Bill Mc Kibben küresel ısınmanın sonuçları üzerine araştırmalar yapmış, makaleler kaleme almış Amerikalı bir çevre aktivisti ve yazarı. Kendisi halen 350.org iklim grubunun lideri ve Amerikan Bilim ve Sanat Akademisi üyesi. Son kitabı Petrol ve Bal, bir kaç ay önce Türkçe'de de yayınlandı.
Günümüzü, Kuzey kutbundaki buzulların eridiği, mevsimsel sıcaklık ortalamalarının tavan yaptığı, arı popülasyonunun yarı yarıya azaldığı, gezegenin paramparça olmaya başladığı çılgın bir zaman diye tanımlıyor. Ve hayata dair iki hikaye anlatıyor. Bunlardan ilki, fosil yakıt endüstrisine karşı aktif mücadele yürüten, mücadele ederken de kendi hayatının çelişkileriyle başa çıkmaya çalışan birine ait. İkinci hikayede ise Mc Kibben’in memleketi Vermont’da arıcıların arasında modernitenin hastalıklı işleyişiyle başa çıkmanın çok güzel bir yolunu keşfeden birini anlatıyor.
Yazarın ilk kitabı the End of Nature (Doğanın Sonu), 1989 yılında küresel ısınma üzerine kaleme alınmış ilk kitaptı. Ve bu kitap bilim dünyasının ilk kez, yaklaşık yüzyıl önce tanımladığı, sonra da günümüze kadar matematik bir kesinlikle defalarca kanıtladığı, insanın tüm dünyanın iklimini geri döndürülemez şekilde değiştirdiğini ve bundan sebep canlılar âleminin büyük bir bölümünü kendisiyle birlikte hızla yok oluşa götürdüğünü anlatıyordu.
Üstelik Mc Bidden, biyoloji, ekonomi, coğrafya, fizik gibi alanların ortak ilgi alanında kalan bu konuyu, hepimizin anlayabileceği, son derece berrak ve basit bir dille anlatıyordu:
“Geçmişte de doğanın bir kısmını bozduk, kirlettik, çevreye ‘zarar’ verdik.Bu daha çok bir adamı kürdanla bıçaklamak gibiydi: Bu yaptığımız onu incittiği, rahatsız ettiği ve kötüleştirdiği halde, hayati organlara dokunmuyor, lenf veya kan dolaşımını engellemiyordu. Biz, doğayı mahvediyoruz diye düşünmedik hiç. Böyle bir şeyin mümkün olduğuna içten içe bile inanmadık: Doğa çok büyüktü, yaşlıydı; güçleri –rüzgarı, yağmuru, güneşi- çok yamandı, kadimdi.”
İnsanın doğayla ilişkisinin başlangıcını bu cümlelerle anlatan Mc Bidden, ardından da dünyanın yaklaşan sonuyla ilgili endişelerini dile getiriyordu:
“Evrimin bizi bakteriden yaratması, zaman çok yavaş bir biçimde akıp giderken, milyarlarca yıl almıştır, doğru ama bu, zamanın hep böyle ağır aktığı anlamına gelmez.”
Sanırım doğayla ilgili en büyük yanılgımız burada başlıyor. Küresel ısınmayı ve doğanın yok oluşunu bir gerçek olarak benimsiyoruz ama bunu çevre, yerleşim ve ulaşım gibi alanlarda uygulanan yanlış politikaların sonuçlarını perdelemek amacıyla bir mazeret gibi kullanıyoruz. Yağışlar, sel baskınlarını yerleşim yerlerini taş ve çamur deryasına çevirdiğinde, can kayıplarına ve maddi hasara yol açtığında, küresel ısınma sorumluluğu bir mazeret gibi üzerine attığımız bi kavram olarak kullanıyoruz.
Evet, tamam... Şunu sorduğunuzu duyar gibiyim: İyi de, ne yapmak gerekiyor?
Önümüzde iki seçenek var. Ekonomik büyüme ve büyüme temelli ekonomik faaliyetlerin merkezi konumundaki şehirlerin enerji gereksinimini karşılayabilmek için her geçen gün daha fazla enerji tüketmek, tüketirken de yaşadığımız dünyayı geri dönülmez şekilde tahrip etmek... Yahut tam tersini yapmak...
Bu iki uç pozisyonun arasındaki alanı da var olduğumuz dünya kaplıyor. Bunun farkına varırsak sorunun çözümüne yönelik büyük bir adım atmış oluruz diye düşünüyorum.
Günümüzün yaşayan en önemli iklim düşünürlerinden, daha da önemlisi iklim aktivistlerinden Bill Mc Kibben İnsanoğlunun doğayla macerasının, doğanın bir parçası olan insanı da yok ettiğinin ve buna karşı mücadele etmenin sadece eylemden değil aynı zamanda hayat tarzlarımızı da değiştirmekten geçtiğini Vermont/ABD’de arıcılık yapan Kirk Webster ve onun taşıdığı "büyük sır” üzerinden bir öz yaşam öyküsü içtenliğinde anlatıyor.
Bu, en büyük fosil yakıt, küresel ısınma karşıtı aktivisti tanımak ve dünya tasarımını anlamak isteyecekler için Petrol ve Bal iyi bir giriş kitabı olabilir.