Yerli buhar kazanı firmamız neden yok?

Haluk DİRESKENELİ

Karadeniz kıyısında yer alan bir büyük endüstriyel tesis, yeni bir buhar kazanı alımı için ihale açtı. Tesiste mevcut fuel oil yakan iki adet Amerikan, iki adet İtalyan buhar kazanı vardı. Yeni beşinci kazan proses sırasında açığa çıkan yüksek fırın gazını yakacaktı. O güne kadar birim Sm3 alt ısıl değeri 550 kcal olan yüksek fırın gazı bacada yakılarak atmosfere veriliyordu.

Yeni buhar kazan mümkün olduğunca çok oranda bu gazı yakacak ve boşa atılan gaz değerlendirilecekti. Mevcut Amerikan kazanları bizim yabancı ortağımıza aitti. Bu yüzden Amerikalı Yabancı ortağımız adına yeterlik belgemizi aldık. Diğer iki kazan İtalyan firmaya aitti ve istenen buhar kapasitesine hiçbir zaman çıkmadığı için boykot edilmişti.

Kazanın tasarımı ve fiyatlaması için Amerikan ortağımızın Kanada Toronto çevresindeki mühendislik merkezine gittik. Aralık ayındaydık. Kaldığımız Holliday Inn otelinin çevresi nerdeyse bir metre kar altında idi. Arabası kapalı garajda olmayanlar arabalarını kullanamıyorlardı. Bir hafta mühendislik ve teklif ofisinde yabancı ortağımızın mühendisleri ile çalıştık. Yüksek fırın gazı yakacak kazanın tasarımını yaptık, malzeme ekipman listelerini çıkardık. Benzer bir yapılmış kazanın genel görünüş resimlerini, tipik standart detay resimlerini aldık. 

Yabancı ortağımızın teklif mühendisleri bize tahmini kendi fiyatlarının montaj hariç 5.25 milyon ABD Dolar olacağını söylediler. Yurda döndük.

Kendi fiyatlamamızı yaptık. Kar koymadan 8 milyon ABD doları fiyat çıktı. Fiyatın %50'si dışardan alınacak malzeme oldu, çelik çekme dikişsiz boru, cebri taze hava üfleme fanı, baca gazı cebri emiş fanı, besi suyu pompaları, emniyet valfleri, seviye göstericiler, enstrumantasyon ve kontrol cihazları, hava ısıtıcısı, kurum üflemeler, en önemlisi çok yakıtlı yakıcı brülörler ve buhar domu.

Sonra %20 civarında fabrikada çelik ve kazan boru duvarı imalatı vardı. %20 oranında yerinde montaj maliyeti çıkıyordu. Kalan kısım yabancı ortağımıza vereceğimiz lisans ve mühendislik parası tutuyordu. 

Fiyatı sekiz milyon olarak hazırladık ve işi alabilmek için kar olmadan gönderdik. Amerikalı ortak mühendislik ve lisans parası aldığı için ses çıkarmadı. Kar almanın biz çalışanlar için bir anlamı yoktu. Elinde iş olmayan referansı çok olmayan bir şirket için bu işi almak çok önemliydi. Yerli ortak bu işi karsız almamızın gereğine ikna oldu.

İhalenin sonuçlanacağı fiyatların açılacağı gün İngiliz Genel müdür ile alıcı firmanın merkezinde toplantı odasındaki davete katıldık.

İhale teklif dosyaları açıldı, ilk fiyat Avusturya'lılardan geldi, 23 milyon ABD Doları. Sonra Polonya firmasının fiyatı açıldı 16 milyon ABD Doları, Sonra Japon fiyat 12 milyon ABD Doları. Japonlar "iş bizde kaldı" diye sevindiler. En son bizim fiyat açıklanacaktı.

Salonda bir sessizlik vardı. Bizim fiyatı o anda sadece biz biliyorduk. Sevincimizi gizlemeye çalıştık. Fiyatımız açıklandı ve iş bizde kaldı.

Alıcı firma bu durumdan memnun oldu. Karşısında kendi dillerinde konuşabilecekleri, dertelerini şikayetlerini anlatabilecekleri bir tedarikçi firma vardı. Tasarım kendini ispatlamış, kendi tesislerinde referansı olan bir Amerikan firmasıydı. Alım yapılan ekipmanlar malzemeler yurtdışından kendilerinin onayı ile gelecekti. 

Tasarımı yaparken kapasite konusunda eksik kalmayalım diye daha büyük buhar kazanı seçmiştik. İşi aldık 3 yıl içinde tasarım imalat satınalma ve yerinde montaj dahil teslim ettik, geçici ve kati testleri yaptık. İş bitirme belgemizi aldık.

1995 yılından beri buhar kazanımız yüksek fırın gazını azami oranda yakarak tesiste çalışıyor ve buhar veriyor. Benzer buhar kazanlarını yurt içi ve yurt dışı projelerde yaptık imal ettik, teslim ettik.

O işbilir tecrübeli insanlar mühendisler tasarımcılar süpervizörler şantiyeciler artık emekli oldular. Amerikan ortağımız bizim piyasadan çekildi. Bizim şirketimiz kapandı. Yerine yenisi gelmedi, bugün benzer bir buhar kazanı ihalesine girecek kazanacak yapabilecek yerli şirket ne yazıkki yok. Entellektüel birikim kapital yok oldu. Ne hüzünlü bir sona vardık. Bunları haketmek için ne kabahat işledik, ne yaptık?