Türkiye enerji alanında dışa bağımlılığını azaltmaya çalışıyor. Petrol ve doğalgazda kısa vadede ciddi bir yol kat etmek zor.
O halde başka yollar bulunmalı. Peki ne yapılabilir?
En kestirme yol da özellikle elektrik üretiminde yerli kaynakların bir an önce ve yoğun şekilde devreye sokulması.
Geri dönüşü çok uzun süreceği için yerli kömüre dayalı elektrik yatırımlarından da yakın zamanda umut yok.
O halde rüzgâr, güneş ve jeotermal kaynaklara bakalım. Rüzgâr konusunda yatırımlar artıyor ama ekipman anlamında neredeyse yüzde 100 dışa bağımlılık söz konusu. Yani uzun vadede yerli enerji kaynağını kullanacağız diye yüzde 100 yabancı ekipmana fit mi olalım?
Bakın, Türkiye`de yerli rüzgâr türbini üretimi var. Hem de yazılımıyla, donanımıyla yüzde 100 yerli rüzgâr santrali sistemlerinden söz ediyoruz.
Northel Enerji tarafından üretilen Vira markalı türbinler şimdilik küçük ölçekli. Ama geçmişi 7-8 yıla dayanan Ar-Ge çalışmaları sonucunda ortaya koyulan know-how, büyük ölçekli türbin üretimine de imkan verecek nitelikte.
Ancak bu türbinlerin kullanılabileceği lisanssız rüzgâr santrallerinin şebeke bağlantılarıyla ilgili bir sıkıntı var. Şu anda Türkiye`de şebekeye bağlı sadece tek bir lisanssız RES olduğunu biliyor musunuz?
Peki nasıl oluyor mu? Diyelim ki türbini kurdunuz. Bölgesel dağıtım şirketi ya da Organize Sanayi Bölgesi yönetimleri, bağlantı görüşü vermekten kaçınır bir görüntü sergiliyor.
Bunun bir nedeni şebeke dengesizliği yaratıp yaratmayacağı kaygısı. Bir diğer neden de bağlantının alçak gerilimden mi yoksa orta gerilimden mi şebekeye bağlanabileceği konusunda kafaların net olmayışı.
Bu netlik niye lazım? Çünkü bağlanacak rüzgâr türbininin şebeke dengesizliği yaratabileceği kaygısı da var. Oysa bu türbinler, rüzgârın kesildiği saatlerde şebekeden zaten elektrik çeken tesislerin içine ya da yanına kuruluyor.
Yani türbin dönmeyince şebekesden belli bir güç çekiliyor. Aynı şekilde, yerinde üretilecek ihtiyaç fazlası elektrik de rahatlıkla şebekeye aktarılabilir.
Yani, EDAŞ`larla OSB yönetimlerinin, lisanssız elektrik üretim tesislerinin şebekeye bağlanması konusunda işi yokuşa sürmek yerine ellerini çabuk tutmalarında ülke menfaatleri icabı büyük yarar var. Hem dağıtım şebekeleri de daha düşük maliyetle elektrik tedarik etmiş olacak fena mı?
Bu konu, güneşe dayalı lisanssız üretim tesisleri için de geçerli. Kim bilir, güneş santrali yatırımları çoğalırsa, bu alanda da yerli know how geliştirilebilir. Zira şimdilik yerlilik oranı çok düşük olsa da yerli solar ekipmanı ve teknolojileri üretim yatırımı yapanlar var.
Sonuç olarak, enerjide hem yerli kaynakların hem de yerli ekipmanların kullanımını desteklemek istiyorsak, bu konuda yatırımcıların, üreticilerin önüne engeller çıkarmak yerine desteklemek şart.
Yerli kaynakların bir an önce devreye sokulması diye başlamıştık. Jeotermal kaynaklar için yerimiz kalmadı. Ama en istikrarlı elektrik üretim kaynaklarından biri olarak bilindiği için o konuda ne kadar yatırım yapılsa o kadar iyi.
Hem ayrıca, jeotermal santrallerde de yerli ekipman geliştirmek isteyen gizli kahramanlar da vardır kim bilir?
Açın yerli kaynakların önünü, yerli teknoloji de peşinden gelsin. Haydi!
Not: Bu yazı ilk olarak, DÜNYA`nın 29 Ocak 2015 tarihli nüshasında yayınlanmıştır.