Yerli solar teknoloji hamlesi için bir öneri - Elif G. DOYURAN yazdı

Enerji ekipmanlarını yerlileştirme konusunda ciddi mesafe kat eden Türkiye’nin kalıcı yerlileşme için potansiyel yatırımcılara Ar-Ge ve teknoloji destekleri sağlamasında fayda var. HIT-30 bunun önünü açmaya aday.

KONUK YAZAR: ELİF GÖZDE DOYURAN

Son yıllarda enerji ekipmanlarını yerlileştirme çabalarına hız veren Türkiye’de bu konuda ciddi adımlar atıldı.

Örneğin enerji teşvikleri denince ilk akla gelen düzenleme olan, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarını Destekleme Mekanizması (YEKDEM) kapsamındaki Cetvel II mekanizması, yerli ekipmanların desteklenmesine yönelik bir uygulamadır.

Bu cetvel kapsamında, fotovoltaik üretim tesislerinde yurt içinde üretilmiş ekipmanlar kullanan santral işletmecilerine, yerlilik oranı itibarıyla mevcut satın alım garantisine ek bir yerli aksam primi daha sunuluyor. Böylelikle yerli aksam kullanımı, dolayısıyla yerli ekipman üretimi desteklenmiş oluyor.

Ekipman yerlileştirme adına yürürlükte bulunan bir diğer uygulama ise 2017 yılında devreye giren Yenilenebilir Kaynak Alanları (YEKA) kapsamında desteklenen yatırımcılara getirilen Ar-Ge merkezi oluşturma ve teknoloji transferi şartı.

Peki ülkemizde güneş enerjisi teknolojilerinin güçlendirilmesi adına yürütülenz Ar-Ge çalışmaları ne kadar güçlü? Bugün yapılanlar yeterli mi?

Sorulara cevap vermeden önce, bu konuda oldukça önemli mesafe almış bir ülkeye, Çin örneğine bakalım isterseniz. Olumlu uygulamaları örnek alıp, aksaklıklardan da dersler almak iyi olur çünkü.

Çin’in vakti zamanında uyguladığı teşvikler onu fotovoltaik tedarik zincirinde lider konumuna getirmiş olsa da başta Ar-Ge çalışmalarında olmak üzere birtakım aksaklıklar da yaşanmış.

Mesela Top Runner Programı sayesinde teknolojik inovasyon odaklı birçok farklı proje gelişmiş. Hatta bunlar arasında öyle bir rekabet yaşanmış ki hem hammadde hem de fotovoltaik fiyatları ciddi şekilde gerilemiş.

Ancak Çinliler’in güçlü bir teknoloji vurgusuyla tasarlanmadığı anlaşılan Ar-Ge programlarında paydaş katılımı ve koordinasyon yeterli olmamış. Çin Ar-Ge çalışmalarında düşük maliyetli üretime daha çok önem vermiş. Haliyle de maliyet avantajı ortaya çıksa da teknolojik ilerleme adına istenilen sonuçlar elde edilememiş.

Şimdi Çin’deki uygulama ve sonuçlarından çıkarılacak dersler eşliğinde Türkiye’deki duruma bakmaya çalışalım isterseniz.

YEKDEM ve YEKA’nın ülkemizde güneş enerjisi maliyetlerinin düşmesi ve ekipmanda yerlileşmenin güçlendirilmesi anlamında büyük katkılar sağladığı kesin. Ancak Ar-Ge konusunda ciddi adımlar atılması gerektiği de ortada.

Neden mi?

Çünkü ülkemizde güneş hücresi üretimi hali hazırda yalnızca iki ya da üç firma tarafından yapılıyor.

Bununla ilgili örnek gösterilecek güneş paneli şirketlerinden biri Kalyon PV. Hücre öncesinden, yani ingot üretiminden başlayarak güneş paneli üretim zincirinin tüm aşamalarını kapsayan Kalyon PV’nin Başkent Organize Sanayi Belgesi’ndeki entegre üretim tesisleri aynı zamanda, 100’ün üzerinde araştırmacısı ile yenilikçi ve niş projeler üzerinde çalışan bir fotovoltaik Ar-Ge merkezi konumunda.

Hücre üretimi faaliyetlerine başlamış bir diğer oyuncu Smart Güneş Teknolojileri AŞ. Şirket, İzmir Aliağa Organize Sanayi Bölgesi’ndeki hücre verimliliğini artırmak ve proje çeşitliliğini genişletmek amacıyla Ar-Ge çalışmalarına da hız kazandırmış durumda.

Hücre üretimine göz kırpan başka oyuncular da var. Bunlar arasında en kapsamlı çalışmayı yürütmeye aday olduğunu ortaya koyan şirket ise Antalya Organize Sanayi Bölgesi’nde üretim yapan CW Enerji’nin bir iştiraki, yani CW Solar. 

Ekonomi yönetiminin teşvik kapsamındaki yatırımlar listesinde yer alan, ingottan başlayarak yerli hücre üretimi konusundaki hazırlıklarını sürdüren şirkete yüzde 50 payla ortak olmak isteyen Çin sermayeli ancak Singapur’da mukim DanaSun adlı şirket de Rekabet Kurumu’ndan izin istemiş durumda.

Peki bunlar yeterli sayılır mı? Çin ile karşılaştırınca, Avrupa’da ilk üçte, dünyada ilk beşte yer alan panel üreticisi konumuyla Türkiye’nin bu alanda daha çok yatırıma sahne olması gerektiğini söylemek yanlış olmaz. Yani solar teknolojileri ve ekipmanları geliştirecek oyuncuların sayısı çoğalmalı.

Aksi takdirde, teknolojinin hızla gelişip değişip dönüştüğü bu çağda, enerji ekipmanlarında yerlileşmeyi kalıcı şekilde sağlamak imkansız denilebilir. Bu durumda YEKDEM Cetvel II’nin üzerinde de tekrar durmakta fayda görüyoruz. Yani bu destek mekanizmasının Ar-Ge ve teknolojik yenilikleri ilerletmeye yönelik nasıl geliştirilebileceği üzerinde kafa yormak gerekir.

Aslında kamunun ilgili paydaşları da Ar-Ge konusuna eğilmiş görünüyor. Örneğin Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı kamuoyuna güçlü ve iddialı bir girişim tanıttı, adı HIT 30.

Burada öncelikli teknoloji alanlarındaki özel nitelikli projelere başta proje bazlı teşvikler ve finansman olmak üzere çeşitli desteklerin sağlanması öngörülüyor. HIT 30 altında teknoloji yatırımcılarına yapılan çağrılar mevcut.

Bunlardan birisi de, güneş enerjisi teknolojisi değer zincirinin yüksek katma değerli parçalarına ilişkin yatırımları destekleyecek olan HIT-Güneş çağrısı.

hücre üretim kapasitesi oluşturulmasını hedefleyen HIT-Güneş programı ile yatırımcılara Ar-Ge merkezi yatırım desteği de sağlanacak.

Kalyon PV, Smart Solar ve CW Enerji gibi daha pek çok solar enerji ekipmanları üreticisinin, hücre üretimi faaliyetlerine geçişi, geçmeye niyetlenişi ülkemizde geleceğe dair umut sinyalleri veriyor.

HIT 30 çağrıları da bu iklimde katalizör rolü oynayacak gibi duruyor.

Peki YEKDEM Cetvel II’ye ne yapmak gerekir bu durumda?

HIT-Güneş ve Cetvel II işbirliği nasıl olur acaba? 

Elif Gözde Doyuran'ın bir bir önceki yazı için lütfen TIKLAYINIZ