI
Paris'teki en önemli tartışmalardan birisinin de sorumluluk paylaşımı olduğunu belireten Soral, "Malum, karbon salınımındaki aşırılık 1800'lerin sonlarında başladı. Buharın keşfi ve sanayi devrimi ile fosil yakıt yani petrol çağı başladı. Sanayileşen ülkeler İngiltere, ABD, Almanya, Japonya vs. bir yandan zenginleşirken, bir yandan bugün yaşadığımız iklim değişikliğine sebep oldular. 1980'den sonra ise Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ülkeler işin içine girdi. Bugün aşırı karbon salınımında Çin başta, onu ABD takip ediyor. Şimdi Çin önderliğindeki gelişmekte olan ülkeler, zenginlere "siz 250 yıldır sanayileştiniz, zenginleştiniz, dünyayı kirlettiniz. Şimdi sıra bizde, biz de sanayileşeceğiz, zenginleşeceğiz" diyor. İşte zurnanın zart dediği yer burası." ifadesini kullandı.
YENİLENEBİLİR ENERJİYE GEÇİŞTE KAYNAK SORUNU
Soral, fosil yakıtlardan yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş için "konsensüs"ün oluştuğunu, bunun iyi bir gelişme olduğunu, ama kaynak bulmakta zorlanan veya mevcut kaynağı verimliği maksimize etmek için harcama eğilimindeki ülkelere kimin ek kaynak aktaracağının belli olmadığını ifade etti.
Soral,"1992 Rio Zirvesi'nde gelişmiş ülkeler geri kalmışlara çıkan yeni faturaya destek sözü verdi. Her yıl milli gelirlerinin binde 7'si oranında bir yardımı gelişmekte olan ülkelere aktarma kararı alınmıştı. Kararın üstünden yıllar geçti ama söz verilen yardımlar gerçekleşmedi. 1992'de toplam 69 milyar dolar olan yardımlar, 2000'de, artacağı yerde, 53 milyar dolara geriledi. Yardım ortalaması yüzde binde 2.2 oldu. Örneğin A.B.D. 2000 yılı itibariyle milli gelirinin sadece binde 1'ini ayırdı. Bütün gelişmiş ülkeler içinde sonuncu sırada.
Yani görüldüğü üzere, Paris'te yapılan açıklamaların benzerlerini biz daha önce görmüştük. Göreceksiniz 10 yıl sonra üretim ve tüketim de pek bir değişiklik yokken, doğa bize kestiği faturayı büyütmüş olacak." diye konuştu.
ACİLEN YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARINI DEVREYE ALMALIYIZ
Soral, "Bize gelince ülke olarak son 15 yıldır enerji üretmek için arttırdığımız doğalgaz ve petrol bağımlılığını, derhal ve hiç zaman kaybetmeden düşürmek, yerine yenilenebilir enerji kaynaklarını devreye almak zorundayız. Olayı sadece iklim açısından görmeyin. Gerek dış ticaret açığımızı düşürmek, gerek enerji maliyetlerimizi indirmek gerekse dış politikada daha bağımsız davranabilmek için bunu yapmak zorundayız. Başta ABD üretimlerini düşürmedikçe, karbon salınımlarını azaltmadıkça ve 200 yıldır yarattıkları tahribatı onarmak için ortaya ciddi bir finansman koymadıkça yapılan konferanslar fotoğraf çektirmekten öteye gitmez olmak üzere gelişmiş ülkeler yıllardır sürdürdüğü tüketim çılgınlığına son vermedikçe, üretimlerini düşürmedikçe, karbon salınımlarını azaltmadıkça ve 200 yıldır yarattıkları tahribatı onarmak için ortaya ciddi bir finansman koymadıkça yapılan konferanslar fotoğraf çektirmekten öteye gitmez" diye ekledi.